GEÇ GELEN MUTLULUK
Bir saray ki içinde yaşayanların bir eli yağ bir eli bal içinde. Bir dedikleri iki olmuyor, zevkin mutluluğun isteklerinin sonu gelmiyor. Günlerden bir gün Padişah ülkesinin en güzel hikayesini yazacak yazarları toplatıyor karşısına.
-Bana öyle bir hikaye yazın ki hikayede ki güzeli, güzel olsun. Şimdiye kadar böyle bir güzel hikaye yazılmamış olsun. Şirin de Leyla da yanında sönük kalsın. Ne Mecnun ne Ferhat öyle bir aşk yaşamamış olsun der.
Hikaye’yi yazmaları için yazacaklara birer kese altın verir. Hikaye yazacakların içlerinden biri bir adım öne çıkarak;
-Hünkarım benim arzım var der; Size istediğiniz hikayeyi ben yazacağım beğenmezseniz kellemi alın yalnız bir kese altın daha istiyorum der.
Padişah istenilen bir kese altını da verir genç çocuğa.
Genç yazar döner memleketine başlar kendi hayatını yazmaya, yaşadığı aşkı, sevdiği güzeli dile getirir öyle güzel anlatır ki sevdiğini, etrafındaki aşkını bilenler ve dinleyenler hayran olurlar.
Yazmasını bitirdiği hikaye kitabını koltuğunun altına alır düşer saray yoluna, çıkar padişahın huzuruna.
- Gel bakalım genç; güzel bir hikaye yazdın mı der.Padişah
- Size layık değil ama yazdım, Hünkarım der genç yazar.
Padişah kitabı alır,
-Şimdi git yol yorgunusundur birkaç gün hanların birinde dinlen sonra memleketine gidersin der, genç yazarı yollar. Başlar kitabı okumaya okudukça yazılanlardan, hikayede anlatılan Elif’ten o kadar etkilenir ki Elif’e içten içe aşık olur. Bir merak sarar Padişahı gerçekten böyle bir güzel var mı? Benim ülkemde diye. Hikaye’nin sonunda Elif’in öldüğünü okuduğunda öyle bir sarsılır öyle bir hiddetlenir ki böylesine bir güzeli öldürmeye nasıl kıymış bu hınzır diye derhal yazarı huzuruna çağırtmış.
-Hikaye’nde ki Elif’i görmek tanımak istiyorum ayrıca, hikayeni yeniden yaz, sonun da o güzeli öldürmen hiç hoşuma gitmedi. Sonunu mutlu bitir, öyle bir güzele nasıl kıydın derhal git ve yeniden yaz getir der.
Yazar biraz düşündükten sonra;
-Yazamam efendim bu hikayenin sonu böyle bitmeliydi ve öyle bitirdim der.
Padişah kendisine karşı gelinmesine kızar ve genç yazarın kellesinin kesilmesini emreder.
Emir derhal yerine getirilir.
Padişah kellesini kestirdiği genç yazarın gerçekten böyle bir güzelle yaşayıp yaşamadığını ve bu hikaye’nin aslını merak eder.
Vezirini bu hikayenin aslını öğrenmek üzere görevlendirir.
-Git kellesini hikayesi uğruna veren o sersemin memleketine, sor soruştur, sonra o güzeli de al getir der.
Vezir genç yazarın doğduğu memlekete gider. Tanıyanların hepsiyle birer birer görüşür notlarını tutar duydukları ve gördükleri karşısında ne diyeceğini ne yapacağını bilemez.
İki ay sonra boynu bükük gözleri dolu dolu Padişahın karşısına çıkar. Başlar anlatmaya
-Hikaye de anlatılanlar tümüyle gerçekmiş efendim; Hikayede ki Elif’in Babası zalimlerin en zalimi para canlısı paraya tapan biriymiş.
Parası olmadığı için kızını genç yazara vermemiş. Elif genç yazara kaçsa bile nerde olursa olsun babasının adamları tarafından yakalanacaklarını biliyormuş.
- Yakalandıklarında genç yazarın kızını kaçırdığı için mutlaka öldüreceğini bildiğinden kendi ölümden başka çare bulamamış. Ardından son arzusunun cesedinin sevdiğine verilmesini istediği bir mektup bırakarak intihar etmiş.
Vezir anlatmaya devam etmiş;
-Genç yazar sizden aldığı iki kese altının bir kesesiyle Elif’in cansız bedenini babasından satın almış. Diğer kese altınla da iki mezar yaptırmış yan yana biri Elif için diğeri kendi için.Hem sevdiğini ölümsüzleştirmek hem de hikayede yaşatmak için bu hikaye’yi yazmış. Hikayenin sonunu değiştirmek istemediğinin sebebi ise Elif’i ne kavuşmak içinmiş efendim der Vezir.
Padişah bunun üzerine iki sevgilinin mezarlarını mabet şeklinde yeniden yaptırmış.
Yazan: Mustafa KARAMELEK
Mustafa KaramelekKayıt Tarihi : 3.7.2012 16:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Antoloji sitesine ilk defa bir öykü kayıt ediyorum.Çünki benim için bu site en güvenilir kaynaktır.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!