Altmışlı yaşlarda tepesi açılmış, halinden gün görmüş, hatta badireler atlatmış biri olgunluğunda görünen, bağımlı olduğu akülü arabasından kalkabilse 1,75 cm boyunda
, 75 kg cıvarında olduğu kolayca tahmin edilebilen, beyaz tenli adam kütüphanesinden kitap seçmekte zorlanıyordu. Aklını bir türlü takıldığı konudan kurtarıp, ne aradığını bilemiyordu.
Sonunda okumaktan vazgeçti; nasıl olsa kafasını kitaba veremeyecekti. Gözlerini kapatıp düşünmeye devam etmeyi yeğledi. Karısı öldüğünden beri bu zemin katta tek başına yaşamını sürdürüyordu. Bilgisayarı onun her şeyi idi ve dünya ile bağlantısını kestirmemişti. Okumak da başta gelen hobisiydi. İlkokuldan beri okuyorum ve okumayı çok seviyorum derken, düşüncelerinin arasında belli belirsiz bir kadın sülüeti seziliyordu sanki. Zaten kendine bile itiraf edemediği bu değil mi idi. Bir yandan bilinçaltım bana oyun ediyor diye düşünürken, öte yandan düşündükçe kandaki adrenalin miktarının arttığını hissediyordu. Saçmalık bu diye geçirdi aklından. Benim hakkım var mı? bu halde sadece kendine güldürürsün be adam dedi. Yazdığı sevi şiirlerinde o kadar içtenlikli idi ki: gerçekten aşık zannederdiniz. Duygularımda hiç eksilme olmamış demek diye düşündü. Fiziksel ne tür değişikliğe uğrarsak uğrayalım,
ruhumuz hep bizim aynamız, her gün gelişerek, ama hiç değişmeden hep biz kalıyor. Hislerim gerçek olmalı, yoksa şimdiye kadar kaybolmuş olurdu. Demek ki duygularım gerçek ve doğru. Hayal kadınla üç-dört ay önce tanışmış, şiirlerini yayınladığı siteden arkadaş olmuşlardı, daha sonra akşamları chat’leşmeye başladılar. Kameraları açıp birbirlerini gördüler. İlişkileri saygı çerçevesi içinde bir zaman devam etti. Kadın her gün evin içinde gibiydi ve hayatında yer almaya başlamıştı bile. Her konuyu sulandırmadan belli bir ciddiyet içinde tartışabiliyorlardı. Kadının her erkeğe hemen söyleyemeyeceği ama durdukça; içini kurt gibi kemiren acı dolu meseleleri vardı. Ak denizde evlenip iki çocuktan sonra boşandığı kocasını unutamıyordu. Daha doğrusu unutmak istemiyordu. Onun yerine koyacak kimse yoktu ve içinde boşluk hissedeceğini düşünüyordu çünkü.
Evlendiği zamanki duyguları tekrar canlandırmaktı onunki. Geçmiş hataları aklına bile getirmek istemiyordu. Duygu yoğunluğunun arttığı bir akşam ufak ta olsa, derinlerden çıkardıkları birer sırlarını verdiler birbirlerine. Ruhsal yaklaşım artmıştı. Onla her şeyi paylaşmak istiyordu. Bu karşı konulamaz bir istekti. Ama yinede onun her şeyi söylediğinden emin değildi. Tam olarak güvenemiyordu onun hislerine. Dostluklar tek yönlü bile olsalar, güven şart oluyordu, uzun sürmesi için beraberliklerin.
Hayatına o kadar girmişti ki; onsuz yalnızlık hissediyordu. Bunun sonu kötüye varmaması için bir şeyler yapmalıyım diye düşündü. Sahiplenme duygusunun önüne geçemiyordu. Arada bin km. varken yine de haber almadığı akşamlar, sanki kalbini bir mengenede sıkıştırıyorlarmış gibi duyumsuyordu. Bu duygu nereden kaynaklanıyor, yıpratıcı gücünü nereden alıyor diye düşünmeden duramıyordu. Chat’de görür görmez içi rahatlıyor, mutlu hissediyordu kendini. Bu ızdıraba bir son vermeliyim diye geçirdi kafasından. Onun hayatını sahiplemeye ve karışmaya ya da kıskanmaya ne hakkım var, ne de böyle bir isteğim var. Ama bilinç altım bunun tam aksini yaşatıyor bana Egomun farkındayım ve oyununa gelmeyeceğim. Şimdi sakince düşünmeli ve bundan sonra gideceğim yol haritasını çizmeliyim, dedi içinden. Hayatı boyunca presipleri ile yaşamış, başarılı ve mutlu bir hayat sürmek için elinden geleni yapmıştı. Şimdi yine aynı şeyleri yapmalı idi. Yavaş, yavaş aradaki mesafeyi arttırmalı, samimi can alıcı hitap tarzından vazgeçmeli ve çok önemli problemler dışında ilgilenir gözükmemeliyim. Şiirlerimi ona okutmamalıyım. Gençlik aşkıma benzetmemeliyim: Mesafeli dostluğumuz devam etmeli, ne de olsa paylaştığımız konular var,bir şiir geçmişimiz var, ruhsal yakınlaşmamız var.Bütün bunları göz ardı edebilir miyim? ya da niye diye sorarsa ne cevap verirsin dostuna diye, kendisiyle konuşup, beyin jimnastiği yapıyordu. Birden telefonun ziliyle düşüncelerinden uzaklaşıp, telefona doğru yürüdü. Ahizeyi kaldırdığında tanıdık bir ses okşadı kulağını. Ilık ılık bir şeylerin aktığını hissetti içinde.
Oydu ve üç gündür chat’de görünmeyince merak etmişti dostunu. Hakkı değilmiydi yani,
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla