Öykü (doğru karar) Şiiri - Dede Efendi

Dede Efendi
70

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Öykü (doğru karar)

Doğru Karar

Mazbut bir aile babası sayılırdı çevresinde. Kendi işinde hırslı fakat düşünmeden hareket etmeyen, duygunun işte yeri olmadığını bilen bir kişilikti. Gelgelelim özel haya-tında oldukça duygusal sayılırdı. Romantizmi hep canlı tutuyor, duygusallığından mutluluk çıkarabiliyordu. Üniversite yıllarından bu yana okumaya ve yazmaya hiç ara vermemişti. Ailesi kendisi ve iki çocuğuyla beraber dört kişilikti. Eşini üniversitede tanımış ve askerliğini yaptıktan sonra evlenmişti. Eşi özel bir şirkette insan kaynakları müdürlüğü yapıyordu. Çocuklar büyüyene kadar ailelerinden epey yardım görmüşlerdi. Aksi halde eşinin özel şirketten ayrılması icap ederdi ki bu da kariyerini yarım bırakması demek olurdu. Adam orta halli, on çalışanı olan bir pirinç döküm işletmesi çalıştırıyordu. Bu mesleği tesadüfen öğrenmişti. Lisede okurken babasının mobilya yapım malzemeleri satan dükkânında yazın yardım ediyordu. Dolap kapak tutacakları, koltuk ayaklarına veya masa, sehpa ayaklarına takılan pabuçlar, anahtar deliklerine takılan işlemeli dökümler, cam sehpaların altlıkları ve süslü ayaklarını sarıdan dökmek modaydı o yıllarda. Sipariş üzerine çalıştıkları bu işi yapan yaşlı, babadan kalıt sanatkar ustaya bir yakınlık duyuyor ve fırsat buldukça dükkanına gidiyordu. Ve hem yapılan işten, hem ustanın aktardığı deneyimine dayanan görüşlerini dinlemekten zevk alıyordu. O günler usta meslek sırlarını olduğu gibi aktarmıştı.

Üniversitede iktisat okumuş, askerliğini bitirince ailesi büyük şehre taşındığı için, oraya yerleşmişti. Birkaç yıl süresince, özel fabrikalarda muhasebe müdürü olarak çalışırken ilişkisi devam eden kız arkadaşı ile hayatını birleştirmişti. Bu evlilikten iki yıl arayla önce oğlan, sonra kız çocuğu doğdu. Buyruk altında çalışmaktan oldum olası hoşlanmazdı. Ne iş yapacağını düşünürken, sarı dökümcülüğünü her zaman göz önünde tutuyor ve piyasa araştırmasını ihmal etmiyordu. Fikir almak için yanına uğradığı kalıpçı akrabası da onu yüreklendirince; dükkân aramaya başladı.

Birkaç yıl içinde işleri rayına oturtmuş, yanında çalışanların sayısı ikiden beşe çık-mıştı. Bu dükkân açma işinde eşinin de büyük teşviki ve desteği olmuştu. Her başarılı erkeğin arkasında mutlaka bir kadın vardır; sözüne inananlardan olmuştu. Çocuklar ilkokula başlamış-lardı bile. Gelişmekte olan bir işi, anlaştığı bir eşi vardı. Bu mutluluk en büyük zenginlikti. İçten içe bilinçaltına, ya bunları kaybedersem korkusu yerleşmeye mi başlıyordu ne? Eskiden bende böyle bir korku yoktu. Bende ne kadar rahattım diye düşünmeye başlamıştı son aylarda. İşler de gittikçe açılıyordu, siparişlere zor yetişiyorlardı. İki sarı dökümcüsü ve iki sıvamacı almak üzere ilan astı vitrine. Sanayi de haber çabuk duyulurdu zaten. Bir hafta içinde kendisiyle beraber çalışanların sayısı on’ a çıkmıştı. Bir kişi daha alırlarsa KOBİ’lere tanınan her türlü teşvik ve kredilerden de yararlanma fırsatı doğacaktı. İşler böyle giderse altı aya kalmaz o da olurdu.

Trenin raylarda çıkardığı ritmik sesleri dinlerken bütün bu geçmişi de beyninde resmi-geçit yaptırıyordu, başkente sanayi bakanlığına teşvik kredisi için fizibiliteleri götürürken. Varlıklarını kaybetme korkusu yine gelmiş yüreğinin ortasına çöreklenmişti. Kalbi hızla çarpıyor, nefes darlığı başlıyor ve soğuk, soğuk terliyordu. Panik atak hakkında doktordan gerekli bilgiyi almıştı ve çabuk atlatabilirdi ama varlıklarını kaybetme korkusunu yenemiyordu. Trenden inince bir taksiye atlayıp Devlet Planlama Teşkilatından tasdikli, teşvik raporlarının uygunluğunu onaylatmaya gitti. Çok yorgun görüntüsüne rağmen etrafına gülücükler dağıtmaya özen gösteriyordu. Daha önce teşvik alan arkadaşları uyarmıştı onu, bir aksilik işi en az altı ay uzatıyordu. İşi rast gitti ve saat on birde, sanayi bakanlığında KOBİ işleri genel müdürlüğünde; dosyasını takdim ediyordu. İşin ertesi güne kalacağını duyunca, bakanlığa yakın bir otel buldu. İlk işi eve telefon edip karısı ve çocuklarıyla konuşmak oldu. Merak edilecek bir şey olmadığını duyunca, dükkânı aradı. İşler yolundaydı. Hiçbir aksilik yoktu. Telefonu kapatıp yatağına uzandı. İşlerim iyi gidiyor, evimde mutluyum acaba bu bir rüya mı? Ben bir gün bu rüyadan uyanacak mıyım? Hepsi de kaybolacak mı? Soruları hep zihnini meşgul ediyordu.

Kahvaltıda, gözlerinin şişliğinden gece pek uyuyamadığı belli oluyordu. Hesabı ödeyip çıktı. İşim çabuk bitse de trende yer bulabilsem bari diye düşünüyordu. Otobüsle seyahat etmemesinin sebebi çok kaza yapmalarıydı. Uçakla gitmemesinin sebebi kurtuluş şansının fazla, hatta olmamasıydı. Son altı senesi korkular icat ederek cehennem azabı olmuştu. Bakanlığın önünde taksiden indi ve içeri girdi. Dört saat sonra dosyası kabul edilmiş ve teşviki almış olarak tren biletini alıyordu. Trenin hareket etmesiyle beraber korku ve endişe içine yavaş, yavaş yerleşmeye başlamıştı. Cepten evi aradı, aksi bir şey olmadığı cevabı tatmin etmeyince ustayı aradı, ondan da menfi bir cevap alamayınca sevinemedi bile. Muhakkak bir şey olacak, bu rüya bozulacaktı. Her şey inanılmayacak kadar iyi gidiyor; bunun altından bir şey çıkacak diye düşünüyordu. Artık mutluluğun tadını çıkaramaz olmuştu. Yine çok az uykuyla -veya sızmayla diyelim- evine gelmişti. Eve bakan kadın çocukları okula hazırlıyordu. Eşi sabah işe gitmişti. Büyük bir özlemle çocuklarına sımsıkı sarılıp kokladı, öptü. Çocuklar da, bakıcı kadın da, bir anlam veremedi bu abartılı harekete. Alt tarafı iki günlük ayrılıktı tamamı, ama ne bilsinler ki adam, ne korkular büyütmüştü içinde gelene kadar.

Geçen iki sene içinde biri yazlık ve biri de şehrin mutena semtlerinden birinde olmak üzere iki daire, biri eşine biriside kendine ait olmak üzere, ikide binek arabaları olmuştu. Adamın korkuları da hem etkisini, hem de sıklığını artırmıştı. İşten, evi günde on kere arayıp merakını gideriyordu. Araba kullanmamasını, trafiğin çok yoğun olduğunu, gerekiyorsa bir şoför tutmayı öneriyordu. Kadın kocasının korkusunu biliyor ve ona yardım etmek istiyordu. Peki, nasıl ister-sen dedi. Panik atağı ve arazlarını çabuk atlatıyor ama içindeki endişeyi silip atamıyordu. Son psikiyatr da depresyon da olduğunu ve sıkı bir tedaviyle en geç bir yıl içinde sağlığına kavuşa-bileceğini söyledi ve ekledi “korkularınızın üstüne gidin ve onunla yüzleşin”

Çocukları arabayla almak gelmişti içinden o gün. Servisleri vardı çocukların okula gidip-geldikleri. Ama babanın içinden bir ses onları al ve pizzacıya git demişti. Karısına telefon edip çıkınca pizzacıya gelmesini söyledi. Kadın, adamın çocuklarıyla beraber vakit geçirmesine içten içe sevinmekle beraber, hastalığının sebep olduğunu sezinliyordu. Daha az varsılken daha mutlu olduklarını anımsıyordu. Hayatta her şeyin bir bedeli vardı, bedeli ödenmeden hiçbir şeye sahip olunamıyordu. Eskilerin dediği gibi ”her ülfetin, bir külfeti “ vardı. Kadın pizzacıdan içeri girdiğinde çocuklar ve kocasını son yıllarda göremediği, neşe ve mutluluk içinde buldu. Anneleri gelince çocukların neşesi daha bir artmıştı. Adam her şeyin farkındaydı. Yıllar var ki; işten başını kaldırıp ailecek bir pikniğe bile gidememişlerdi. Çocuklarının üzerinde ki büyük etkiyi fark etmmek için aptal olmak lazımdı. Adam artık bir karara varma zamanının geldiğini hissediyordu. Hep beraber luna parka ve oradan da, çocukların istediği bir sinemaya gitmek üzere kalktılar. O gece unutamayacakları bir gece olarak hayatlarında ki yerini aldı.

Adam korku kaynaklarını yok etmeyi kafasına koyup, ilk iş olarak bütün kanuni önlemleri alıp, küçük işletmesini on çalışanına devretti. Kardan belli bir miktarını, borç ödenene kadar o alacaktı. Artık işletmeyle ilişkisini kesmişti. Eski işyerlerinden birinde mali müşavir olarak dolgun bir maaşla işe başladı. Akşamları eve yorgun dönmüyor, eşine ve çocuklarına hatta kendine bile zaman ayırabiliyordu. Korkuları kaybolmaya başlamıştı. Üç ay sonra da doktor iyileştiğini söyledi. Mutlu yaşamdan daha büyük zenginlik olamaz ve bunu sürdürmek, insanın vereceği kararlarla doğru orantılı diye düşünüyordu.

Dede Efendi
Kayıt Tarihi : 8.5.2010 16:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Dede Efendi