Öykülerim: Kader Etmez Ettiğini İstanbul ...

İbrahim Arslan
1000

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Öykülerim: Kader Etmez Ettiğini İstanbul (696)

Yıl 1983
Yuvası olmayanların yeri idi burası. Annesi, babası olmayanların, halası, amcası, bacısı, dedesi, ninesi olmayanların. Ya da varda yok. Bırakmışlar sizi kaderinize…
Bir oda içerisinde 16 çocuktular şimdi… Ve hepsinin bir hikayesi vardı. Ve hepsi de kimsesizdiler işte… Gece aralarına iki kişi daha katıldı. O gece bütün çocuklar uyuyordu üç çocuk dışında… Metin ile Halil birbiri ile konuşuyorlar ve biri de onları dinliyordu: Dicle.
İçeri şimdi girenler ise iki kardeşti. İkiside aynı gecede annesiz babasız kalmıştı… Babası, annelerini öldürmüştü bir yıl önce. Ve şimdi kimsesizler yurduna düşmüşlerdi. Ne ablaları ne de abisi bu ayrılığa engel olamamışlardı. Devletin görevlileri akşamüzeri evlerine gelmiş ve köylerinden İstanbul da bulunan kimsesizler yurduna yolculuk başlamıştı. Ve işin garibi çocuklar bu ayrılığı nereye götürüldüklerini bile tam anlayamamışlardı. Şimdi köylerinden ninesinden 2 ablasından ve abisinden çok uzaktılar işte. Neler yaşamamışlardı ki şu son 2 yılda iki kardeş…
Sadece bir yatak vardı boş… Görevliden birisi bağırdı…
Uyanık olan var mı. Uyuyamayan var mı
Çok az bir sessizlikten sonra Dicle bağırdı ben varım…
İyi kızım sen git onun yatağında yat. Sende şu yatakta yat lan…
İnce bir battaniyeyi üzerine çekti… Yüzüne kadar battaniye ile kapadı… birkaç dakika sonra tuttuğu gözyaşlarını bırakıverdi Burak. Yanına Metin ve Halil geldi. O uyanık kimse yok sanıyordu… Birden mahcup oldu…
Ağlama arkadaş dedi Halil. Ağlama. Kimsen yoksa biz varız… Biz de olmasak Allah var ya…
Bırakın beni. Beni kendi halime bırakın.
Hem senin bir kimsen de varmış dedi, bir kardeşin varmış arkadaş. Biz de kardeşin oluruz… Gerekirse bizde kardeşin oluruz arkadaş. İstemezsen de sadece arkadaş oluruz. Ağlama, ağlamanın yok çaresi…
Yoktu ağlamanın çaresi… O gece öyle bitti… Işıklar söndü… Pencereden yıldızları seyretti o gece arkadaş ve başka şeylerde konuştular. Ama her şeyi bu gece konuşmak istemediler. Geceye teslim olmalıydılar kadere teslim oldukları gibi.

Seher Yıldız.
Burak Yıldız…
Ali Türkoğlu
Nazan Aslan
Kamil Tatlı
Halil Çetin
Nazım Yılmaz
Metin Berke Soylu
Ve… ve… ve
Dicle Su.
Eksik yoktu…
Bu küçük çocuklar büyüdü… Karanlık gecelerin arkasından hep gündüz geldi. Gündüzler yerini hep geceye teslim etti… Böyle büyüdü küçük çocuklar. Böyle büyüdü arkadaşlar birkaç yıl… Bir aile geldi içlerinden birini istedi… Seher Yıldızının… İşlemler bitmiş ayrılık saati gelmişti. Dicle ile en az beş dakika sarıldı Seher… Abisiyle son bir şeyler konuştu. Görevli ayırdı bunları…
Hadi kızım dedi… Kaderde varsa yine görüşürsünüz…
Beni ağabeymden ayırmayın arkadaşlarımdan ayırmayın. Benim bir tek onlarım var desede kim dinlerdi ki Seheri…
Kadere rıza gösteriyordu yine… Kendisini alanlar iyi birilerine benziyordu… Ağlama kızım diye onu teselli ediyorlar eline de bir bebek tutuşturdular. Bebeği attı elinden ve tepkisinin cezasını tokat yiyerek ödedi…
Siz benim annem babam değilsiniz. Benim anne babam öldü…
Bak anne babası ölmüş dedi Kazım… Demiştim sana başımıza dert olmaz diye, ileride anne babası çıkar diye tutturdun…
Nermin: Kızım öldüler eminsin değil mi… Başka kimsen de yok değil mi…
Bir abim vardı ondan da ayırdınız beni. Ben size nasıl anne baba diyeyim şimdi… Bu zalimlik. İnsan hayattaki tek tutanağından koparılır mı
Abin mi var. Kazım abisi varmış… Kızım abinde seninle miydi…
Evet, evet işte… Ayırdınız beni ondan da…
Kazım dönelim abisini de alalım… Doğru söylüyor kız. Abisinden ayırmak büyük günah olur…
Ve ben ona oğlum diyeceğim öyle mi… Kanımdan soyumdan olmayan biri daha olacak. Ve ben ona da oğlum diyeceğim. Bak şu kızı aldık artık çenen sussun. Şimdi sende yeme bir tokat…
Etme Kazım, yapma. Doğru diyor yavrucak. Ah kızım orada niye söylemedin ki…
Sormadınız ki. Alırmıydınız ağabeyimi de dedi iç çekerek.
O zaman belki olurdu… Hadi Kazım dönelim hadi kırma şu kızımızı…

Sustu ve yoluna devam etti. Sonra arabayı durdurdu…
Günler çuvala mı girdi be. Onu da alırız elbet. O zaman sevindiler ama hiç alacağı yoktu Kazımın… Günler böyle geçti. Ve bazen Nermin kadın Seheri ile birlikte ağladı. İyi bir anne bulmuştu Seher ama iyi bir baba bulduğu söylenemezdi…

Ve hiç gelmediler yurda bir daha… Ve hep bekledi kardeşini bir gün gelecek diye Burak… Onada gelir senide alırlar demişlerdi…
***
11 yıl sonra…
Burak Yıldız yıl 1994’ü gösterdiğinde 18 yaşındaydı. Seher’i bulamamış hiç elinden tutan da olmamıştı. Zavallı kaderin sillesini çok erken yemişti. Çok şey istememişti ki o şu hayattan. Sıcak bir çorbasını ve ısıtacak bir battaniyesini. Hayat ne yapmıştı, sanki bir kaldırım taşıydı, oradan oraya çarpmıştı.
Seher evlenecekti. Abisi hiç bulamamıştı onu, belki de hiç aramamıştı kim bilir. Yenik düşmüşlerdi… Ne dese Kazım’ın karısı bu evliliğe engel olamamıştı işte. Daha 16’ sı yeni bitiyordu Seher’in. Kazım ikinci kez evlenmiş ve evlendiği kadın ona bir oğlan çocuğu vermişti. Ve ondan sonra Seher bu evde sanki Külkedisi gibi büyümüştü. Bari sonuda Külkedisi’nin ki gibi bitse… Evleneceği adam 35 yaşındaydı… Kendisinden iki kat büyük…
Burak o yıl kardeşinden bir iz buldu. Ve evleneceğini de öğrendi. Ne yapacaktı? Kendi karnını doyuramıyor du ki kardeşini çekip alsın. Ayağındaki eski iskarpinleri ile dertleşti.
- Gavat İstanbul, gavat diye bağırdı… Kardeşimi bile bana çok gördün. Düğünün de takabileceğim bir takıyı bile bana çok gördün. Ona ben geldim demeyi bile bana çok gördün. Çok gördün bana iki Dakka insan gibi yaşamayı. Gavat İstanbul… Attı denize doğru bedenini…
***
-Neden atmış kendini denize çocuk?
- Adli tıp raporuna göre çocuğa saatler önce tecavüz etmişler. Ve komserim çocuğun kimsesi yok, alalede bir sokak çocuğuymuş. Arayan- soran olmadığına göre. O çevrede bulunan iskarpinlerde sanırım onun.
- Dosya kapanacak yani, yapanın yaptığı yanına kar kalacak mı diyorsun?
- Bir çok dosya öyle değil mi komserim, İstanbul nasıl bir şehir oldu.
- Bu şehirde yaşamaktan utanacağım bir şehir oldu. Ben emekliliğe ayrılacağım ve ilk işim bu şehirden ayrılmak olacak…
Komserim Metin geldi, oğlunuz…
- Gel benim aslanım. Hangi üniversiteyi kazandın?
- Bursa’da.
- İyi öyleyse hadi Bursa’ya taşınıyoruz öyleyse… Bu İstanbul’u bir daha gözümüz görmeyecek inşallah…
- Bu şehirde hiç iyi anılarım yok baba, isabet olmuş…
- Yavrum bugün ölen bir genç senin kadar şanslı değildi. İstanbul onu harcamış, sahipsiz bir sokak çocuğu! İstanbul çarkında öğütüyor insanlığı. O gence bakınca sen aklıma geldin nedense. Sende olabilirdin o. Çok korktum, aynı sen yaşlarda… Daha kötüsü ölmeden saatler önceee, aman neyse yine dilim çözüldü…
- Bu resimdeki mi..
- Yav resimleri ortalık yere ne koyuyorsunuz…
- Ben, ben tanıyorum onu…
- Sahimi…
- Evet Burak bu… Burak bu. Kardeşini bulamayan Burak! Babası anasını öldüren Burak… Baba neden öldürmüş kendini.
- Ne sen sor, ne ben söyleyeyim…
***
Dicle Burak’ın öldüğünü öğrendi. Hiç söyleyememişti onu sevdiğini. Hep sevmişti ama hiç söyleyememişti. Metin’in çıkma teklifine evet dedi ama bir şartla, babasından Burak’ın başına gelenlerin müsebbibinin kimler olduğunu bulmasını isteyecekti.
Burak Yıldız dosyası tekrar açıldığında birkaç ay sonra katiller bulunacak ama hiç alıkonulamayacak olması Mustafa komserin yetkilerinin elinden de alınmasıyla dosyanın bir daha hiç açılmamasıyla neticelenecekti…
***
Yıl 2014 yılı oldu. Seher abisinin başına gelenleri öğrendi.
Metin avukat olalı 7 yıl oldu.
Komser Mustafa öldü.
Dicle ve Halil boşandı… Onları boşayan avukatın adı Metin’di… Metin Halil’in yıllar, yıllar önce yetimler yurdunda ki dertleştiği yakın arkadaşı Halil olduğunu bilemedi.
Ama Halil namluyu Metin’ e doğrulttuğunda Dicle’nin aslında kendisin Metin ile aldatıp, aldatmadığının cevabını kendince veriyordu!
Tetiğe dokundu…
Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu.
Ve İstanbul bütün bunlardan habersizdi yine, yo belki de adı gibi biliyordu yaşanacakları.
***
Seher Yıldız 37 yaşında dört çocuk annesi. Ve halen yaşıyor İstanbul’da. İstanbul Bakırköy’de…
Halil o geceye gitti. Metin’e ne demişti… Dicle’yi ben alacağım…
O da hayır büyüyünce onu ben alacağım, sana bırakmam demişti… Sonra ikisi de gözlerini odaya giren Seher’e çevirmişlerdi de Dicle’yi o an için unutmuşlardı.
Son.

İbrahim Arslan
Kayıt Tarihi : 8.10.2014 10:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Arslan