OTUZ DÖRT KURŞUN
kızıl taş üstünde masmavi bir göz
ve çalılar arasından
otuz dört numara ayak bulunmuş.
tandırda kızaracak unlar bile ölür
otuz dört kurşun
bilenmiş teyareler
ve delik deşiktir kaçak elmalar.
bir zifiri karanlık gecesi
kan kırmızı olur bembeyez karlar,
yirmi sekiz aralık ayazı
kim bilir ne derdi Arif zamanlar
bombalar eklenmiş otuz üç kurşunuma
ve kin kusuyor f on altılar
insafsız,
yedi renk tülbent sarın hayallerime
gökkuşağı koksun sınır boyları.
bronz benzimde tezek dumanı,
üç metre ötede nişan parmağım
‘vurulmuşum’
sabahlar ezan kurmuş başucuma.
bulutlar da bağırır,
gökte uçak yarası
etimde toy olan ‘canım alırlar’
tortusu dökülür kemiklerimin
düşerken dağlara taşlara başım.
ketum katırlarda terörist ölür,
mendilimde dilimin kavgası harfler
bombalarla rüyasından zıplayan dağlar
ve okul yarışında aşırdığım beyaz sevinçler…
neden sığar saniyelere bu kadar zaman?
yabancısı değiliz,
biliriz
Dersimden
Zilandan
Koçgiriden
sığmayan budur insanlığa,
bir Ceylan kocaman gözlerle
ve döşenecek hortumlar da
silah sanılır.
kan olur boz atların kuyrukları
ve on üç kurşundan sonra
yokuş aşağı
kızaklar üstünden,
Uğurlar Kaymaz olur.
götürün
götürün bu lanet iletinizi,
yerin katlarına gömün
artık kirletmeyin seyrangahları..
otuz dört kurşundan
daha kurşuncadır bilmediklerim,
kaçakçıyım
sizden kaçan bir kaçakçı
kar(t) ve kur(t) sesindenmişim,
on üç on dört yaşında
ne adım ne sanım öylece sizden biri,
vurdular düşlerken güvercinlerimi
herşeyi özlediğimde
hiçbir şeyi görmeden.
ve ölüm kırmızı damlıyor
bomba(r) duman arasından,
uluslararası katliamperestler
istihbarat sofrasında Kürtlerin ölümünü pay ederler.
ve sesleri parçalanır ,
sesleri ölüm çocuk Encülerin.
ay tam dolunay korkar vahşetten,
vakit
gece sesli çay zamanıdır,
ölümden az evveldir,
biri aşıktır sevmeyen kıza
öbürünün yüreği hasretten sıza,
düğünüdür birinin
ve kalkar teyareler son olan hıza,
biter sohbetleri
ömürlerinin en son en tatlı en kısa ...
onca çığlığa rağmen
sabaha yetişir güneş.
bu kaçıncı ürküntüdür yakalandığım,
bu kaçıncı ölüm,
bu kaçıncı katliam,
öyle dökülmüş ki kanlar patiklardan
kırmızı yürüyor ayakkabılar
bana söyletme tüm olanları
korkuyorum,
kurşunları arttıran şairler de kötü sanılır
otuz dört kurşun
ve kırmızı büyüyen çocuklar..
ah parçalı coğrafyam,
kimyasal atışlar serbestisi,
bomba oyuklarında
bitkisiz yüzen yağmurların
öldürülmüş aşk gülleri
ve yetişmez olur sevdamızın laleleri,
silahların ucundaki ateş
ağaç bırakmadı gölgesinde aşk ekecek
bu dağ mıdır baharı bekleyen be Arif,
bu memleket midir?
‘vurulmuşum’
otuz dört mezar kazın parçalarıma..
Kayıt Tarihi : 17.11.2013 15:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!