Öykülerim: Dipsiz Kuyu (818)

İbrahim Arslan
1000

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Öykülerim: Dipsiz Kuyu (818)

Öykülerim: Dipsiz Kuyu

( Önemli not ben böyle öyküler filan yazdığım dönemde ve dipsiz kuyulara düşen öykeler yazıyor iken gerçek hayatta da bir dipsiz kuyuya yuvanın yıkılmasına doğru adım adım gidiyor muşum--- öyküler var ama ne şartlar da ve sonu ne şartlar hazırlıyordu))

Dipsiz kuyuya düşen Yusuf'sa oradan çıkabilir mi?

Hep düşerken...

***

Evet dipsiz bir kuyuya düştüm bugün?

Ne milattan önce ne milattan sonraydı.

Kuyu pekte kuyumsanacak büyüklükte ve küçüklükte değildi...

Adım İB.

Cinsiyetimi demeyeceğim size.

...

O gün temmuz sıcağından nisan serinliğine kaçarken gördüm kuyuyu!

Baktım. En dipte su var. Ama ne kova var ne de su çıkarmaya yarayacak bir şey.

Çöl değildi burası. Çöl gibiydi ama değildi. Güneş en tepemdeydi...

Susuzluktan ölecektim galiba. En son suyumu iki gün önce Bağdat'ta bir pazarda içtim.

Kim içirdi bilemiyorum. Tüm insanlardan kaçmıştım ve hala kaçışım devam ediyordu...

Derken...

Hayvanın biri geldi kuyunun başına. Ben yarı baygındım susuzluktan. Bu kurttu. Açtı belki de üstelik.... Ama ben gibi susuzluktan bir deri, bir kemik kalmış...

Ama o da ne. Gözlerime inanamadım... Kuyu ağzına kadar su doldu!!!

Su içti kana kana kurt...

Canlandı gözlerimin önünde.

...

Sonra çekti gitti...

Cevabını bulamadığım bir soru daha vardı, bana neden dokunmadı kurt?

Hemen kuyunun başına gittim...

Ama su en dipte yine...

Yine en dipte su...

Ben insandım... Göğe kaldırdım başımı... Biraz su içmek için bir hayvan mı olmalıydım....

Suyu görüyordum... Dua ettim kurda kuşa su verene...

Ne kadar günahkardım ben bilmem. Bu kadar günah dolu birine su yoktu anladım...

Ve ölmeye terk etmedim kendimi...

Belki intihar olacaktı...

İB dedim...

Hadi İB...

Ölümünü isteyen yaratıcıya susuzluktan teslim mi olacaksın... Bari su içinde öl!

Tüm ümitlerim kesildiğinde kendimi suya bıraktım...

...

Kuyuya bıraktım kendimi... Suya düşmeye başladım... Suya kavuşmak için...

Ama ne olduysa o zaman oldu... Dibini göremedim kuyunun bir daha.

Suyu göremedim...

Kuyu dipsiz miydi, hayır.

Ama sonradan dipsiz oldu...

Düşüyordum...

Şimdi avazım çıktığınca bağırıyordum, küfürler ediyordum...

....

Derken uyandım.

Su baktım kendime hemen... Dilim damağım kurumuştu.

Bu ne düşüştü....

AKLIM şaşmıştı...

....

Ama ben evimde değildim şimdi. Bağdat'ta da değildim, İstanbul'da da...

Zaman ne alemdeydi... Ben nereye gelmiştim derken ayrıca buraya nasıl geldim de demeye başladım kendime....

İB burası neresi...

Ve şu kuyu rüyamdaki kuyu değil mi...

Susuzluğum iyice had safhaya gelmişti...

- KİMSE YOK MUUUUUUU diye bağırdım ama nafile.

Allah'ım dedim.

Bu ne?

05.08.2015

***
Devam...

Biri geldi yanıma. Biri belki biri bile değil biri. Belki bir melek, belki huzurdan kovulan iblis'in bir sempatizanı. İlk bakışta bu birine bir ad koymada zorlandım demesem yalan olur...

Nereden geliyorsun?

Rüyadan. Dedim. Sonra ben sordum. Ya sen? Nereden geliyorsun...

- Rüyandan. dedi.

***

- Ne gördüğünü hatırlıyor musun?

- Evet.

- Ne görmediğini biliyor musun? Ne göremediğini...

- Bilmem.

- Bilmediğini biliyor musun ya da ne bildiğini.

***

Ben RA dedi...

- Sen düşerken dedi, ben de seninle düştüm... Elinden tuttum. Beraber düştük boşluğa. Beraber düştük rüyada o kuyunun dipsizliğine...

- Ama ben seni hiç görmedim.

- Şimdi ben seni görüyor iken, düştüğün duruma da senden önce düşmüşken ve ben senin önünde değil gerinde iken ve sen arkanı hiç dönmezken nasıl görecektin beni.. Şu kuyu o düştüğün kuyu...

Bak bakalım rüyandaki kuyudan ne bir eksiği ne bir fazlası var mı?

-Yok gibi.

- Bak.

- Su yok. Su yok bu kuyuda. Rüyam da kurt gelmiş su içmişti... Su dipteydi...

- Kurt bendim... Bak kafan karışmasın o kurtta bendim... Kurt geldim suyumu içtim. Ve sana dokunmadım ya. Yani yaratıcı beni o kurt şeklinde göndermese o açlıkta sana saldırmaz mıydım?

Ve üstelik savunmasızdın...

- Offf kafam karıştı... Nesin sen Hızır mı?

- Ra'yım ben... Sen de İB'sin...

***

Yusuf olsa bu dipsiz kuyudan çıkamaz!

İyi bak gerçekten bu kuyunun dibi yoktur.

Rüyanda atlamıştın ya hani...

Gerçekte ise atlamak yürek işidir...

Elinden tutup seni çekmezsem ne zaman öleceğin bile şüpheli!

Düşeceğin ve düşmeyeceğin de şüpheli...

Her dipsiz kuyunun dibini bulacağım diye atlar kuyuya her kes!

Dipsiz kuyudur kuyunun adı ama herkes dibi vardır kuyunun elbet der...

Kuyunun dibi olmaz mı hiç der...

Ve Mevla kuyunun dibini buldurur insana der.

Ama bu kuyu farklı İB. Bu kuyunun gerçekten dibi yok...

Öylemi...

Ama ben inanmadım...

- Vardır bu kuyunun da dibi. Belkide rüya görmeye devam ediyorum... Kuyuya atlamadan nasıl bilebilirim dibi var mı yok mu*

-Yok.

- Sen atladın mı peki daha önce...

Şayet atladınsa bak çıkmışsın. Yok şayet hiç atlamadıysan dibi yok nasıl dersin...

- Ben gidiyorum. Ben gideceğim ama biri gelecek buraya? Acaba bilebilecekmisin buraya gelenin ben mi ben değil mi olduğunu...

- Gitme, sorularıma cevap ol gitme...

- Cevap belki sadece kuyuda. Atla hadi... Ama bu rüya değil. Ben rüyandan geldim ama gelecek olan ben gibi rüyandan gelmeyebilir...

- Sen kuyuya atlamamı istiyorsun.

- Ben ne istediğimi bilmiyorum. Bildiğim bu kuyunun başına senden yıllar önce geldim. Bildiğim dipsizdir kuyu. Bildiğim ben atlamaya hiç cesaret edemedim...

Bildiğim rüyanda tuttum elini... Bildiğim şimdi atlarsan kimse tutmaz elini ya da kim tutar, kimin eli seni tutar ki.... Ya tutulacak bir el yoksa...

Gidiyorum...

***

Ve ben kuyunun başına geldim. Baktım içine içinde kapkara bir karanlık yuva yapmış.

Atlayacak mıyım atlamayacak mıyım bir karar verecektim. Elbet yanlız değildim.

Biri gelecek demişti RA giderken...

***

Bu gelecek olan ve nereden de geleceği belli olmayan gelecekti madem.

Kuyunun başında beklemeliydim. Ve bir taş attım kuyunun içine... İyide elime nereden taş gelmişti. Hiç taş yoktu ki her bi tarafımda... Sadece kuyu vardı... Taş nereden gelmişti ellime... Taşın düşmesi bitmemişti, taş düşüyordu hala...

Uyuyakaldım taşın düşmesini beklerken.

Yanımda biri vardı.

Adı neydi acaba.

Gelecek denilen gelmişti.

***

İri yarı güçlü biri...

Bakıştık...

***

Kadın mı erkek mi bilemedim...

***

Kimsin?

- HİM.

***

Başka sorun var mı?

Var.

-Sor.

Ama diyeyim iki soru hakkın kaldı. Onları soracaksın ve seni atacağım bu dipsiz denilen kuyudan!

En dibini buluncaya kadar düşeceksin! En dibi var mı kimse bilmez. Kimse de bilmeyecek senden başka....

- Hadi sor sorunu... İki sorun var!!!

Susmuştum...

O da susmuştu...

Aradan kaç saat geçti... Susuzluk son noktama geldi... Kimsenin olmadığı bu yerde baktım uzaktan HİM geliyordu...

- Sordum soruyu gayri ihtiyari,

- HİM kim?

- Bu kuyunun sahibi dedi...

- Peki RA kim diye yine gayri ihtiyari iklnci sorumu sordum?

Ve son sorumdu bu ya! Vah dedim içimden vah sana...
HİM:

......................................................................................

05.08.2015

***

Bilr misiniz bu öykü de kim kimdi...

Dipsiz kuyu nededeydi, neresiydi?

İlk iki bölümü okumadan okuyanlara ise şaşırıyorum...

Bütün soruların cevabını okuyacaklarken cevaptan haberdar olup soruları ise bilmeyecekler...

***

HİM kaldırdı İB'i...

RA baktı...

Kim'i gördü işte bu yeni bir yüzdü... Kuyunun en dibini gördü o sıra İB.

***

Kuyunun dibi olduğunu biliyordu artık...

Kuyu dipsiz kuyu değildi...

Dibinde 'Kim' vardı...

***

Kim kimdi?

***

Dipsiz Kuyu: Milliyet Blog yani burası idi... İB de RA da HİM de bendim yani: İbrahim Arslan/ Öyküler... İşte bu öyküyü yazan kişi..

... İçine bugün çokları düştü ve çıkamıyor daha... Gitmek istiyor gidemiyor. Kalmak istiyor kalamıyor... Bazıları bu kuyuyu o kadar sahiplenmiş dibini buluncaya kadar buradayım diyor, bazıları da sanki dibini çoktan bulmuş. Bazıları da dibinden bana ne diyor...

Yazdığı son yazısı aşağıda... Çünkü biliyor ki bu dipsiz kuyu kendisini yutacak o bu dipsiz kuyuyu yutamadan. Sadece kendisi var sanıyor halbuki bu dipsiz kuyu adam dolu...

'Geri Dönüşüm Olsaydı Kendimden Geri Döner miydim?'

İnsanda geri dönüşüm olsaydı. Geri geri en geri gitseydi... En gerisine gitseydi insan...

Düzeltme yapsa, silseydi. Ve bazı anları hiç yaşamamış gibi hiç hatırlamasaydı...

***

Geri dönüşüm olsaydı kendimden geri döner miydim... Bilmiyorum.

En kötü günleri de en iyi günleri de elekten geçirsem- geçirmesem kime ne?

Herkes bilmiyor ben biliyorum kendimi.

Yazmak için bunları çok sebeb var bugün...

Ama yarın geri dönmek ister mi insan yazdıklarından...

***

Kader yazısının da geri dönüşümü yoktur...

Yazılanı yaşadığında olur 'kader' 'kaderin' eminim...

Yaşama, yaşama eğileceğin zaafiyetleri. Boynun bükülecek madem, utanacaksın ve utanacaksan madem, geri dönsemde düzeltsem diyeceksen geçmişi, eğer diyeceksen sahi... Anını en güzel şekilde yaşa ki ve yarına öyle odaklan ki 'geri dönüşümün olmasa' bile bunu bile isteme...

Ve insan yaşadıklarından ibret ve ders alır...

Bu yüzden ders ve ibret alması için yaşadıklarını da yaşaması gerekir...

Yaşamadan neresini düzeltmen gerektiğini bilemezsin... Ve o düzeltmen gereken yerleri bir düşün... Aynı gün gelse geri, sen aynı gitsen geri, aynı şeyleri yine yapacağından yine o kadar eminsin ki!!!

Pişman da olsan bugün... Yine aynı şeyi yaparım dersin... Çünkü senin karakterinde var bu....

***

Bu karışık konu ile çok barışık olmaya gerek yok...

Geri dönüşüm olsaydı kendimden geri döner miydim?

Soru bu da cevap ne?

Herkes kendisine soruyor bu soruyu.

Ama aman be bana ne demeyin...

Verin cevabı...

Ben biliyorum ki geriye bakmak bile istemiyorum, ne dönmesi?

04.08.2015

***

Ve geri dönüşüm yok bu sefer...

Kim kimdi?

Yav hepsi o kim dediginiz de ben İbrahim ARSLAN ya bu öykü de başkası yok hep ben varım ve ben hep size yok gibiyim. Okumayan ne bilsin beni

Ne yazdı bugün İbrahim Arslan... Kaç okundu??

Neyse, okuyun... Ne yazmışım...
****

Ben kendimden kaça kaça sana geldim.

Hakikat sofrasında doymak için,

Yalanlara, yalancılara kana kana geldim.

Duy beni. Gör beni. Yar kalbimi yar benim...

Ben sana, hep sana gelmek içindi mücadelem,

Hep mücadeleden, vaz geçe geçe geldim...

...

Sen zehirdin belki her zehirin en zehirlisiydin.

Ben senden içe içe yaşamayı öğrendim hayat.

Öldür beni demeye değil yaşat demeye geldim.

Kapısına kapısına çarptığın kimdi bilmedim,

Sen de kimin kapısına çarptığını bilmedin...

Her kapıyı kapatıp, her kapıyı aça aça geldim...

...

Eğriyi- doğruyu eğriler doğrular içinde seçe seçe geldim.

Geldim işte geldim. Kendimin değil bizim dediğiniz için.

Ne olsam ben riyakar olsam, yüzsüz olsam da.

Kartal bile olsam bak bugün bir serçe gibi geldim.

Efendim. Ben efendiliği seçtim huzurunda

Yüz kere, bin kere tövbe ede ede geldim...

Günah yüküm ve ben de günah dolu yükümse?

Benim hakkımda ben de değil hüküm sen diye geldim...

05.08.2015

Ve başka yazmayacak ve bu şiirde bir veda... İdi.... Vedaları sevmese de.

(Ama buradan hep gitmek istemişim, gidememişim... Yazmak istemişim eskisi gibi yazamamışım da, burada hem sıcak hem soğuğum kısacası , dursam mı durmasam mı hala bilemiyorum)

***

Kuyudan düşerken bu dipsiz kuyudan hala bilmiyordum bu kuyunun dibi var mı, varsa dibini bulabilir miyim. Artık düşüyordum işte en dibine kadar bu Milliyet Blog kuyusundan... Peki en dipteki, en dibindeki kim'di....

Herkes belliydi de bu kim'di...

SON

Herkese bu Milliyet Blog'da bu dipsiz kuyuda saadetler diliyorum... Allahısmarladık.

İbrahim Arslan
Kayıt Tarihi : 16.5.2017 10:38:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Dipsiz Kuyu: Milliyet Blog da yıllardır yazmışım ama ne yazık bir dipsiz kuyu, kimse kimseyi tam okumuyor, tam anlamıyor. Formalite...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!