Kandevir yaylası.
Toros dağlarının doruklarında, deniz seviyesinden 2000-3000 metre yükseklerde bulunan 300-500 yıllık kara çam ve ardıç ormanlarının bulunduğu geniş ve sulak otlakların, ve üzeri rengarenk papatya ve diğer çiçeklerle kaplı çayırlıkların olduğu ormanlık ve çayırlıklarla dolu bir yerdir.
Ormanların içinde, ayıların ve yabani hayvanların dolaştığı, yabani yırtıcı kuşların kayalıkların tepelerinde döne, döne uçuştuğu, asırlık kara çam ve ardıç ormanlarının diplerini, mantar türlerinden olan en güzel kuzu göbeği mantarların doldurduğu, renk, renk yabani lalelerin, ve onların yanı sıra hoş kokulu kekiklerin ve envai çeşit çiçeklerle saleplerin bol olduğu bir yerdir Kan devir yaylası..
Bu gözde güzel mekan, asırlardır güzelliği ile süregeldiğinden, pek çok eski kavimlere ve medeniyetlere de yaylak yazlık yeri olmuş olduğu da oranın bazı tarihi yerlerindeki tarihi kalıntılardan, tarihi mezarlardan ve tarihi aslan heykellerinin mermer sütun kalıntılarının oralardaki ören yerlerinde bulunmasından hemen anlaşılmaktadır.
Bu oldukça gözde mekan, oradaki çevre köylüleri hayvancıları için çok değerli olan otlakların verimliliği otlakların bulunduğu bir yerdir.Otlayan hayvanlarının bol süt vermesi, ayrıca sütlerinin hoş kokusu yağının sütünün lezzetli olması bilinen bir başka gerçek olduğundan bu yerlere sahil köylerden olan Aladağ ve bir başka köy olan Keştirmen köylerinin hayvanları her baharın gelişinde çıkarılırdır ve yaz ve güz mevsimi geçip de oralara kar düşünceye kadar bu yerlerde otlatıldıktan sonra köçebe hayatı yaşayan köylü halkı tekrar geldikleri kışlıklarına dönerlerdir,ta ki gelecek ilk bahara kadar.
Köy halkı müştereken tuttuğu bir çobana hayvanlarını teslim ederler, ve o tuttukları çoban onların koyununu keçisini oradaki otlaklarda ailesi ile birlikte otlatır ve akşam olunca köy halkının yurt tuttuğu yaylasına geri dönerdir.
İşte bu kiralık olarak tutulan çobanlardan, Aladağ köylüsünün çobanı olan Ali çoban günlerden bir gün, on yaşındaki oğlunu da yanına alarak, her zaman olduğu gibi yine hayvanları otlatmak üzere oralardaki otlağa götürürdür.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
güzel di tebrikler kaleme alan elinize. selamlar
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta