Seni kalbimde duyarak!
Bu gece yine yollara düştüm,
Başlangıçtan bitime doğru...
..........................................
Ah be kınalı kuzum ah!
O yollarda ne gördüm biliyormusun?
...............................................
“Ölenleri gördüm yolun başında.
Kimileri hayatlarının henüz baharında.
Yollar kalabalık, yolcular telaşlı,
Kimi ölüm deminde, kimi sevdalı...
....................................................
Yürüyorum sükunet içinde;
Parçalar görüyorum, insana dair.
................................................
Yol kenarında düşmüş bir fikir...
Koşarak giden bir beddua, şimşek hızında!
Bir feryat, bir inilti sürünüyor yerde!
Kırk dokuz yaşında biri ağlıyor kenarda,
Otuz yıl önce düşürdüğü yüreğine....
Bir umut yürüyor önümde, kör-topal! ...
Kibir cellatının döktüğü kanı gördüm....
Bir “Ahh! ...” bulutu, yaşlarını döküyor yere.
.................................................................
Önüne gelen her şeyi yutan öfke hortumunun,
Neleri savurduğunu görüyorum, seni düşünürken.
Az ileride bir çift ceylan gözü,
Köz gibi düşmüş yakıyor, bir kaplan yüreğini.
Gögüs kafesinden yüreği sökülen,
Ve geride kalan cesetlerden bir tane daha....
.....................................................................
Kuytu köşede kahpece sırıtan ihanet..
İftira, boğa yılanı gibi yutuyor masumiyeti.
Yutuyor mehametsizce! Yutuyor Pervasızca!
........................................................................
Ahh be kınalı kuzum ahh!
Doğrusu çok korktum bunları görünce.
.............................................................
Bir Onur yürüyor, çırıl-çıplak!
Bir “kanaat” çiçeği kabul edilmeyi bekliyor,
Yolun tam orta yerinde alınmak için.
Ama gören kim! ... ezeen, ezene........
..........................................................
Aman Allahım, o’da ne öyle! ....
Bir günah! ,
İlahi bir yasak! .....
...O kadar güzel, o kadar cazibeliki,
Karşı koymak, mümkün değil...
.....................................................
Biraz ileride, “iman” yalvarıyor; beni kaldırın diye
.................................................
Neye benzediği belli olmayan, pis, sümüklü,
Necasetli ve kötü kokulu Riyakarlık.....
Birde utanmadan bana bakıyor, kırıtarak..
...............................................................
Dil şeklinde bir yılan, meğer bu da “yalan”mış!
.................................................................
Bu karanlık gecede, yıldızların arasından,
Fırlayıp gelen, aşk yüklü bir yıldırım! ...
Göğüs kafesimi parçalayarak iniyor yüreğime.
...............................................................”
Uyanık halde iken gördüğüm bu rüyada ki hallere düşmek istemiyorum
Kayıt Tarihi : 24.5.2006 16:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!