Oy'unu Bana Ver Şiiri - Sezayi Tuğla

Sezayi Tuğla
1645

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Oy'unu Bana Ver

Kapkaç, terör bir gecede bitecek,
Namus sözüm olsun, oyu bana ver.
Herkes ücretsiz işine gidecek,
İnan buna, gel oyunu bana ver.


Üretenden on liraya alıcam,
Vatandaşa beş liraya satıcam,
İkna için bol keseden atıcam,
Gel hemşerim, şu oyunu bana ver.

Ne olacak benim çiftçimin halı,
Neden mazot bizde böyle pahalı?
Hiç değilse bir liraya olmalı,
Ey vatandaş, nolur oyu bana ver.

Yüksek okul imtihansız olacak,
Cepleriniz para ile dolacak,
İsteyen ev, isteyen cip alacak
Geleceğin için, oyu bana ver.

Bu sözleri her seçimde duyarız,
Şapkamızı önümüze koyarız,
Mantık ne der, akıl ne der uyarız,
Verim alacağın kimse, ona ver.

(TEMMUZ 2007)

Sezayi Tuğla
Kayıt Tarihi : 30.10.2012 14:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


SEÇİM UÇURTMALARI Bir seçim atmosferine daha girdik. Her kafadan farklı bir ses çıkarak zihinleri altüst ediyor. Akşam bir politikacının vaatlerini dinleyip karar veren vatandaş, sabahleyin başka bir siyasinin sözlerine hak vererek, taban tabana zıt görüşteki akıma kapılabiliyor. Baraj korkusu olan ve hiç ümidi olmayan partiler uçuk vaatleriyle mangalda kül bırakmıyorlar. Aman Allah’ım, o ne vaatler, o ne cesaret, o ne fedakârlıklar. Aklıma bir İskoçyalı fıkrası geldi; İskoçyalı, cimri bir arkadaşına sorar; “İki dairen olsa birisini bana verir misin? ” “Elbette veririm.” “İki araban olsa, birini bana verir misin? ” “Ne demek, seve seve veririm.” “Peki, iki gömleğin olsa birini bana verir misin? ” “Yoo veremem.” “Neden? ” “Çünkü iki gömleğim var da onun için vermem.” Her seçim safhasında siyasi tansiyonlar oldukça yüksek olur. Seçmen, bir gerilim veya aksiyon filmi seyretmiş gibi sinemadan çıktıktan sonra, kısa bir süre filmin etkisini üzerinde taşır. Daha sonra her şey eski haline döner. Siyasi arenada da pek fark yoktur. Bir örnek daha vermeden geçemeyeceğim; Köyün birinde bir ağa, kendisinin ve atının asaletiyle övünürmüş. Birde uşağı varmış ama tam bir yalaka. Ağanın peşinden hiç ayrılmaz, ağa ne derse tasdik eder; “haklısın ağam, doğrudur ağam” gibi laflarla ağayı böbürlendirirmiş. Bir gün ağa atına biner, uşağı arkasında yaya, kasabaya doğru yola çıkarlar. Yolda giderken ağa kendisinin ve atının asaletinden dem vurur. Uşak aynı yalakalıkla tasdik eder. Ağa, bir kurnazlık düşünür ve uşağın samimiyetini ölçmek için fırsatı değerlendirmek ister; “Uşak, şu atın asaletine bak, adım atışında bile bir asalet var”. “Doğrudur ağam, aynen öyle”. “Uşak şu kuyruğa bak, hiç kimsenin atında böyle asil bir kuyruk yok”. “Doğru ağam, bu siz asil ağamın atı, elbette öyle olacak”. (Derken at dışkısını yapar) . “Ula uşak, atımın dışkısı bile asalet kokuyor görüyor musun? ” Uşak aynen onaylar. Ağa; “Uşak, şu asil dışkıdan bir parça yersen bu atı sana vereceğim”. “Emriniz olur ağam” der ve atın pisliğinden bir parça yer. Doğrucu ağa sözünde durmazsa olmaz. Attan iner ve uşak ata biner. Neticede köye geri dönerlerken ağa yaya, uşak atta. Bu durum uşağın içine sinmez ve ağaya der ki; “Ağam, sen ağasın. Bu duruma içim elvermiyor. Köye bu vaziyette giremeyiz. Şu atın pisliğinden bir parça yersen, atı sana geri veririm. Nasıl olsa bu işi senden ve benden başka bilen olmaz.” Ağa çaresiz denileni yapar ve tekrar atına biner. Köye girerken ağa geriye kafasını çevirir ve uşağına; “Ula uşak, biz köyden çıkarken ben atlıydım sen yaya. Şimdi köye dönerken durum aynı. İyi de, biz bu dışkıyı niye yedik? ”

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sezayi Tuğla