Otonomizmir: Farklılıkların Biraradalığı

Şair Berzan
72

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Otonomizmir: Farklılıkların Biraradalığı

'İzlenmek, soruşturulmak, gözetlenmek, kapatılmak, yorumlanmak, yasalara uydurulmak, ne iffeti ne de yaratıcılığı olan insanlar tarafından denetlenmek, bireyin yaptığı her eylemde mimlenmesi, kaydedilmesi, nüfus sayımına tabi tutulması, damgalanması, onaylanması, yetkilendirilmesi, vergilendirilmesi, fiyatlandırılması, tavsiye edilmesi, doğru yola sokulması anlamına gelir. Halkın çıkarları bahane edilerek sömürülmek, sömürülmek tekelleştirilmek, soyulmak anlamına gelir. Bütün bunlar halkın yararı ve halkın çıkarları için yapılır. Daha sonra, ilk direniş belirtisi ya da şikâyet sözcüğünde kişi baskı altına alınır, tutuklanır, yargılanır, vurulur, makineli tüfekle taranır. Sürgün edilmesi, satılması, ihanete uğratılması, dolandırılması, aldatılması, eziyet görmesi, onurunun kırılması, küçük düşürülmesi... Devlet işte budur; onun adaleti de, ahlakı da budur! ' P.J. Proudhon

İktidar

İktidar her yerdedir. Hapishanede, tımarhanede, hastanede, okulda, bilgide, bilimde ve iş yerindedir iktidar.

İktidar, kodlamada: kapatılmada, yasaklamada, baskıda, gözetlemede, denetlemede ve yönetmededir. Okulda okuduğumuz kitapta, evde karşılaştığımız baskıda, gönderildiğimiz odamızda, kilitlendiğimiz tuvalette, sokakta gördüğümüz şiddette, yediğimiz tokatta, tekmede, coptadır. Hastanede yediğimiz sakinleştirici iğnededir, klinikte bilinçaltımıza ulaşmaya çalışılan sözcüklerdedir İktidar. Politikacıların nutukları, anne ve babanın tavsiyeleri, öğretmenin cetveli ve komutanın sana verdiği tüfektedir iktidar. Aynı giydiğimiz önlükte, üniformada, takım elbisede, tulumdadır. İş yerinde bayan yöneticinin yere vuran uzun topuğunda, askerde rütbelinin botlarının parlaklığındadır. İktidar yönetmekte ve yönetilmektedir.

'İktidar yalnızca baskı uygulamaktan - bastırmaktan, engel çıkarmaktan, cezalandırmaktan - ibaret olmadığını, arzuyu yaratarak, zevki kışkırtarak, bilgiyi üreterek; bundan daha derine nüfuz ettiğini de göstermektedir.' 'İktidar bedeni çalıştırır, davranışa nüfuz eder, arzu ve zevkle iç içe girer.' M. Foucault

İktidar her yerdedir. Biz, iktidar karşıtları olarak, yönetmek ve yönetilmek istemiyoruz. Baskıya, şiddete boyun eğmeyi ne özgürlüğümüze ne ahlakımıza sığdırabiliyoruz. Dövülmeyi, denetlenmeyi, kapatılmayı, gözetlenmeyi, müşade altında tutulmayı kabul etmiyoruz. Bugüne kadar çektiğimiz, halen çekmekte olduğumuz ve bize açıktan veya gizli olarak dayatılan; kabullenmeci ahlak anlayışına, kanaatçi kurumsallaşmaya, hiyerarşik örgütlenmeye, emir almaya ve vermeye karşı duruyor ve anarşist direnişte birleşiyoruz. Çünkü biliyoruz;

'İktidar her yerdedir, direniş de! ' M. Foucault

Sınıf Mücadelesi

Herkesin kendi yaşam alanı üzerinde doğrudan söz sahibi olacağı, hiç kimsenin kimse üzerinde tahakküm ve otorite kuramayacağı bir toplumu düşlüyor ve bunun bir ütopya olmadığını, çok kısa sürelerde de olsa tarihte gerçekleşmiş örnekleri olduğunu biliyoruz. Kısa sürmelerinin nedenini ise yapısal olarak yanlış yolda olmalarıyla değil, hareketlerin otoriteryanlar tarafından maniple edilip kullanılmaları ve isyandaki örgütlülüğü devam ettiremeyip konseyleri ve doğrudanlığı feshetmeleriyle açıklıyoruz. Ortak ve enternasyonal federasyonlar biçiminde tamamen yatay olarak örgütlenmiş, içinde hiyerarşi ve güç içeren sosyal statüler ve en önemlisi sınıflar barındırmayan özgür ve eşitlikçi bir sosyal yapının ancak ve ancak özgür bireyleri ortaya çıkarabileceğini, özgür insanın ancak böyle bir toplumda kendini var edip, su yüzüne çıkabileceğini düşünüyoruz. Bu yüzden kapitalizme ve onun bütün uygulama biçimlerine karşıyız. Ancak kapitalizme, sadece iktisadi bütüncüler gibi ekonomi-politik anlamda değil, sınıfların birbirleri üzerindeki tahakküm kurma araçlarından biri olduğu için, dahası yapısı gereği sınıflı topluma ihtiyaç duyduğu için karşıyız. Kapitalizmden farklı olarak ev içi emeğin sömürülmesi ve temsiliyet fırsatçılığı gibi diğer tahakküm kurma biçimlerine de kesinlikle karşıyız. İşçici ya da sınıfçı değiliz. Aksine sınıf savaşını ve mücadelesini sınıfları kaldırmak için verilen bir mücadele olarak görmekteyiz. Sınıf mücadelesi de, sosyal düşünme edimi de bizler için bireyin özgürleşmesinin araçlarıdır.

Devletin ve maaş kavramlarının bulunduğu her sosyal yapı bizim için sınıflı toplum örneğidir. Bu anlamda geçmiş sosyalist deneyimlerin geldiği noktayı hiçbir şekilde özgürlükçü ve komünist olarak tanımlamıyoruz. Devlet kapitalizmi ve bürokrasinin hakimiyeti olan hiçbir yapı ne özgürlükçüdür ne de komünisttir. Hiçbir iktidar kendini feshetmez. Bu iktidar sermayenin güdümündeki devlet de olsa, komünist parti de olsa bu genel kural her zaman geçerlidir. Bu yüzden aşamacı sosyal geçiş teorilerinin hiçbirini kabul etmiyoruz. İktidarı ele geçirdikten sonra yavaş yavaş özgürleşmek ve yavaş yavaş komünist olmak mümkün değildir. Paylaşımcı, dayanışmacı, özgürlükçü bir topluma ancak daha mücadele aşamasında kurulacak yapılar içinde yatay örgütlenmeci olarak ulaşılabilir. Bizce tek yol sisteme karşı mücadele eden kitlelerin hiyerarşik olmayan yapılar kurarak bu şekilde örgütlenip, mücadele etmeleridir. Eğer bir devrim olacaksa, sonrasında kurulacak özgürlükçü yapının ve toplumun tohumları ancak ve ancak mücadelenin başlangıcından ve bugününden atılabilir. Hiyerarşik ve sosyal anlamda dar yapılanan her örgütlenme ve yapı özgürlükçü bir toplumun önünde engel olmaktan başka bir işe yaramaz.

Evet! Eşitliği savunuyoruz. Ancak bu hiçbir şekilde aynılığı savunmak anlamına gelmemelidir. Aynılığı faşizm savunur, komünizm değil. Tahakkümsüz, sınıfsız bir toplumda özgür bireylerin eşitliği olacaktır. Aynılığı değil.

Her şeyi kontrolsüzce yakıp yıkmak, bireylerin gücü oranında birbirine karşı amansızca tahakküm uyguladığı ortamlara çanak tutacak, gücü yetenin gücü yeten üzerinde güç gösterisi yaptığı bir kaos ortamını hiçbir şekilde savunmuyoruz. Bu görüş, anarşizan perspektif ve deneyimleri konu alırken, çoğu kez otoriteryan sol anlayışlar tarafından dile getirilen kasıtlı bir saptırma ve propagandadır. Özgürlükçü komünizm aksine daha mücadele aşamasında kitlesel ve eşitlikçidir. Paris komünü, İspanya iç savaşındaki silahlı güçleriyle de aktif olarak savaşa katılan ve Franco'ya karşı kendini savunarak kısmen de olsa başarılı olan köy komünleri, Ekim devriminden sonra Ukrayna'da kurulan ve daha sonra kızıl ordunun saldırılarıyla yok olan Makhnovist komünler ve halk meclisleri, kısmen zapatist deneyimler ve bugün Meksika Oaxaca'daki öz-yönetim ve direniş arzusu, özgürlükçü komünizm ve hiyerarşisiz, sınıfsız toplum konusunda bizlere moral ve deneyim kazandırmaktadır.

Karşı-Konumlanış

Yaşamın her alanındaki tahakkümün ve kendini üretiminin üzerimizdeki belirişleri; kodlamasının konumlandırdığı alanlarda bulunuşumuz, farklılıklar göstermektedir. Kimi zaman iktidara olan gönüllü kulluğumuz kimi zaman bir iktidar uygulayıcı olarak tahakküm kurduğumuz ve kimi zaman tahakkümü onaylayıp haz alarak arzusunu ürettiğimiz; ona yön verip yeni otoriter biçimler alanları açarak ya da var olanlar üzerinde bilgi üretip konumlar yaratarak hayatımızı kendimizin kodladığından bihaber, illüzyonlar içinde ya 'ütopya'mızı ölümden sonrasına devrederek yahut bir gün olacağı söylenegelen 'devrim anı'na emanet ederek can çekişmekteyiz. Aynı zamanda yaşadığımız gezegenimizde ekolojik döngüyü ve diğer canlılara olan tahakkümümüz yoluyla canlı olan, parçası olduğumuz doğayı katletmekteyiz.

Doğa’yı üretim için tüketim kaynağı durumuna sokarak diğer canlıların hayatlarına müdahalede bulunuyor; yok-edici enerji üretimi, endüstri ve otomasyonu için teknoloji fetişizmiyle yaşamımızı yok ediyor, canlıları buna boyun eğmeleri için baskı ve yabancılaştırıcı/evcilleştirici yöntemlerle aptallaştırıyor ve daha fazlası için sömürüyor, öldürüyor ve bunun böyle sürmesi için halüsinasyonlar yaratarak onları sınırlar, sınıflar, cins(iyet) ler altında birbirine düşürüyor ve simülasyonda aldığımız konumları koruyoruz.

Yaşayan ölüler olduğumuzu ve gezegenimizin her gün biraz daha yok olduğunu gizlemeye her çalıştığımızda, özgürlüğümüze o ölçüde uzaklaşıyor ve iktidara; vereceği kararlara teslim oluyoruz. Kendimiz adına konuşmayıp başkalarının bizim adımıza kararlar vermelerine boyun eğiyoruz.

Özgürleşmenin yolu bulunduğumuz konumları terk etmek ve onlara karşı mücadelemizi sürdürmekten ve dolayısıyla karşı-konumlanışlarımızı yaşamın tüm alanlarına yaymaktan geçer. Ancak farklılıklarımızı birbirimiz-kendimiz için kabullenerek bir arada eyleyişimizin özerkliğinin bilinciyle, dünyada karşı-konumlanış ağları kurarak yaşamı diriltip soluk alabiliriz.

Tarihe iktisadi-insan merkezci olarak bakışa ve yaşamın bu müdahaleyle sürmesine, seksizme, her türden temsiliyet ilişkisi ve faşizme topyekûn karşı çıkarak;

Kendi adımıza: An bizimdir!

Ya sence?

Şair Berzan
Kayıt Tarihi : 16.6.2008 14:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Oğul Gençay
    Oğul Gençay

    *
    Önemli Not :

    İşbu yazının kaynağı ''www.hayvanozgurlugu.com'' isimli sitenin forum sayfalarındadır.
    Söz konusu yazının altında yazarlarını ve kaynaklarını belirtmiş olmama rağmen ya sistem, ya da sayfa editörleri tarafından belirttiğim kaynaklar silinmiştir... / Suçlunun(!) hangisi olduğu konusunda en ufak bir fikrim yok.../ Bu boktan durumun neden olduğundan ve de nereden kaynaklandığından da...
    Velhasıl-ı kelâm, durup dururken adımızı hırsıza çıkaracak olması ihtimalinden dahi korktuğum bu durumu ''Yetkili Şair'' olmadığım için düzeltme şansımın da olmamasından dolayı (maalesef) bu yorum kutusu altından yapıyorum...
    Yapıyorum; çünki yanlış anlaşılmalara mahal vermemesi adına bu uyarıyı yapmak durumundaydım... //

    İzanınıza...
    Dostlukla...


    Dip Not : Söz konusu yazılara ve tüm kaynaklara yukarıda verdiğim linkten ulaşılabilir.../



    B E R Z A N




    *

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Şair Berzan