Bir sağına birde soluna,
Sonrada ayakabıların ucuna,
Ürkek gözlerle de gözlerimim içine baktı.
Özür diler gibiydi,
Rengi de sararmıştı,
Utancından sesi titriyordu.
Belki de kalp atışları bile normal değildi.
Bu halinden dolayı özür dilemek ister gibiydi.
Gayesi sanki şunu anlatmaktı.
Bilseydim senle karşılacağımı,
Hapis ederdim kendi kendimi der gibiydi.
Uzun süre bakakaldı.
Gözleri yaşardı.
Bu halini gizlemeye çalıştığı halde başaramadı.
Nihayet pişmanlık gözyaşları,
Dökülmeye başladı mahsun gözlerinden.
Yavaş yavaş o eski gözlerine,
Dönüşüyordu gözleri.
O gözler ki, saf bakışlı.sevgi saçan,
Ve de çok anlamlar ifade ederdi.
“üzüm üzüme baka baka kararır”misali,
Gözler şatırlaşmış,anlam ve safiliğini,
Yitirmiş bu kozmopolit yerlerde.
Belki de haklıydı,çünkü
Değişmemek neredeyse mümkün değildi.
Ulaşım araclarında insanlar,
Pencereden dışarıya baka-baka,
Büyüklerine, öncelikle oturması gerekenlere,
Yer vermeyi unutmuştular.
O an içimden kendi özeleştirimi,
Yapmak geldi işin kolayına kaçmadan.
Acaba onun yerinde ben olsaydım,
Değişmezmiydim diye.
Tuttum ellerinden,eskiden olduğu gibi,
Kucakladım onu muhabbetle.
Gönlünü alırcasına.
Ben de ağlamaklı oldum,
Ve şu cümleyi duyar gibiydim o an.
“hay Allah keşke buralarda yaşamak nasip olmasaydı”
Anladım ki kendi haline o da çok üzülüyordu.
Dalgaların sahile vurduğu bir yerde,
Uzun süre oturduk.
O konuştu ben dinledim.
Ben konuştum o dinledi.
Yavaş-yavaş,buram-buram memleket kokan,
Bir hal yaşanıyordu.
Başladı hayatından bölümler anlatmaya,
İçini çeke-çeke.
“yabancı uyruklu biriyle evlendiğini,
Boyuna ve deniz yosunu yeşilimsi gözlerine,
Aşık olduğunu,
Duygularına gem vuramadığını,
Ve onunla yıldırım nikahıyla evlendiğini,
Nur topu gibi bir kızının bir de oğlunun olduğunu,
Ama gün geçtkçe boyu ve gözlerinin,
Hiçbir anlam ifade etmediğini,
Çünkü günahsız çocuklarının bize göre,
Çok ters olan adetlerle yetiştirildiğini,
Defalarca uyarmış olmama rağmen,
Sert kafalılığını devam ettirdiğini,
Ben de katil olmamak için ayrıldığımı,
Şimdi de çocuklarımın gözümde tüttüğünü,
Zira kadın her iki çocuğumla birlikte,
Kendi ülkesine kaçıp geri gittiğini “söyledi.
Bunları dinledikten sonra,
Dokunsan ağlayacaktım.
Çünkü bu tür metropoller insanı,
Halden hale sokabiliyormuş meğer ki.
Yeni anladım.
Ayrılık zamanı gelmişti,ama ben hiç,
Ayrılmak istemiyordum.
Çünkü yaşadıkları beni derinden etkilemişti.
Ev,iş telefonunu,adreslerini yazıp verdi bana.
En kısa zamanda daha uzun süreli,
Görüşme dilek ve temennisinde bulunduk.
Daha anlatacak çok şeylerinin olduğunu söyledi.
Eskiden olduğu gibi,dostça,kardeşçe kucaklaştık.
Ve ayrıldık.
Ben bir daha ki görüşmemizi sabırsızca,
Şimdiden beklemeye başladım bile.
05/02/2006
Kayıt Tarihi : 6.2.2006 15:31:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İbrahim Halil Demir](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/02/06/otuz-bes-yillik-dostum-ii.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!