Üzüm bağlarından yapılma içindekiler şarap şişesinin
bulaşan kanına kırmızının ile ateşten yapılma külçe som altının;
işte o kadının öpüşünde kan kırmızı, o dudaklarda ve
o sapsarı saçlarda işte, ah onun rüzgarda savruluşu,
ay ışığında 'tarihin derinliklerinden kutsal cüceler'e
duyuran sesini ve yalvarıp yüzeye cançıkartan
şehveti bu düşkünlüğün, karşı çıkabilir kim buna?
Bazı geceler Ay bile kızarır, özellikle dolunayda
ve saçlar da kızarır, o sapsarı saçlar da;
o vakit beğendiğim kokusu rüzgarının sararan'ın
bir bir dökülen yapraklarıdır
artık oyuncu birdirbir, güzün ağaçlarının,
geldiğince sonbahar, ölüm bekledikçe derin bir eşikte bizi
Sarıyla kırmızının kararsızlığıdır bu aynı gül gibi,
onun gökleri kanatışı ve yine güzelliğinden devretmeyişi gibi.
Böyle, asil kalabilir gül, güç kazandıkça altın,
yükseldikçe Venüs''ün burgaç dalgaları buhran sıcağının,
kırmızı kendisini esirgemez göğe çünkü çevrilen yüzüyle.
Sözünü tut göğsü fiyonklu, sözünü tut asil sen de, papyonlu;
karanlık planlar karanlık koridorlarında karanlık şatoların
kendi dinamiğinden tetiklenmiş, son sürat, kuruldu
ama kıkırdayan gül busesi, diken geçiren sırf dolunay vakti;
bazen de sendeleyip arkasına bakıyor, koridordaki
mumu söndürmeyen, ve uyanmış, çırptı eteğini
Denize girdi dalgalar sürüklediğinde. Ebegümeçleri arasında,
(Yol boyunca Zeytinliklerin gün doğurduğu vadisinde...)
görürken olan biteni yükselen ağaçların peşi sıra
ormanlaştığı sıra dağlar gibi yıldızlardan devşirilen gök adalar
kocaman evreni sarıyorlar ve bir daire içine hapsediyor
soluk tayfasını, boğan dalgalarıyla doğuş anına
isyanında doğanın, dili de yok kendisine vurulan kurşuna:
dalgaları var, ve fırtınası ve elleri, bu pençeler! ...
Kullanıyor bunları, o da insan gibi, yürüyor, durmuyor! ....
Bekleyişin kirpiklerinde göz kırpan ve kırpan:
Beyaz kırpıştırılıyor rimelsiz erkek göz kapakları;
beşinci ırktan bir hassas antlaşmalı, zor bakan güneşe,
şaşırıyor.. gidişine bu dalgaların.. bebekleri onun
kendi önüne kattığını bile bile
*
İlk bu denli duydum ve duyunca inanamadım:
Yerin kulağı varmış;
Altı nokta dört olmuş, bürümüş gelmiş Çubuk''a.
Açtım tv''yi baktım: Halk sokaklarda imiş.
...
Ve seni düşündüm
Düşsel......
Hep kara toprağa basmamalı.. insanın ayağı;
yoksa deprem korkusu
sarar her an, her bir yanını.
Kayıt Tarihi : 1.1.2005 21:00:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Akın Akça](https://www.antoloji.com/i/siir/2005/01/01/otuz-bir-aralik-sevgi-hasretine-alti-onda-dort-izdusumu.jpg)
Konuyu bir kenara bırakırsak, yazım olarak bu tarz sana yakışmış.
TÜM YORUMLAR (1)