Ancak böyle diner efkarım benim,
Gözlerinde gidince yanımdan..
Geceler sabahlarım olur benim
Efkarım diner,yağmurdan ıslanınca..
Yağmurdan yağmur ıslanınca yüzümde...
...
Saat gece 2... Yıl 2008... Aylardan Ocak... Her şiirin bir öyküsü vardır elbette. Bu öykü şiirini ben duygu yoğunluğumun en üst seviyesini gördüğü zamanlarda yazdım. Yazılmalıydı bu şiir... 15 gün sonra doğum günüm vardı. 25 yaşına girecektim. 25 yılım hep kış geçti benim... Bundan sonrası bahardıysa bile adı 'sonbahardır'... Ağaçtan yapraklar dökülür ya...
Gül. O gece işte 2008'in bu gecesi bana bu şiiri yazdıran kızın adı... Daha ne şiirler yazdım ben o tarihlerde...
Bu yıl ilk defa bir sevgilim olacaktı benim. 25 yılda bir olan bir şeydi bu... Sevgililer gününe 24 gün vardı... Doğum günüme 15... Yeniden doğacaktım ilk ve sevgilimle ilk sevgililer gününü yaşayacaktım... Ama o gülüde kendmle birlikte solduruyormuydum. Geceler sancılıydı... Ve o sancılı gecelerden birinde yazmıştım ben bu şiiri...
...
Sen yine sözlerimde yalan ara,
Bende geceleri yıldızlar ararım sana..
Ayın koynunda uyurum...
Yabancı gibi olunca sen bana,
Yabancıdan yabancı olunca gözümde...
...
Bu şiirin öyküsü... İşte yüreğim çarpıyor, hissediyorum. Bu vakit şiirler yazıyorum ama normal gitmiyor bu sevda işi... Yoksa niye böyle efkarlı şiirler yazayım... Onunla olmak istiyorum her an... Ona yürüyorum, ona soluk alıyorum... Ama olmayınca olmuyor. Telefonla mesajaşıyoruz, her dakikamda o var... Ve neler neler yazmıyoruz ki birbirimize...
...
Hey gidi dünya, yetişemedim mi hızına
Hep aynı kavşaktan dönerken senle ben..
Güneş varmış, güneş ışığı, ben ışıksız...
Batarım.. Güneş batıdan batınca, batağımda
Ben bir çiçek gibi solarsam elinde..
...
Yo, yo şiirin bu kısmında hata var! Ben değil o solacak benim elimde anlaşılan. İki arada bir derede kalmış. Ya o gül solarsa elimde diye sonrasını hiç düşünmemişim. Neden atmıştı ki nişan yüzüğünü. Devamı gelmeyecekse neden girmiştik bu yola. Bu yılı da sevgisiz, sevgilimsiz geçireceksem neden çıkarmıştı Rab'bim onu karşıma. Benim hayatımda bir mutlu gün, bir mutlu ay, bir mutlu yıl olmayacak mıydı?
Tutaman yıldızlar gibi kayıp gidersin,
Tutamam elini bile ayıp dersin..
Ayıpsa bu ayıp sana yetsin...
Yanağında senin olsun yasağında,
Yasak mı olur daha! Ölürken önünde...
Aslında zaman dikilmişti önüme. Her anımı onunla geçirmek, onunla yaşamak isterken yanlış anlaşılmıştım. Ve sanki oyuncağı alınmış bebelere dönmüştüm... Nişan yüzüğü atılmış, bu evlilik adımım bitmişti. Yo pes etmeyecektim. Abimle görüştüm telefonda... Sen şimdi bir çiçek yaptır, bir de bir kutu baklava al... Yap gönlünü ailesinin. Ve bilhassa onun... İyide o zamanlar cebimde meteliğe kurşun attığım, işsiz gezdiğim zamanlardı... Gideyim, gitmesine de... Kapılarından döneyim dönmesine de!
***
***
' Bize her gün sevgililer günü'
'Hayır ben 25 yılda 1 defa yaşayacaktım'
Yolcu arabasında ağlıyordum... Köyüme giderken... Gözyaşlarımı saklamadan hemde.... Sattlerce beklemiştim, gelmemişti o yıl, o sevgililer gününde... Mesajları gelmiş ama o gelmeişti... Her şey planlandığı şekilde gitmeyebilir ama neden bana denk geliyordu ki!
***
O yılın sevgililer gününden 25 gün öncesine yine o geceye, yine öykü şiirine dönelim. Ve kaldığım yerden yazmaya devam edeyim...
Bu sitemim senin gözlerine,
Baktığımda gözlerimi eritti benim,
Bırakıp giderim dedi..
Yakıp yakıp içimi, git haydi!
Sen durmadın gözlerin dursun sözünde...
Yunuslu Köyü arabasına binmiştim. Haliyle Yunuslu arabası da Yunuslu'ya kadar gitmişti... Abim yolda aradı. Dön oğlum yolundan. Umut yok.... Onlar kesinkes vazgeçmişler bu işten... Baklava ve çiçeğin parasını sponsorum abimden almıştım... Ne yani şimdi dönecek miydim... Hayır abi öyle de olsa, böyle de olsa ben bunları koyacağım kapılarına. Btecekse tatlı bitsin... Yolum İmranlar Köyünde bitecekti. Başladım Yunuslu Köyünden elimde çiçek ve baklava kutusu yürümeye... Millet bana bakıp gülüyordu...!
Neden inad ediyordum ki... İncelmişti inceleceği kadar işte kopsun madem. Yani bu aşk benden de beni almıştı... Bu evliliğe kendimi kaptırmıştım... Ve sanki ondan başka kız yoktu artık...
Yüreğime sevda ektiğinden mi?
Gül bahçemde bir gül kokmaz..
Sen yanımda koktuğundan beri,
Bir bülbül bahçeme konmaz...
Ya ben neyim senin gönlünde...
...
Hicran, hüzün, hasret, nefret
Sen koy adımı susma söyle!
Acımam sana da kendime de..
Ben giderim..sen terkedip gitmeden
İstersen batı, istersen doğu yönünde..
Görücü usülu tanışmıştık. Ve ben ona ilk gördüğümde vurulmuştum... O ilk gün Dedeler'e köyüme giderken yolda çocuklar, hiç tanımadığım çocuklar bana 'Damat, damat, damat bu ya' takılmışlardı... Belki takım elbiseli oluşumdan belki de hiç tanımadığım bu çocuklara malum olmuştu. İşte ben o gün karar vermiştim bu evliliğe... Sonrasında nişan filan olmuştu... Yüzük atılmıştı... Ve baklava kutusu ve güllerle gidiyordum İmranlar'a. Kapısında bitecekti yolum. Kimseler görmeden kucağımdakileri bırakacak ve toz olacaktım...
...
Yüzlerce,binlerce,milyonlarca karınca..
Beynimin içinde senden kırıntılar taşır,
Nemrut'a bir sinek bana sinekler,
Arılar yüreğimde bal yapar
Kuşlar yuva saçlarımın kökünde..
...
Biliyorum gölgem bile benle yürümüyordu o gün. Ve dediklerimi yaptım... Sonraki günlerde işler oluruna vardı... Tekrar Gülümle yazışıyor, mesajlaşıyordum... Bir ara oysa benden bile kaçırılmıştı... Telefon yasaklanmıştı... Evlilik tarihi konmuştu ama her an bir şey olabilirdi belki. Her an son nokta konulabilirdi. Ve her şey çok hızlı gidiyordu...
Biliyorum boşlukta yürüyoruz,
Biliyorum yoklukta-yoksullukta bize,
Duyguların var masum olmayan
Duyguların var... Sinsice, şeytanca, kahpece
Ama biliyorum iyilik var özünde...
...
Ve sevgililer günü geldi. Sevgi şehri Kdz Ereğli'de onu bekliyordum. Sahilleri bir kaç kez arşınlamıştım... Kdz Ereğli Kütüphanesinde şimdi onu bekliyordum... İlk sevgililer günü heyecanı sarmştı beni. Ama dakikalar, saatler geçiyor o gelmiyordu... Yeğeni hastaydı Düzce'ye getiriyorlardı. ve o da eşlik etmişti... Ama bana geleceğim diyordu da gelemiyordu... Saatlerce bekledikten sonra artık bu gün bitti diye yolcu otobüsüne bindim... Ağlıyordum... Bize her gün sevgililer günü değildi, o öyle diyordu ama değildi. Ben ömrümde bir kere yaşayacaktım...
Ey! deryalar içinde bir küçük balık,
Sana mı kaldı koca dünya...
Ey! kocaman adamdaki küçücük yürek,
Bir kere de sevda için atsana...
Binlerce insanlar içinde ağlayan çocuk,
Ağlasana benim yerime de onada...
Sen gibi uçurtmamızı kaybettik..
O sağa gitti ben sola,
Tek gerçek vardı, O DA
Ne bendim ne sendin bu öyküde bu ÖYKÜDE...
20.01.2008
GECE 02:00
...
Tek gerçek vardı bu öykü'de, öykü şiirinde... Bu şiiri ezbere bilen Özcan (O bilir ben bilmem) işte bu tek gerçek ne diye sordu Facebook paylaşımımda. Tek gerçek sevenlerin hep olacağı ve böyle şiirlerin hep yazılacağı... Tek gerçek ayrılıklar ve hasretlerin hep yaşanacağı...
14.02.2014
Antoloji.com'da şiirin öyküsü kısmı vardı. Her şiirin bir öyküsü vardır muhakkak. Her öykünün de kendi içinde bir öyküsü vardır... Bana bunları yazmamda lham oldu
* Ve bu şiirde aynı dönemlerde yazılmıştır. Bizi daha iyi anlamak isteyenlere...
/
14 Şubat 2014
İbrahim ArslanKayıt Tarihi : 19.3.2014 16:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!