Sevgili dünyalılar, henüz nefes alıp veren canlar,
Size bu satırları, mutlak sessizliğin ve sonsuz bekleyişin hüküm sürdüğü yerden yazıyorum. Ben de dün sizin gibiydim; hırslarım, arzularım vardı. Ama benim dünyamın rengi biraz daha farklıydı. Benim dünyam, çileyle yoğrulmuş, dertle beslenmiş, yalnızlıkla sınanmış bir ömürdü. Şimdi, bedenim toprağın soğuk kollarında dinlenirken, ruhum bu engin boşlukta, yaşadıklarımı ve yaşayamadıklarımı, bana yapılanları ve bana yapılmayanları bir bir gözden geçiriyor. Ve inanın bana, bu muhasebe, dünyadaki en zorlu sınavdan bile ağır.
Ne çok yorulmuşum, insanlardan ne çok çektim bilemezsiniz. Derdimi, çilemi kimseyle paylaşamadım, paylaşsam da anlayan olmadı. Yaralarımı sardığımı zannettiklerim, daha da derinleştirdi her bir kesiği. Aşk dedik, sevgi dedik, ama en çok sevdiğimiz yarı yolda bıraktı, elimizden tutmadı. Uğruna yüzümden akan yaşı bile kuruturcasına inandık. Dostluk dedik, ama en büyük hançer en güvendiğimizden geldi. Annem, babam, kardeşlerim, çocuklarım, akrabalarım, arkadaşlarım… En zor anımda, en dar günümde, birer birer sırt çevirdiler bana. Kimsem kalmadı sandığımda, anladım ki ailem dahi beni yalnız bırakmış. Bir başıma kaldım bu koca dünyada, dertlerle boğuşa boğuşa, kimsesizliğin acısıyla kıvrana kıvrana. Sanırdım ki bu bağlar beni bir ömür ayakta tutacak, en azından bir dayanağım olacak. Şimdi görüyorum ki, hiçbir şey değmezmiş! Vefa da bu dünyanın gelip geçici bir yanılsamasıymış. Beden toprakla buluştuğunda, tüm o yoğun bağlar dahi zamanla inceliyor, kopuyor. Tıpkı mezara girdiğimde tek başıma kaldığım gibi. Adınız anılsa bile, o ilk günkü gözyaşları kuruyor, anılar soluklaşıyor. Unutulmak, buradaki en keskin hançerlerden biri. O çok değer verdiğimiz "ben" ve "benim olan" kavramları, burada zerre kadar değer taşımıyor.
Yapılan kötülükler… Ah, o küçük, önemsiz sandığımız kötülükler! Benim yaşadıklarımın yanında belki de devede kulak kalır. Ama şimdi görüyorum ki, insanları inciten her eylem, o kişinin vicdanında birer kor gibi yanıyor burada. Bana yaşatılan her acı, her haksızlık, beni yalnız bırakan her bir el, burada, ruhumun aynasında, çıplak bir gerçeklikle karşıma çıkıyor.
Pişmanlıklar… O denli büyük, Keşke kendimi bu kadar harap etmeseydim bu kadar yalan dünya için. Burada, anlıyorum ki, bu dünyanın tüm parası, şöhreti, makamı, unvanı, burada bir toz zerresi kadar bile değer taşımıyor. Yanımda getirdiğim tek sermaye, vicdanımda yankılanan iyiliklerim ve sırtımdaki günahlarım. Kimseye bir faydası olmayan,
Bu fani dünya, için değermi. Uğruna kan ve gözyaşı döktüğünüz, biriktirmek için uykusuz kaldığınız, kendinizi harap ettiğiniz, Mezara girdiğinizde yanınızda bir tek kendiniz olacaksınız. Önemli olan, bu kısa ve değerli ömrü nasıl yaşadığınız. Hangi izleri bıraktınız insanlığın, doğanın, vicdanınızın üzerinde? Kaç kişiye dokundunuz, kaç kişiye umut oldunuz, kaç kişiyi incitmeden geçtiniz bu hayattan? Ve kaç kişi sizin yanınızda durdu, sizi yalnız bırakmadı? Benim için bu sonuncusu, cevapsız kaldı.
İki sevdalı kalbin en gizli yarasını,
Bir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur,
Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.
Bir bakış, bir aşığa neler anlatır,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta