Öykülerim: İçine 'şeytan Giren' Öykü' - ...

İbrahim Arslan
1000

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Öykülerim: İçine 'şeytan Giren' Öykü' - Sayın Şey (564)

Birinci Bölüm: Şssst Duymasın!

Euzubillahimineşşeydanirracim... Kovulmuş o mel'un şeytandan sana sığınırım Allah'ım. Keşke soldaki melekte hep sevap yazsa, günahları hiç görmese.

Adım Tan...

Yine böyle bir matrak gündü. Çok fena yorulmuştum akşama doğru. Yorulmuş ama moralim yüksekti... Herkese bedava gülücük vermiştim. Zaten bedava verebileceğim bir gülücüklerim vardı.

Şey'in yanına da uğradım o gün... Şeyin, şeyy, hah tamam Şeyda... Şeyda hanımın. Oda kalabalıktı. 10 kişi filan saydım... Nasıl olduysa gözlerim, gözleriyle temas kurdu. Gözlerinin içinde büyülenmiş, yapacağım işi unutmuştum. Yani sıra bekliyordum daha!

Bir on saniye dalmış gitmişim. 10 saniyenin sonunda bir de baktım ki odada kimse yok! Nasıl oldu, o kadar kimse nereye kaybolmuştu hemen, hiç anlamadım... Üzerinde siyah bir gömlek vardı diye biliyordum ama bir göz yanılması olmuştu sanırım beyaz bir gömlek vardı üzerinde şimdi. Bu 2. gelmemdi bankaya bugün. Bu bankada hiç işim olmasa bile sırf onu göreyim diye gelirdim bazen. İş çıkmasa bile iş çıkarırdım. Şey'e, Şeyda'ya, bu kıza işte tavdım. Bitiyordum o gülücüğüne...

Ama nereye kayboldu bu insanlar. İstanbul ne çabuk sessizliğe büründü. Hep duyduğum sesleri neden duymuyordum... Sadece onunla (şeyda ile) kaldım ve sanki Titanic buz kütlesine çarptı. O denli paniktim... Kapıya yöneldim, şimdi odada ben onunla yanlız ne yapacaktım... Şeytan beni gıdıklardı. Ben ise bu konuda Alah'tan çok korkardım. Ama nihayetinde erkeğim. Ve savunmasız hissettim kendimi... Eüzü okumalı tam bu noktada. Yoksa Şey' e teslimim ki, işim fena. Ayağa kalktı. Mini etek giymişti. Bu özel iş yeriydi belki ama kalbim değişik atmaya başlamıştı. Sanki Juventus- Galatasaray maçını izliyordum ve sanki şimdi Galatasaray'ın Umut'la beraberlik golü gelecekti... Tansiyonum düşüyordu ve...

Oturun demesiyle oturdum... Su getirdi bana... Bu sırada beyaz gömleğinin bir düğmesi de açılmasın mı... Tan dedim kapa gözlerini, bakma, ayıp... Hay aksi şey, Şey...

Nasıl anlatsam tam anlatamayacağım... Euzü okumaya başladım... Hatırlamıştım Euzü'yü. Zira bu Şeyda değil Şeytan'dı. Odada şimdi 10 kişi yeniden doluşmuştu. Yüzüm kızarmıştı. Eüzü ile bu zor sınavı kazanmıştım sanırım. Gözlerimi yine yummuştum. Açtığımda yine kimse yoktu... Yine Şeyda vardı... Artık emindim ben hayalimde yaşıyordum. İpleri elime almalıydım hayallerimin. Bu Şeyda ilede 'Şeytan' lada başa çıkmalıyım. Yenilmemeli, günaha düşmemeliydim.

- Seni nasıl tuzağa düşürdüm ama, dememeliydi bana... Sen kaybettin insan, ben kazandım dememeli.

Biri daha vardı. Odada üçümüzdük şimdi. Herhalde bu üçüncü kişi tam Şeytanın kendisi. Erkek olmak çok zordur böyle zamanlarda... Kırmızı gömlekli... Kırmızı sütyeni görünüyordu. Bir mini etek o da kırmızı. Kırmızı Şeytan'ın rengi. Ama üçüncü kişi şeytan değilim, Şeyma'yım diyor. Şeyda, Şeyma ve Ben... Ama biliyordum bunlar şeytan. Şeytan hep kadın şeklinde gelmez mi zaten...

Eüzubillahimineşşaydanirracim... Kış, kış, kış derken bir tarafım kollarımı açmıştım... Birinin dudakları boynumdaydı... Öyle kolay teslim olmuştum ki. Gözlerimi de kapamıştım. Bu Şeyma, Şeyda'dan afetti... Sonra melekler bana yardımıma geldi...

- Teslim olma... Yenilme sesleri kulağıma geldi... 10 KATLI BİR BİNAYDI BU BİNA güya... Çok lüks döşeli bir oda... Ve onuncu kattan aşağı atmıştım kendimi, düşüyordum... Şey'lere yenilmemek için... 9. katta 9 kadın gördüm... El sallıyorlardı bana. Hepsi çok muhteşem. Geri dön diyorlardı... 8. KATTA Victoria secret melekleri defile yapıyordu... Ben süpermen olmuştum sanki, düşmüyordum da uçuyordum...

...

- Sayın 'Şey' dedi biri... Şey... Uyanın! Bankamızda uyuya kalmışsınız.... Kapatacağız da....

- Ne... Şeyma, Şeyda... Nerede bunlar ya... Ben nasıl uyudum...

- Beyefendi neler sayıklıyorsunuz. Güpegündüz ayıp ama. Hem burası uyunulacak yer mi?

- Neler gördüm, nelerle mücadele ettim bir bilseniz! Ama ben neden uyuya kaldım... (Çantamı kontrol ettim hemen, yanıbaşımdaydı.) Ne kadar saattir uyumuşum ben.

- Yaklaşık 20 dakika...

- Yav kusura bakmayın... Bir ilaç aldım bankanıza gelmeden. Herhalde o ilacın yüzünden...

- Neyse efendim...

- Neyse, neyse, neyse de. Neyse! ! ! ben çıkayım.

***

1 Saat Önce.

Derman Eczanesi...

- Bana uyku ilacı verir misiniz! Geceleri uyku problemim var da. Ve hep kötü rüyalar görüyorum. Kolay uyuyamıyorum... Hep dörünüyorum...

- Tabi şu ilacı alın...

- Fiyatı.

- 22 Lira...

- Şey o kalsın... Daha etkisizi var mı!

- Tabi tabi 5 liraya da var... Uyutur. Tatlı rüyalar görürsünüz. Ucuzdur hem 5 Lira..

- Hah o olsun...

(O gün sanırım bana yanlış ilaç verdiler. Ben bakalım etkisi olacak mı diye 1 tane hap yuttum ve bankaya işlerimi halletmeye gittim.)

**

Sonraki günlerde o ilaçtan gece bir tane daha attım... Ama uyuyamadım yine gece boyu... Uyuduğumda ise düşmeye devam ediyordum.7. Kattaydım... Ve süpermen değil kendimi Örümcek adam olarak görüyordum! Ve kurtarılmayı bekleyen insanlar vardı... Ve bu insanlar hep dişiydi ve hepsi çıplak!

Sabahleyin ıpıslak bir halde uyandım. Kış ayı gelmişti neredeyse ama 39 derece ateşli ve terliydim... Hemen o ilacı aradım. Adı da çok garipti. QWĞZX. Yani böyle bir ilaç var mıydı. Hemde 5 lira... Google'den araştırdım ki, böyle bir ilaç yok! Hemen ilacı aldığım eczaneye gitmeliydim... Ama ilk işim gusul abdesti almalıydım. Sonra kamyonumu yola koyar, işlerimi görür, o eczaneye giderdim. Bekarlık sultanlık derler ya, öyle değil. Bir yuvam bir eşim olsa böyle mi olurdu! 28 Yaşında kamyonla taşımacılık yapıyordum... Ah ne hayallerdi hala etkisindeydim. Örümcek adam yenilmişti... Örümcek dişiler tarafından...

Sonrasını sonra anlatsam... Meğer o ilaç ne idüğü belirsiz bir ilaçmış kimse ne olduğunu bilmiyorlarmış dostlar. Bana o ilacı vereni de kimse tanımıyor muş... Eeeeeh sonra sonrası. O ilaçtan bir kutu daha alsaydım 100 TL bile verirdim...

Ya ben bu ilacı bu yaşıma kadar neden keşfetmemişim... Kutusu bile çok egzotikmiş meğer!

Yenmek ve yenilmek umrumda da değildi artık. Veya bunun mücadelesini verecektim.

***

İkinci Bölüm: Bir Varmış bir yokmuş

O gece üstüme geliyordu herşey. Duvarlar üstüme geliyordu. ' Şu haptan bir tane daha at' diye... Ve o güzelim hayallere yine dal. Belli ki bu hap kul olanı şeytan eden bir haptı. Belli ki hap erkekte 'afrodizyak' etkisi yapıyordu. Acaba ben denek miydim. Birileri bir hap üretmişti de bende mi deniyorlardı. Gündüz kamyon sürerken bunlar kafamı kurcaladı durdu...Bir gece daha geçmişti. Eczane'ye gitmiştim ama ilacın izini kimse bilmiyordu kimse... İyi de bu ilaç bana gökten zembille mi inmişti. nasıl bir ülkede yaşıyordum ben. Yani bir dertten muzdaribim ama ameliyata gitmeye korkuyorum, ya doktorlar içerimde bir şeyler unutursa diye. Gece 02.00 idi saat. Artık daha fazla başa çıkamayacaktım kendimle. Bir bardak su aldım ve o haptan bir tane daha yuttum... İtina ile kullandığım haptan son 7 tane kalmıştı. Ya sonra ne yapacaktım. Gerçek hayat hayaldeki gibi olmuyordu ki.

Ve ilacın etkisiyle kendimi bir 'Harem'de buldum. Şeyda ve Şeyma iki elimi tuttu... Bir kapıdan girdim. Bu haremin hamamıydı... İçeride yaşlı bir adam vardı. Etrafında yaşlı yaşlı kadınlar... Bir sürü... Bu Haremin de bu hamamında sahipleri bunlar mıydı. Şeyda ve Şeyma kaybolmuştu... Yaşlı adamın yanındaki o yaşlı kadınların hepsi üzerime saldırdı. Ben anadan üryan nasıl kaçacağımı bilmeden kaçmaya başladım... Ama o yaşlı kadınlar 'tazı' gibiydi mübarek. Hiç benden altta kalmıyorlardı!

Muhteşem yüzyıl çekiliyordu rüyamda da o güzelim manken gibi kızlar yoktu, yaşlı, yaşlı kimseler vardı!

Bilmediğim bir kapıdan daha girdim... Şeytan'la aynı odadaydım... Evet bu şeytan'dı...

- Nasıldı oyunum dedi...

- Fazla oyun yapma bana, kafamın tasını da attırma. Kendimi Muhteşem Yüzyıl'da hissettim. Ama oradakiler 'Afet' buradakiler 'yelloz'

- Sen hem Cennet istiyorsun hem Cehennem! . Ben gibi baştan karar ver! Yanacak mısın, yanmayacak mısın! Hayallerine bile o kadar etki ediyorsun ki seni ele geçirmekte çok zorlandım. Artık hükmüme gir. Ve şu odada seni bekleyen Bıldırcınları afiyetle ye...

- Şu oda mı?

- Afiyet olsun ye, ye...

- Şu oda değil mi? Sadece kapı deliğinden baksam...

- Sana ye diyorum, ye...

- Kapı deliğinden bakayım bu hayalden çıkayım... Ya dün sabah soğuk su ile banyo yaptm...

- İstersen yaşlılar var... Onlar da çok iyidir, istersen bıldırcınlar...

- Yok yaşlılar bana göre değil... Ben bıldırcınlara bir bakayım, çıkayım...

...

Şeytan'la pazarlıkta Şeytan'ı yenmiş miydim? Yo kapı deliğinden bakmayı unutmuş odaya girmiştim... Girmemeliydin Tan!

Ah hayaller. O dediği odaya girdim. Ya bunlar huri desen huri değil... Sürüsüne bereket, sürü halinde çıplak çıplak güzeller... Yani erkek olacaksın da bunların yanında yan gelip yatacaksın, resim çizeceksin, beş taş oynayacaksın, müzik dinleyeceksin. Kendimi zor tutuyordum rüyamda... Bunlar şimdi bağırmaz değil mi... Odada erkek var diye! Gerçek hayatta olsak köy toplanırdı başıma herhalde.

Daha fazlası yoktu zaten, olmadı. Neden mi?

- Çünkü saydım 11 tane güzel vardı... Var! Ve birinin elinde 1 top vardı. E topu ne yapacağız dememe kalmadı. Cüneyt Çakır görünümlü 'Şeytan' odaya daldı...

- Bir karar varmedin aslanım... Bakıp çıkacaktın çıkmadın, zamanımız kısıtlı. Ve baktım fıstıklara elini de sürmedin... En iyisi maç yapın. Sen G.S OL BUNLAR Real! Ben de hakem olayım.

- Maç mı?

Ya yarın bu maçın skorunu AMK yazarsa... Real 17- G.S 0 diye. Mahvolduğumun resmi...

Yapma 'şey' abi. Çalma şu başlama düdüğünü dememe kalmadı... Ronaldo görünümlü kız bir 'Gol' attı... Ve o yaşlılar ve o çakma padişah da maçı izlemek için odaya daldı...

Yaşlılar bana ateşli tezahüratlar yapıyordu...

- Bu da mı gol...

- Artık atma, atma, atma diye diye sabahı ettim... Ve koca kamyonum yoktu evimin önünde. Saat: 09.00 olmuştu. Ekmek teknemi mi çaldılar yoksa... Ulan 'Çiçek Abbas'taki gibi daha o kamyonun taksidi bile bitmemişti be...

...

Kendime gelmek için 'soğuk su' ile yine banyo yaptım... Bu ilaçları yok etmeliydim. 7 tane kalmıştı... Ama onlar benim 'kıymetlim'di... Sabahlar öyle kolay olmuyordu artık, sabahlar olmuyordu. Bu ilaçlar kimliğimi değiştirmiş, beni benden almıştı...

Eüzü'yu filan unutmuş, Şeytan'a teslim olmuştum. Olmuş muydum, olacak mıydım... Daha başıma neler gelecekti...

04.10.2013

...

Üçüncü Bölüm: Matrix'teyim...

Neo gibi hapı yutmuştum bi kere! Matrıx’in başka boyutunu görmüştüm. Ve hayallerden uyanınca, hayatın koşturmacasına başlayınca arkamda gözlüklü gözlüklü ‘morfix’ adamlar görmek beni endişelendiriyordu. Kamyonumu bulmuştum. Aslında hiç kaybetmemiştim. O akşam arkadaşım ev taşıyacaktı ona vermiştim anahtarları. Bu ilaçlar bende kafa mı koydu…

Sonraki gece hiç ilaç atmadım. O ilaçların esiri olmayacaktım… Ve uyudum. Uyuya kalmışım. Ama rüya mı dersiniz, karabasan mı dersiniz, hayal mi, ne dersiniz bilmem. Kurtlar vadisinin özetine bakmış yeni bölümde uyumuştum. Ama işte rüyamda ‘Polat’ın ofisindeydim. Duvarda paranın ‘PA’ SI olan yerdeydim. Güllü müllü vardı. Beni Polat diye kucakladı Abdülhey. Sonra ne olduysa ihtiyarlar konseyinin başı ben olmuştum… Polat efendi benim Abdülüm olmuş… Tam her şey istediğim gibi giderken ‘Polat’ın kafa kesme sahnesine’ gittim. Ulan kesilen benim kafaydı galiba. Yapma Polat lan bi daha oturmam yerine. Kesme!

Diye gecenin ortasında uyandım… Bir bardak su içtim. Ulan ilaçtaki ‘şey’ bile adamı bunu etmez… Şey ile pazarlık yapmalıydım. Şu ilaç beni ‘matrix’ e götürsün daha iyi! Bir bardak daha su içtim ve o ilaçtan 6 tane kalmıştı şimdi.

Hemen ‘ŞEY’ geldi yanıma. Sayın ‘Şey’ dedim acelen ne!

Dememe kalmadı... Bak olmuyor Tan dedi. Geçen maçı yarıda bıraktın gittin. Bugün sana yok bişey…

- Ucundan olsun göster dedim…

- Hög dedi…

- Aklında şeytanlığa gitti hemen, bıldırcınları dedim, dedim…

- Şartım var dedi…

- Şartını, şurtunu boşver işte yaptın bi şeytanlık… A.Q ‘m çok yüksek iyi ki…

Şeyda ve ŞEYMA iki kucağıma oturdu bu arada… Ve ben geçen gecenin acısıyla koyverdim kendimi…

- Kabul be dedim… Ve mıncıklamaya başladım kızları… Ne de olsa bunlar şeytan sa biz insanlarda ondan aşağı değiliz…

- Polat! Dedi Şeytan… Al şu döner bıçağını…

-? ? Senin ben Şeytan kere ta ***? ?

- Neo sende gel!

- İki gram keyif yapmaya geldim şuraya s.çtınız içine be! Real gelsin be! Maça devam edelim…

Baktım ki iki kız daha geldi odaya. Juventus formalı… Polat ve Neo gitti… Şey’de gitti… Ben o kızların formalarından tuttum. Şimdi sizi elimden kim alacak dedim…

Amk gazetesinin fotoromanı camda görünmesin mi? Şok gazetesine mi çalışıyordu onu da bilmem!

-Maçtan görüntü alıyoruz abi dedi… Ama bir rahat maç oynayamıyordum, biri gidiyor, biri geliyordu… Sabah olduğunda hayallerimin kırmızı çizgilerimi çoktan geçtiğini anladım.

- Bu işin arkasında kesin USA’Ylılar vardı… Peşine düşecektim bu işin!

Acaba ben yenilmiş miydim ‘Şey’e… Hemen amentüyü okudum banyodan çıkınca, imanımı tazeledim. Hışımla sokakta yürürken arkamdaki gölgeleri hiç fark etmedim. Gölgelerin gözlükleri vardı ama sanırım!

Yoksa ecinniler mi! 3 harfliler mi demeyin. Öykünün devamını bekleyin…

04.10.2013

***

Dördüncü Bölüm: Şey Olur, Öykü Biter...!

Nasıl bir zamana düştüm...

Nasıl çıkacaktım ben, beni çeken bu bataktan.

Arkamdaki gözlüklü adamların yanına yine siyah takım elbiseli ve gözlüklü başka adamlar da geldi. Arkamda peşimden gelen bu adamlar da kimdi! Eminim benim peşimdeydiler. Ve benle bir hesapları vardı. Skyfall filmine baktınız mı? James Bond hazretleri İstanbul'u birbirine katıyordu ya. Şimdi bende bu adamlardan kendi canımı kurtarmalıydım. ve başladım koşmaya... Ve bu adamların ise beni yakalamaları çok kısa sürdü. Ensemden elktrik verdi şerefsizin biri. Yoksa kolay teslim olmaz, hepsini yere serer, sonuna kadar mücadele ederdim.

Karşımda uluları vardı...!

Ben bir iskemleye bağlıydım... Kimdi lan bu! Ve bu sanki bir bilimadamıymış gibi beyazlar içindeydi... İngilizce birşeyler dedi anlamadım... Orada ayakta duran takım elbiseliden biri sağ tarafımdan bir yumruk patlattı... O zaman bir şeyler anlamaya başladım adamın dediklerinden...

'Hap' 'hap' hapımı diyorsunuz. Valla bilmeyerek oldu agabey... Bilsem hapı yutarmıydım hiç... Hem six tane var, hepsini yutmadım ya. Ben bilsem alırmıydım? O eczanenin suçu. Ben baş ağrısı için hap istedim...

Ah dil bilmek... İlk işim İngilizce öğrenmek olacaktı. Bu arada bir tercüman geldi... Onada dedim deminki dediklerimi. O beyazlı şebeğin yüzünde bir gülme peydah oldu... Buradan, bu adamların elinden nasıl kurtulacaktım ben...

Tercüman: Sana 1 saat veriyorlar. Git o hapları getir gel diye. Sakın kaçmaya çalışmasın diyorlar. Yerin 6 kat dibine gitse onu orada bulur anasından doğduğuna pişman ederiz diyorlar...

- Abi söyler misin? Neredeyim onu bile bilmiyorum, cebimde param da yok!

Tercüman dediklerimi tercüme etti. Sonra yanıma birini verdiler. Ve onunla beraber evimin yolunu tuttuk. 1 saat olmadan gelmiştim yine bu adamların yanına.

***
Ve...!
O da ne. Bu bu hapları yuttuğumda hep yanıma gelen 'Şey' değil miydi... Ve ben şimdi hapta yutmadım ki... Kıpkızıl bir elbise içinde. İnsan demeye bin şahit ister... 'Pzevenkin dölü' 'O rüyalarda beni ne kadınlarla aldatmaya çalıştı...
- Allah'ım... Ben ne yaptım. Bu nasıl sınav...
İstanbul. İstanbul ne güzel şehirdir. İki yüzü vardı İstanbul'un. Bir tarafı sadedir, sadeliktir, bir tarafı şatafat... Bir tarafı rüyadır, bir tarafı hakikat.
***
ŞEY: O haplar sana nasıl geçti bilmiyoruz! Sen seçildiğine göre diğerlerinden farklı olmalısın. İmanın kuvvetli olmasa bu sınava seçilmezdin. İki tarafa gidip geldin... Ama hala tarafın belli değil...
Şey: böyle dediğinde odaya birbirinden güzel kızlar doluştu.
Sayın eee 'Şeyyy' şimdi bu ne dedim..
Hep hayellerinde yaşayacak değilsin. İşte bunlar hakikat. Bu kızların arasına dalmak onlarla maç yapmak istemez misin!
Ben evime gitmek istiyorum... Annem bana helal süt emmiş bir kız bakar!
Şey: Yani bu kadar güzele hayır diyeceksin öyle mi, sen erkek değilde bir melek mi sanıyorsun kendini. Ya bu kızlar, ya eşşşek sudan gelinceye kadar dayak! 2 Dakikan var karar vermen için...
Gözlerim kızlarda, aklım doğduğum köye gitmişti. Annemi özlemiştim... Ayşe vardı orada! Ne yani teslim mi olacaktım. Bedenimi bu kızlara peşkes mi çekecektim... Bu arada kızlar iyice bana sokulmuş, oramı, buramı ellemeye başlamışlardı...
Şey: Evet kararın!
Victoria secret'in bütün melekleri de gelse!
Rahman ve Rahim olan Allah'ıma sığındım o dakika ve
Sonumu, sonunu düşünmeden 'dayak' demiştim... Hala neden dediğimi, Böyle bir hataya düştüğümü hatırlamıyorum... Saatlece o takım elbiseli adamlar beni hastanelik oluncaya kadar dövmüşlerdi. Ama öldürmeyen Allah öldürmezdi... Daha yaşayacaklarım olmalıydı... Beş ay hastanede yattım... Hep serum yedim, hiç hap filan atmadım... Ve iyileşince de köyümün yolunu tuttum. Ayşe ise evlenmişti meğer. Şimdiki kafam olsa kızları seçer ve olaylar sonradan nasıl gelişecekti ona bakardım.
-SON-

İbrahim Arslan
Kayıt Tarihi : 19.3.2014 16:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Arslan