Bir otobüs durağından yazıyorum bu satırları sana.
Daha da vakit var aslında otobüsün perona yanaşmasına.
Dudağımda ki uçuk rekorlar kıran yaralara ve ağrılara rağmen bekliyorum o otobüs durağında. Beni alsın götürsün uzaklara belki bu gece ansızın gelirsin yanıma.
Eğer çıkacak olursan merdivenlerden dikkat et gıcırdamasın, hissetmesin kimsecikler.
Öyle yoruldum ki bu hayattan, sabahlara kadar konuşsak dinlenemem. İstersen hayaller kurarız. Bir gökyüzü belirleriz ve içine sesleri ile aşk yaşayan martıları koyarız.
İstersen seherde yollara dökülen işçilerin bıraktığı tenha sokaklarda dolaşırız. Ama tut elimi kolla beni. Bilirsin sessizlikten korkarız. El ayak çekilmiş tenha yollarda belki birbirimizi ararız. Sokağın başındaki çorbacıda çorba içer yandaki dükkandan şarap alırız. İçmeyiz belki ama sahildeki ato amcaya veririz. O da bize hüküm süren şarkıların hikayelerini anlatır. Bizde dinleriz. Eğer istersen Kuru kalabalığın olduğu bir sahilde başbaşa kalabiliriz. Denize girmeyiz belki ama en azından huzuru dinleriz.
Ne istersen yapabiliriz. Belki güvercinlerin takla atmasını izleriz. Belki herhangi bi yerde bı filme gideriz. İstersen bir senaryo yazabiliriz. Hangi rolü seçeceğimize biz karar veririz. Setten palyaço elbisesi alır ve bir kenar mahalleye koşup çocukları güldürebiliriz.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta