Öykü Kelebebek Şiiri - Rahim TAŞ

Rahim TAŞ
132

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Öykü Kelebebek

KeleBebek

Doktorun “gözün aydın” demesiyle yüreği bayram yerine dönmüştü. Sevinç ve şaşkınlığın beslediği tebessümler yüzüne yayılmıştı. Kocasını doktorun muayenehanesinde unutmuş, merdivenleri heyecanla inmişti. Yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı caddelerde biriken göletlere aldırmıyordu bile.. Kocası ardından bağırıyordu, ama o duymuyordu. Soluğu dondurmacıda almıştı. Yağmur bir yandan saçlarını ıslatıyor, bir yandan da elindeki dondurmasını eritiyordu. “Üşüteceksin” dedi kocası “Durma yağmurda”. Kolundan tutup bir iş merkezine sokmuştu. “Duydun değil mi Ali, bebeğimiz olacak, evimizde bir kelebek uçacak” dedi. Kocası sevinç gösterisini kesmemiş, tebessüm etmişti.

Sekiz yıl süren tedaviden sonra Zeynep aşılama yöntemiyle hamile kalmıştı. Çocuk özlemiyle geçen yılları nihayet sona eriyordu. Artık çocuklu annelere kıskançlıkla bakmayacak, yanında onların çocuklarını sevmelerine aldırmayacaktı. Göğsünü gere gere kaynanasının karşısına dikilebilecekti. Onun bu ruh halini sadece Ali anlayabiliyordu. Allahtan Ali vardı, yıllarca hep destek olmuş, çocuğunun olmamasını başına kalkmamıştı. Ali de çocuk istiyordu ama Zeynep kadar sorun etmiyordu. Zeynep evde çocuktan başka bir şey konuşmuyor, Ali ise kimi zaman onu uyuklayarak dinliyordu. Zeynep Ali’yi önce bir mobilya mağazasına sokmuş, başlığı kelebeğe benzeyen pembe renkli bir beşik aldırmıştı. Daha sonra perde, cibinlik ve örtüler almıştı. Hepsinin üzerinde kelebekler uçuşuyordu.

Ali’yi işe gönderdikten sonra Zeynep de komşularına gezmeye giderdi. Genelde çocuklu kadınlara konuk olur, hamile olduğunu vurgularcasına tavırlar sergilerdi. Gittiği her yerde kısa bir süre kalır “Ayy, midem bulanıyor” diyerek ayrılırdı. Geceleri ise beklediği kelebeğine patikler, yelekler örerdi.

Gün geçtikçe karnı şişiyordu Zeynep’in. Ali’yi uğurlarken “Akşama çilek getir, fıstık getir, bebek daha zeki oluyormuş” diyerek tembihlemeye de başlamıştı. Her şeyi bebeği için yiyor, bebeği için yapıyordu. “Bak bebeğim bu patikleri sana örüyorum, ayacıkların üşümesin diye. Bu yeleği de, sıcacık tutsun diye.” Kendisiyle baş başa kaldığında elini karnında gezdirerek bebeği ile konuşurdu. “Seni ben çok seveceğim, seni ben hep koruyacağım. Az kaldı, sana dokunacağım” diyerek günlerce sürdürüyordu konuşmalarını. Bebek karnında kımıldadığında, “Sen sıkıldın mı orada, çıkmak mı istiyorsun”, hareketsiz kaldığında ise “Acıktın mı sen, takatsiz mi kaldın, şimdi annen seni doyurur” diyerek bir şeyler atıştırırdı.

Zeynep iyice ağırlaştığından ve kokular dokunduğundan yemekleri Ali eve döndüğünde yapardı. Sonra da bebeğe isim bulmaya çalışırlardı. Zeynep kız olacağına inandırmıştı kendisini. Ali de sağlıklı olsun da ister erkek ister kız olsun diyor ve Zeynep’in bulduğu isimlere itiraz etmiyordu. Akşam kararlaştırdıkları ismi ertesi gün beğenmiyorlar, yeniden isim arayışına giriyorlardı. Yakıştıramıyorlardı hiç bir ismi dört gözle bekledikleri kelebeklerine.

O gün Ali işten döner dönmez “Bugün hiç kımıldamadı” dedi Zeynep. “Çok yemiştir, uyuyordur “ diye takıldı Ali Zeynep’e. Alınganlığı üzerindeydi. Aniden tuvalete gitti. Çok geçmeden çığlık attı. “Ali suyum geliyor, kan geliyor… Bebek geliyor Aliiii” Ali şaşırmıştı. Doktora göre daha bir ay vardı doğuma. Telaşla doktoru aradı. “Hemen hastaneye yetiştirin” dedi doktor. Üstlerini bile değiştirmeden Zeynep’i koluna girip arabaya götürdü. Çok geçmeden acil servise ulaştı. Doktorlar, hemşireler seferber olmuşlardı adeta. Zeynep’i kaptıkları gibi doğumhaneye gittiler. Ali hastanenin koridorlarını dizleri titreyerek adımlıyor, içerden gelecek bir haberi, duyacağı bir sesi bekliyordu. Zaman geçmek bilmiyor, Ali ise doğumhanenin kapısına çömelmiş bekliyordu. Ayak seslerini duyunca irkilip ayağa kalktı. Gıcırdayarak açılan kapının sesi ok olup Ali’nin yüreğine batmıştı sanki. Doktorun kaşları çatılmış, yüzü asıktı. “Biraz daha geç kalsaydınız anneyi bile kaybedebilirdik” dedi. Ali’nin kolları yanına düşmüş, zorlukla “Bebek” diyebilmişti. “Boğazına kordon dolanmış ve anne karnında ölmüştü bebek. Çok üzüldük” dedi doktor ve başını eğerek Ali’nin yanından uzaklaştı. “Karım nerde, nasıl, onu görebilir miyim? “dedi Ali arkadan gelen hemşireye. Hemşire Ali’yi alıp Zeynep’i yatırdıkları odaya götürdü. Zeynep baygındı. Karnındaki şişlik yok olmuştu. Zeynep’in sevinçli ve heyecanlı hallerini düşündü Ali. Sonra kelebeklerin uçuştuğu beşiği, perdeleri, oyuncakları. Gözlerinden akan yaşlar ceketinin yakasını ıslatıyordu. Yatağın yanına bir sandalye çekip, Zeynep’in ellerini avuçlarına aldı. Öylece uyuyakalmıştı.

Odaya yeni getirilen ve ikiz doğuran kadının bebeklerinin ağlama sesine uyandılar. Gözlerini güçlükle açan Zeynep ellerini karnına götürerek “Bebeğim, kelebeğim, Ali nerde bebeğim, getir bana, öpüp koklayacağım” diyebildi. Ali suskundu. Aniden yerinden fırlayan Zeynep, yan tarafında duran beşiğe benzeyen kutuya baktı ve ikizleri gördü. “Bebeğimi neden başka bebeğin yanına koymuşlar ki” diyerek kendine yakın olan bebeği kucağına aldı. Ali “Sakin ol Zeynep, o bebek bizim değil” diyerek Zeynep’i yatağına yatırmaya çalıştı. Yarı baygın halde “Peki benim bebeğim nerde Ali” diye sordu. Ali yanıt vermedi. “Söylesene Ali” diye çıkışınca, Ali yutkunarak “boğazına kordon dolanmış.” dedi ve sustu. “Haaaayııııır” diye attığı çığlığa gelen hemşire bir iğne yaptı ve Zeynep “Bebeğim, kelebeğim” diye sayıklayarak yeniden uykuya daldı. Bir süre sonra Ali de yanında sızıvermişti.

Hemşirenin “Eşiniz nerde” sorusuyla uyandı Ali. Yatağı boştu Zeynep’in. Tuvalete gittiğini düşündü Ali. İkiz doğuran kadın da uyanmıştı. Hemşireye “Bebeğimin diğeri nerde, kuvöze mi götürdünüz” diye sordu. Hemşire “Hayır” diyerek beşiğe benzeyen kutuya baktı ve bebeklerin birinin olmadığını gördü. “O kadın çaldı bebeğimi” diye bağırdı kadın. Herkes ayaklanmış, hastanenin içi didik didik aranmıştı. Ne Zeynep vardı, ne de bebek.

Polisler evin etrafını sarmış, ambulans ise kapıda bekliyordu. Kucağında sımsıkı sarıldığı bebekle evden çıkarıldığında kendinde değildi Zeynep. Kollarından bebeği güçlükle alıp annesine götürdüler.

Zeynep gözlerini açtığında, odaya loş bir ışık yayan ampulün etrafında uçuşan sarı kelebekleri gördü. Bir süre izledi. Sarı kelebeklerin gölgesi Zeynep’in yüzünde yarasa izi bırakıyordu. “Benim kelebeğim değil bunlar. Benim kelebeğim bunların içinde değil. Bunlar başkalarının kelebekleri, başkalarının bebekleri. Benim kelebeğim rengârenkti. Benim kelebeğim, bebeğim, bebeğim” diyerek üzerine battaniye serili sekide uykuya daldı. Memelerinden sızan sıvı pijamasının üst kısmında, rahminden sızan kanlar ise alt kısmında kelebek şeklinde desen oluşturmuştu.

Rahim TAŞ

Rahim TAŞ
Kayıt Tarihi : 21.2.2009 02:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Rahim TAŞ