Ben koyu bir maviyim uçarım gök yüzünde
Alır dertlerimi yağmurlarda yıkarım
Ölçüsüz metresiz bir takvimin ortasında
Biraz zemheriden birazda ağustostan yazarım?
Sonra bilirim ben otuz ekimleri hiç sevmem
Bilir misin neden üç yüz atmış dört gün yaşarım ben
Her gün yaklaşımında uzun atlar yüreğim
İçimden tüneller kazırım geçmişin kayalıktaki çiçeğine
Çiğ düşmemiş yapraklarından susarım hep
Aklımı yoklarım sarsılan solan yanlarımda
İçim ürperir her aklıma düşüşünde
İşte ben otuz ekimleri bu yüzden hiç sevmem
Sarardı ekimin son çiçeği solarken
Güneşin, ayın ışıkları; mehtapsız kaldı gururum
Koptu en derin ilmeklerim sana bağladığım
Arkana baka baka alıp götürdüğün senden
İşte ben otuz ekimleri bu yüzden hiç sevmem
Neyi hatırlasam aklıma en onulmaz sen geliyor
Vuruyorsun serçelerimin kanatlarına
Kanatıyorsun papatyalara söylediğim ninnileri
Döküyorsun aydınlık gecelere katran karası gözlerini
Alıp gidiyorsun hayallerimi fütursuzca
İşte ben otuz ekimleri bu yüzden hiç sevmem
O gün ruhum daralır
Sen gittin o gün, tarumar ettiğinde beni
Ruhumu isyana kaldırdığın gündü o gün
İşte ben otuz ekimleri bu yüzden hiç sevmem
Ayrılığındır bende kütüğe çakılan
O gün sende kalsın, artık çıkardım takvimlerimden
Gel ey sürgününe kurban olduğum canan!
Üfle üfle kor olan ateşimi
Eksik kalan günüme
Yeniden sarsın her yanımı
Alevlerinde yanayım volkanlarının
Ve her otuz ekimde ben aklımı kaybediyorum
Sen yeniden gidiyorsun yaban ellere
Ben yeniden zemherilere giriyorum
O gün ben yeniden ölüyorum
19-12-2011
Hayrettin ŞAHİN
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta