Türk Cephesinde Ezan Sustu
Yazılış: 12-01-2007 16:20
Çanakkale cephesinde savaş inanılmaz olaylarla devam ediyordu. İngilizler ve Fransızların başını çektiği itilaf devletleri, sömürgelerinden getirdiği Avustralya, Senagal, Hint askerleriyle beraber Türk askerlerine saldırıyor, siperlere bombalar yağdırıyordu. Özellikle denizden savaş gemilerinin top atışı desteği, bütün cesaretine rağmen Türk askerlerini çok zor durumda bırakıyordu.
Türk komutanlar, sonunda öleceklerini, herhangi bir yardım gelmesinin mümkün olmadığını düşünüyordu. Bu düşüncelere rağmen bir adım geri atmak, bir adım geri çekilmek akıllarının ucundan bile geçmiyordu.
Kan ve barut kokuları arasında savaş meydanına akşamın karanlığı çökerken, Yüzbaşı Tayyar, siperlerine çekilmiş, kimi fırsattan istifade uyumaya çalışan, kimi dertli dertli sıla türküsü söyleyen askerlerine baktı. Vedalaşmak üzere olduğu dostlarına son bakışları gibi bir hüzün gözlerindeydi.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Güzel bir öykü.Bundandır Çanakkale'nin geçilmezliği.Hiç adetim olmadığı halde bir şiirimi bu kadar anlamlı bir öykünün altına eklememe kızmazsınız umarım.
Hüzündür Çanakkale
Kuşlar vardı
yeşil renkli kuşlar
uçar çimenler üzerinden
zeytin ağaçlarına konarlardı.
Gemiler geldi önceleri
mavi suları yararak
doğrultup hain namluları zeytin ağaçlarına
yok ettiler birer,birer
yanıyordu Gelibolu.
…
Hızla savruldular yer yüzünden
uçtular gagalarında çığlıklar
toprağa düşmüş bir sayıklama oldular
suyu kızıla çalan denizden geçerken
cıvıldamıyorlardı,çığlıklıydılar
yeşil renkli yetim kuşlar.
Gelibolu gezildi bucak, bucak
hiç konamadılar bu kere
sıralandılar bir dağın yamacına
çanakkale’nin geçilmezliğini haykırdılar
ve o yamaçtan seyrettiler
çıkarma gecelerinde
conk bayırında kanlı elleşmeleri.
Başları önüne düşük
terk ettiler benim yurdumu
ve kuşlar gezindi yeniden
gök mavide tanıdık,
yeşil kanatlı yeşil başlı kuşlar
uçtular gün boyu umuda doğru
şehitlerimiz kadar aziz,
o kadar masumdu
durmaksızın uçtular
yıldızların pırıltısına doğru…
Rıfat Gürsoy
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
--------------------
Bu şiirin hikayesi:
Yer çanakkale,Geliboluda bilgilendirme merkezini geziyordum.Üç boyutlu savaş resimlerine bakarken mermer sutunların dış yüzeyinde yazılar bulunduğunu farkedip okumaya başladım.sanırım bunlar şehitlerimizin söyledikleri yada üzerinden çıkanlardı.Bir sutun üzerinde ''yeşil yeşil kuşlar vardı.Zeytin ağaçlarına konarlardı'' diye bir ibare okudum.o gün bütün savaş alanlarını ve şehitlikleri dolaşıp havayı teneffüs ettik.Sonra geriye döndük.Orada bulunduğum süre içinde ve geri dönüşümden sonra geçen bir haftalık zamanda şehidimizin üzerinden çıktığını sandığım bu tümce beynimi tırmalayıp durdu.253 bin vatan evladını şehit verdiğimiz bu savaş ortamında, can pazarında bir mehmetçiğimizin yarım bıraktırılmış şiirini tamamlamam gerekiyordu sanki.Bir insan düşünün Çanakkale gibi metrekareye 6000 merminin düştüğü bir cehennemde yeşil kuşlardan ve zeytin ağaçlarından söz edebilsin. Millet olarak ne yüce bir ruh a sahip olduğumuzu bir defa daha görmenin gururunu yaşadım dizelerimi yazarken.Tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun.Şiirimi Çanakkale şehitlerimize ihhaf ediyorum.Huzur içinde yatın.
Kalemine sağlık sevgili Ahmet.
Duygu ve beğeni ile okudum.
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta