Günahşk
Bir masala hazırlamıştı kendini kadın, perisi olacağı bir masal. Islaktı saçları. Kokular sürmüştü. İnce geceliği ile kocasını bekliyordu. Vakit epeyce geçmişti. Uyuyakalmıştı televizyon karşısında. Kapı zili ile uyandı. Koluna girip yatağa gitmesine yardımcı oldu kocasının. “Lanet olası, yine başkasından geliyor” dedi. Başlamadan biten masalın sabahında sordu kadın “Nerdeydin? ” Kaçlarını alnının ortasında fiyonk yaparak “Hesap mı vereceğim sana? Diye çıkıştı kocası. “Hesap sormuyorum, merak ediyorum, ya başına bir şey geldiyse” diye cevap verdi titrek ses tonuyla. Oralı bile olmadı adam. “Beni ihmal ediyorsun, özlüyorum seni, hep geç geliyorsun, aylardır tek kelime konuşamadık” diye sitem etti kadın. “Aç mısın, açıkta mısın, senin derdin nedir kadın, tepemi attırma sabah sabah” diyerek kapıyı çarpıp çıktı adam. Kocasının söylediklerini düşündü kadın. Evet, açıkta değilim, ama açım, ruhum aç” diye mırıldandı kendi kendine.
Can sıkıntısı giderek artıyordu kadının. Bilgisayarla tanıştı. İlk zamanlar fasulyeyi bilgisayar başında ayıklıyordu, sonra bilgisayar mutfak tezgâhında yer bulmuştu kendine. Artık kocasını beklemiyordu geceleri. Çünkü kendisi de umursanmıyordu. Kocası onun için karşısında hareket ettiğinde yanan fotoselli lamba gibiydi. Ama kadın durgunlaşmıştı.
Gençti, güzeldi. Gerdanının tümseklerine, bacaklarının birleştiği yerlere aldığı övgüler, heyecanını artırıyordu. Bir ilki yaşamayı düşlemeye başladı. Korkuyordu, ya duyulursa diye. Sonra, “kaza yapma riskine rağmen kimse araçlara binmemezlik etmiyor” diyerek düşünü destekliyordu. Ve sonunda tanımadığı bir adamla gerginliği ile hazzı takas etmişti.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta