Dede Efendi - Öykü (Piyango) Şiiri - Ant ...

Dede Efendi
70

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Piyango
Her zamanki gibi akşam saat 20.00 de eve geldi. Geliş saatini şaşırdığı, senede iki defa olurdu; ikramiye aldığı günler. O da evden izin almak kaydıyla. Arkadaşlarıyla imece şeklinde felekten bir gece çalarlardı. Hepsi maaşları ay sonuna kadar yetiremediklerinden ucuz bir lokanta bulup, hep aynı yere giderlerdi. Lokantanın müşterileri dar gelirli işçi, memur ve küçük esnaflardan oluşuyordu. Kapıyı anahtarıyla açtı. Ceketini kapının yanındaki askıya asarken, kilitte bir anahtarın dönme sesini ve arkasından kapının açılıp kapadığını duyan hanım koşturarak adama terliklerini verdi ve “hoş geldin bey günün nasıl geçti. Önce yemeğe mi oturalım yoksa biraz sırtını mı ovdurursun,” dedi. Adam içinden” garanti bir şey isteyecek beni tavlama numaralarına başladığına göre” diye düşünürken dışından “Yok hanım yemeğe oturalım, sende akşama kadar yoruluyorsun. Çocuklar nerde niye gözükmüyorlar? Garanti bir kabahat işlemişlerdir gene; sende beni yumuşatmaya mı çalışıyorsun? ” Diyerek hücuma geçti.
Yirmi senelik evlilik hayatı onlara şimdi on beş yaşında bir kız ve on sekiz ya-şında olan bir erkek çocuk vermişti. Kız lise ikide, oğlan da ikinci defa Üniversiteye hazırla-nıyordu. Dershane parası çıkışmadığından sınav dergilerinden ve gazetelerin, tiraj arttırmak için verdikleri eklerle idare ediyordu. Annesi de oğluna hak verip diğer talebelerin, on bin-lerce lira dershane parası ödeyerek; kazandıklarını söylüyordu. Adam bir şey söyleyemiyor, tevekkül ile boyun eğiyordu. Kadın kocasına büyük sevgi ve saygı duyuyor, ama ne çocukları, ne de kendini başından beri ezdirmiyordu. O yetersiz maaşla evi pek de güzel idare ediyordu. Kuaför ve makyaj gideri yok denecek kadar azdı. Paralı günlerden aldığı birikmişlerle; evin bir eksiğini kapatıyordu. Çocukların harçlığını ve eğitim giderlerini kısmamaya çalışıyorlardı, ama bir türlü çocukları memnun edemiyorlardı. Adam karısının ev idaresinden oldukça hoşnuttu. Ama bazen de iş yerinde ki stresinin eve gelince arttığını hissediyordu.
Kadın” aaa hiç öyle şey olur mu, bizim için koşturuyorsun, yorgunluğunu alalım da güler yüzle iki çift laflayalım istedim, zaten söyleyen gitti, ne halin varsa gör. Çocuklar hadi sofraya… Babanız geldi” diye içeriye seslendi. Adam söylediğine söyleyeceğine pişman olmuş, başı önde lavaboya geçmişti. İçinden de; (bu sefer tutturamadık ve 1-0 yenik durumda başladık akşama, bakalım beraberlik gelecek mi?) diye geçiriyordu. Sofrada çocuklar babala-rının hatırını aldıktan sonra, anneleri tarhana çorbası koymaya başladı tabaklara. Oğlan (gene mi çorba?) derken lafı yuttu, bu sene boş gezdiği gelmişti aklına. Kız, hazmı kolay ve kilo yapmadığını düşünerek; ses çıkarmadan üfleyerek ekmeksiz içiyordu. Adamcağız başka yemek yoktur kaygısıyla; çorbanın içine yarım ekmek doğradı. Kadın kocasına baktı ve “bu gün çok açsın herhalde, kıtlıktan çıkmış gibisin. Bulgur pilavını da ekmekle yersen şaşmam” diyerek ikinci yemeğin sinyalini verdi. Adam bu işi sevdi ve karısını pohpohlamak için “Bu kadar az parayla böyle leziz ve çeşitli yemekler yapmanın bir sırrı olmalı değil mi çocuklar? “ diyerek de müttefik aradı kendisine. Çocuklar hafta başında aldıkları haftalığın üçüncü gün bittiğini; babalarına nasıl söyleyeceklerini bulamamanın sıkıntısıyla, yarım ağızla destekle-diler. Kadın birden bire; ev sahibinin hanımının geldiğini ve bir aydır geciken kiranın bir an önce ödenmesini, sert bir dille rica ettiğini söyleyiverdi. Ev sahibesi ayrıca bu semtte; iki oda bir salon evlerin bu fiatın iki katına, o da bulunursa kiralandığını, beş yıllık kiracıları olma-salar, çoktan tahliye işlemlerine başlamış olacaklarını da; münasip bir lisanla sözlerinin arka-sına eklemişti. Bulgur pilavı adamın boğazına durmuş; aşağı gitmiyordu. Nefes alamadığın-dan, yüzü kızarmaya başlayınca; bir eliyle masaya vurup dikkatlerini çekmeye çalışıyor; öbür eliyle sırtını gösterip, vurun demeye getiriyordu. Hanım adamın sırtına üç-dört yumruk attık-tan sonra biraz rahatladı. Üstüne bir bardak da su içince; yeniden Dünya ya gelmiş gibi oldu. Şimdi, kapıdaki yumuşak karşılamanın sebebi anlaşılmıştı. Ne ucuz ev bulabiliyorlar, ne de geciken kirayı, ikramiyeden önce ödeyebileceklerine inanıyorlardı. İşe gitmek için iki vasıta, gelmek için keza iki vasıta ücretini de kiraya eklerse; maaşın yarısı böyle gidiyordu. Gazete-lerde icra-iflas haberlerini okuduktan sonra, kredi kartı almaktan korkmuş; iyi de yapmıştı. Mahallede ki bakkal, veresiye yazdıranlara birazcık pahalı verse de; ay sonunda ne verirsen fazla itiraz etmiyordu, ama aydan aya, hesap hiç düşmeden kabarıyordu sanki. Kasap peşin istediğinden değil beyaz etin daha sıhhatli olduğundan, beyaz ete dönüş yapmışlardı. Ayda bir yarım kilo kıyma alıp bol ekmek katıp köfte özlemini giderseler de; balık bile kara etin tadını unutturamıyordu. Giyim, kuşamı da pazardan hallettikleri halde; her ay açık veriyorlardı. Adam” Hadi az şekerli bir kahve yap da… Yok, yok, istersen çay demle de hep beraber içelim ve aile meclisi olarak bu durumumuzu konuşalım.” Dedi. Kız sofrayı toplayıp masayı silerken, annesi de çayın suyunu ocağa koyuyordu. Oğlan harçlıkları arttırma talebinin, bu akşamı kötü sonlandıracağını düşünerek ertelemeği yeğ tutmuştu. Aslında dershaneye de gitmediği için; biraz harçlık artırımı yapsalar; hiç de fena olmazdı. Ama kira gündemdeki ilk sırayı almış, diğer maddeler önemini kaybetmişti. Çaylarını içerken, adam ilk sözü aldı ve ekonomik yetersizliği kısaca özetledikten sonra; bu durumdan çıkmak için fikirler ve önerilerinizi bekliyorum dedi. Kadının dikiş makinesi alınırsa; terziliğini konuşturabileceğini ve aileye önemli katkıda bulunacağını, söylemesi üzerine; adam bunun olmayacak duaya amin demek olduğunu, dikiş makinesi alacak para olsa; kira sorunu olmayacağını söyledi. Bu sefer de kadın evlere temizliğe gidebileceğini, çalışmaktan utanmayacağını, bilakis mutlu olacağını söyleyince; başta adam olmak üzere çocuklar da itiraz ettiler. Evin işlerini kim yapacaktı? Pazara kim çıkacaktı? Yemeği kim yapacaktı? V.s. Aslında annelerinin yapacağı işten utanıyorlar; toplumda ki sosyal durumlarına uygun görmüyorlardı ve itirazlarının asıl nedeni buydu. Çocukların katkısı da harçlıklarıyla yetinmek; demek oluyordu. İkisinin de suratları biraz ekşimişti. Adam dua etmekten başka çaremiz kalmadı artık derken; kadın da “duayla maaş arttığı? Hiç görülmüş mü bey? İyiden iyiye saçmalamaya başladın. Kalk yat bari, dinlen, kendine gel” dedi. “Gelmeli hanım bu yılbaşı para gelmeli! Yoksa ne yaparız? ” dedi adam. Cevabı hazırdı kadının. “ Demek verdiğin siparişin naklini bekliyorsun bey.” Diye hafiften dalga geçiyordu kocası ile. Adam istihzayı sezinlemiş ama üstüne gitmemişti karısı-nın, bir tatsızlık daha çıksın istemiyordu, bunca tatsızlığa ek olarak. Elini pantolonunu cebine atarken de hepsine birden sordu.”yılbaşına kaç gün var? ” Bir ağızdan cevap verdiler iki gün var. Adam tekrar sordu ”yılbaşı çekilişinde büyük ikramiye ne kadar? ”
Oğlan cevap verdi “On beş milyon, ama şehirde bilet kalmadı herkes küçük yerlere gidiyor; bilet bulmak için. “
Adam elini cebinden çıkarıp “üçüncü ve son soru bu elimde gördüğünüz ne? Dedi. Çocuklar piyango bileti diye bağırırken; kadın histeri nöbetine tutulmuşçasına katıla, katıla gülmeye başladı. Gözünden yaşlar gelene kadar güldü. Gülmesi bittiğinde yorgunluktan divana uzandı. İçinden kim söylemişse iyi söylemiş; güleriz ağlanacak halimize diyordu. Adam fena bozul-makla birlikte; Peki karıcım ya çıkarsa o zamanda ben gülebilir miyim? Hem çıkmış gibi hayal kurmanın, iki gün umutla yaşamanın, iki gün boyunca bütün isteklerimizi sanal olarak yapmanın kime, ne zararı olur? ”
Adam, önce bir araba alırım deyince kadın yattığı yerden doğrularak “Saçmalama bey, bize önce ev lazım. En az dört oda bir salon iki banyo, çocuklara birer oda, bir misafir yatak odası, banyonun biride misafir için, mutfak hazır dolap ve ankastre olmalı ve geniş olmalı ki; yemek masası da orada olmalı” dedi. “Çok haklısın anne! Çok yerinde görüşlerin var” dedi kız. Oğlan hemen taşı gediğine koydu. “Harçlıklar yetmiyor. Üniversite hazırlık için dershaneye yazılmalıyım, gidip-gelmek için de; takdir edersiniz ki bir motora ihtiyacım var” deyince; kız lafa girdi “motor deyince aklıma geldi, bizim bir deniz motoruna ihtiyacımız olacak değil mi babacığım? ” “Haklısınız bunların hepsi de bizim ihtiyacımız, herkesin ihtiyacı tek tek yerine getirilecektir. Ben de spor bir alfa-romeo alacağım kendime.

Tamamını Oku