Denizin alçalışıyla otel bir düştü
Binlerce kalıntı şehir değerinde
Sularla kaçışan ölümler türküsü
Sırdaş olan denizlerin diline
Taşlaşmış hayat ürpertileri ardından
Şekilsiz, oynak ve iniltili
Pembe, daha doğrusu bir çocuk gülüşü renginde
İzleri deniz hayvanlarının
Belli ki bir adı var onların, varsa da
Gezinir mi hiç mi hiç adı olmayan burada
Bir dirilişe bile ayak uyduramayan burada
Mevsimi olmayan mevsim sürüleri
Yumuşak yüzgeçleriyle dalgınlığımı yalayan
Anılar, anı sürüleri
Hep birden unutulmuşluğa dadanan
Hep birden, ama tek bir yaratık gibi
Çıkarak gözlerime yarı loş mağrasından
Görülmemiş bir şekilde intihar ederdi.
O zaman belki bendim, belki bir şekil bildirisi
Gibi o zaman işte çok değerli bir taşa
Bakar gibi ben
İstekli, sonra durgun, giderek düşünceli
Derdim ki -daha doğrusu yaşardım-
Mutluluk alışılmış bir kötümserlikti
Ki tarih aldatılırdı, korkardım
Gözü dönmüş bir kuşun göğsünü didikler gibi
Bağrını açar gibi bir azizin
Açardım ben de içimi - bu şehir kimin?
Kimsenin değil -
Baktıkça, baktıkça oaraya bakır
Ne düşerse içine zehir
Köpürür köpürür köpürür
Önce asit, derken bir doğa parçası gibi
Yaprak bir parça yaprak olana kadar
Su bir parça su olana kadar
Ben onlara su ve yaprak diyene kadar
Demek istediğim yaşamak bir parça yaşamak oluncaya kadar
Zamanlar, zaman sürüleri..
Bazı adamlar ki bu zamanlara
Dokunur geçerlerdi
Yani bir piyanya ve onun tek bir tuşuna
Dokunur gibi
Ses, o kalın ses, hiçbir şey umdurmayan
Doru bir at dilinde orman ve su
Korkuyu, sonra da yalnız korkuyu
Büyüten ordan oraya
Sayısız çeşitlendiren onu
Yani bir hayat olarak çıkaran karşımıza
Bir sesti bu
Sadece bşr ses idiyse, bir durup bir boşaldıkça
İçimize düşüren boynumuzu
Yerleşen bizi pek az tanıyan yüzümüze sonra da
İğrenmenin koşulu bir at gibi durduğu
Bir uzunluğu ya da bir alanı olmayan yüzümüze
Yerleşen
Sızdıkça sızan bir çay saati gibi içimize
Yani bütün bir burukluğu birden içeren
Ve soran birden sorusunu
Hanlarda denk saran yolcuların
Yağmura kuşkuyla bakan
Gözleri gibi
Ses, o büyük ses, desem ki
So
..........
..........
Kayıt Tarihi : 14.7.2000 18:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

:(((
sizde soyle kapsamli bi antoloji varmi desem.. bi tarih belli basli kimseleri almis bir kac antoloji verirler.. cok detaysizdir..
hazirliyanin tum iyi niyetine ragmen.. aradiginizi bulamazsiniz.. ben vakti ile ferit edgunun cok kapsamli.. tarafsiz.. genis perspektif her telden.. bir derlemesini okumustum.. o ayarda bir sey verseniz.. deseniz.. abi zaten yayinevleri darbogazda.. siir gitmiyorki.. bak iki liraya veriyorum milli sairi satilmiyor okunmuyor.. bide antoloji kimse ugrasmaz.. ugrasanda.. yuz lira ver iki siirin yayinliyalim diyen kimseler diyor.. gezdigim kitabevleri boyle yer..
her sairi okuyacak vaktim naktim olmamasi ayri dert.. ama ben bir camlibele bi yerde rastladim.. begendim.. tum siirini okursam.. her siirinden haz alabiliyorum.. bi kemalettin kamuda cigere isler yer yer.. hatta aziz nesin siiri bile okurum.. ikinci yeniden kimse hakkinda bilgim yoksada.. hizlan verir yer yer hurriyet seyahat ekinde avare basligi ile icerimde bir his uyandirmadi uyandirmaz..
bu onlarin kisiligine saygim olmadigi anlami tasimaz.. mesela sunay akin.. siirini sevmem.. manidar fakat sekilsiz bulurum.. hatta saydiklarim hepsini sekilsiz bulurum.. ama onlarin amac gaye.. yenilikte.. bu degilmi..
bende sekilsiz siiri begenemiyorum.. yoksa sunay akini.. insani olarak cok severim.. oyuncak muzesi kurmus.. antik acilar sairidir.. ama siirini begenemiyorum.. begenene saygim cok..
ne yani ben protez muzik sevmedim jon baez konseri iceri sigmayan.. disarda kalan bilet bulamayan.. muzikten anlamiyor diyebilirmiyim..
insanin statusune gore bile zevk olustuguna inaniyorum.. koy kokenli insanimiz halen koyunlu kuzulu film izlemeyi seviyor.. koylu turu muzik siir begeniyor.. egitimli insanlarin.. kafiye uyaktan okuya okuya bikip.. daha farkli sekilsiz.. felsefi derinlikli yazi okumalari elbette muelliflerinin sair olmadigi anlami tasimaz.. belki o imkan bende olsa.. bende o yonde.. tercih yapardim..
yani futbol maci hic sevmiyorum.. seven insanlar.. zevk almiyor.. zwvk alirmis gibi yapiyorlar diyemem.. zevk renk tartisma goturmez.. kisisel gorusumu soyyluyorum.. ki yanlis anlasilmaya mehal vermemek icin.. her zaman ben begenmedim ama begeneni cok.. begenmemem onun sair olmaigi anlamina gelmez.. diye aciklama yapmiya calisiyorum.. ve semeresini aliyorum.. dogru olarak anlasilmam.. beni bahtiyar etti.. tesekkurler..
şimdi hem diyeceksiniz ki ben mühendisleri seçiyordum...onlar bilgisizdi..okullar kapanmıştı falan filan..sonra da tevazu ayaklarına yatıp başkalarını kibirlilikle suçlayacaksınız..
verem hastanesinde çöp kutularını boşaltan temizlik işçisinin mahallede doktor kesilmesi misali hem bilmediğinizi bilmeyeceksiniz..hem de sağa sola çamur atacaksınız..hem anlamıyorum dermiş gibi söze başlayıp hem de ahkam keseceksiniz ve itham edeceksiniz..insanların hamakatle söylenmiş sözlere tahammül mecburiyeti yok efendim
okursanız öğrenirsiniz..bak işte ferhat keremgil döktürmüş..
hüseyin bey..size gelince samimiyetinize inanıyorum..şiir bilginize de ve bu konuda verdiğiniz uğraşa da..ülkemizde bir şiir çevresinden çok bir şiir piyasasının oluştuğunu ben de düşünüyorum..paranın, beyin ve ayak takımı üzerindeki toplu hegemonyası mevcut elbet..
fakat, objektif korelasyon dediğimiz yani şiirdeki ölçülebilir nesnel gerçeklik diye bir ölçüm metodu vardır...edebiyat sanatı, edebiyat bilimince inceleniyor eninde sonunda..
ve neresinden bakarsanız bakınız tüm akademisyenlerin, şiir analistlerinin, turgut uyar, cemal süreya ve bugünün şairi Cansever in ikinci yeni akımının öncüleri olduğunda, özgün örneklerini verdiklerinde ittifak içinde oldukları erbabınca malumdur...
kısacası, şiirde, beğeni düzeyi diye bir durum mevcuttur..bu mizaci beğeniden farklı bir şeydir..daha çok enteletüel kafa yormalara ilişkindir..siz bugün bir çok felsefeci ve edebiyatçı ismi sıralamışsınız..bunlar okunabiliyorsa elbet edip canseveri mizacen beğenmemiş olsanız bile ne söylediğini, ne kastettiğini anlamış olmanızz gerekirdi en azından
Diye düşünüyorum..bunu size bir müdahle değil hakkınızdaki kanaatimin iletilmesi olarak alırsanız sevinirim...
igrendim bilmem ne kadar
dil dil degil
sanki yoldaki radar..
Karapinarli Mehmet Turgut..
..bakin arkadaslar.. ozelime gelen yaziyi sizle paylasmak isterim.. begenmezseniz para yok.. iste yazi boyle olur.. kendisini alkisliyorum.. saygilar..
Son yıllarda valilik-kaymakamlık-belediye başkanlıkları ile şairler ve yazarlar derneği gibi kuruluşlar sık sık şiir şölenleri organize etmeye başladılar, aslında bunlar güzel hareketler ama bir çoğuna iştirak ettiğim ve zaman zaman organize edenleri eleştirdiğim bu yarışmalarda nelere dikkat edilmelidir?
1-Genellikle Cuma günleri öğleden sonra Atatürk Anıtlarına çelenk konarak faaliyete geçilen şölenlerden önce veya sonra gelenler 1 otele yerleştirilmelidir, birden fazla yerde işin organize edilmesi yemek-gezi vb.gibi proğramları aksatabilmektedir. 18.00-20.00 saatleri arasında yapılan yemek işinden sonra genellikle hemen 20.00-24.00 arası şairler belirlenen salonda şiirlerini okumak için toplanmaktadırlar. Bir şairin takdimi ve şiirini okuması için 5 dakikalık zaman bana göre yeterlidir, bu demek oluyor ki 4 saatte 48 kişi sahneye çıkacak ve şiirini okuyacak.
2-Şairler Şöleninin 2.günü genellikle sabah kahvaltısı ile başlamaktadır, bu genellikle saat 08.00-09.00 saatleri arasında olmaktadır. Kimi organizatörler öğle yemeğine kadar olan bölümü gezi düzenleyerek geçiştirmektedir, bu sabah kahvaltısından sonra bana göre iyidir. O şehrin tanınması ve şairliğinin yanında turizm yazısı yazanlar çıkmaktadır ki bu gidilen kentin tanıtımı açısından da son derece faydalı bir harekettir. Bazı yerlerde 12.00-14.00 arası olan öğle yemeğinden sonra 14.00-16.00 arasını da şiir okuma saatleri olarak ayırmaktadırlar. Gezi olmayan yerlerde bu şiir proğramının yapılması da uygundur, bu 4 saat içinde de yine 5 dakikadan 48 kişi şiir okuyabilir. 18.00-20.00 saatleri arasında yapılan akşam yemeği sonrası arkada kalan 20.00-24.00 saatleri yine şiir okuma saatleridir. Yine bu dört saat içinde 5 dakikada bir şair sahneye çıkacağına göre 48 şairde burada şiir okuyacaktır, dikkat ederseniz. 3 seans şiir okuma vakti vardır, 3 seans şiir okumak için toplam 144 şaire ihtiyaç vardır. 2.günün öğleden sonra olan kısmını bazı yerlerde akşama kadar gezi olarak ayarlayanlar da vardır, bu taktirde 2 seans şiir okuma vakti kalmaktadır. O zaman 48+48=96 şaire ihtiyaç vardır.
3-Şairler Şöleni organize eden kişiler 2 seans şiir okuma zamanı ayarlayacaklarsa 96, 3 seans şiir okuma zamanı ayıracaklarsa 144 şairi davet etmelidirler. Bazı yerlerde 250-300-350 kişi davet edilmektedir, bu bir kısım şairlerin şiir okumadan memleketine geriye dönmesine neden olmaktadır ve hoş olmamaktadır. Ayrıca bu tür şölenlerde gelenlerin tamamı 1 defa sahneye çıkmalı ve 1 tek şiir okumalıdır, bana göre bir kimsenin bunun dışına çıkması olayın ciddiyetini kaçırıyor.
4-Şiir Şölenlerinde sunuculuk yapacak olanlar şairin ismini ve hangi il veya ilçeden geldiğini belirtmeli, fazla laubaliliğe kaçmamalıdır. Bir sunucunun şaire ablacığım, abiciğim gibi kelimelerle sunması hoş olmuyor. Ayrıca sunucular erkek veya bayan olsun toplumun kabul edebileceği ciddi bir giyim tarzı ile sahnede yer almalıdırlar.
5-Şölen başlamadan önce organize edenlerden birisi 5-10 dakikalık bir ön konuşma yapmalıdır, yarım saat konuşup milletin kafasını şişirmemelidir, ayrıca ön konuşma yaptıktan 1 saat sonra sahneye çıkıp şiir okumamalıdır, bunlar iyi olmuyor. Sık sık sahnede yer alanlara ise ne söyleyeceğimi bilmiyorum, bunlar şölenin ahengini bozuyor.
6-İlk kez organize edilen şölenlerde şairlere plaket verilmez, şair şiir okumak için vardır. Bir şaire şiir okudu, organize ettiğimiz şiir şölenine geldi diye de plaket verilmez, ayrıca aynı şölenlerde gelen gazetecilere plaket verildiğini gördüm ve nedenini sorduğumda şölenin gazete veya dergisinde duyurunu yaptığını ve bunun için plakete layık görüldüğünü söylediler. Bu tür hareketler gülünç oluyor, bir gazeteciye haberi duyurdu diye plaket verilmez. Haber yazmak bir gazetecinin asli görevidir, bir başarı nedeni olarak görülemez.
7-Şiir şölenlerinin arasına panel, konferans vb.gibi konuları ihtiva eden proğramlar sokuşturulmamalıdır, bunlar hoş olmuyor. Ayrıca şairlerin bildiği konuların onlara aktarılması, dinlememelerine yol açıyor. Bu durum konuşmacıyı da zor durumda bırakıyor, hele çok iyi edebiyata vakıf olanlara ders verir nitelikte ki konuşmalar iyi sonuç vermiyor.
8-Şiir şölenlerinde pazar sabahı kahvaltıdan sonra saat 12.00’ye kadar herkes birbiri ile irtibat kurabilmelidir, bu tür şölenlere gelen şairlerin üzerinde tanıştıkları kişilere dağıtmak için yeteri kadar kartvizit, kendisini tanıtıcı fotokopiler, varsa şiir kitabı, cd. vb.gibi dökümanlar bulunmalıdır.
9-Şiir şölenine iştirak eden muhabir-yazar gibi kişiler başta olmak üzere gazete, dergi, tv, radyo, web, blog sahibi kişilere gelenlerin listesi ve proğramı istemeden verilmelidir. Bu belgeler haber veya yazı yazarken lazım olmaktadır, bunu geçen yıl Adana Şairler Şöleni’ni organize edenler yapmışlardır. Bana göre son derece güzel ve başarılı bir harekettir, diğer şölen organizatörleri de bu işi ihmal etmemelidirler.
10-Bazı şairler sahnede şiir okuyan başka bir şaire ’’Öteki şiiri de oku, başka şiirin yok mu? ’’ vb.gibi laf atmalarda bulunmaktadır, bunları hoş görmüyorum. 2.3.4.5.kez sahne alıp şiir okuyanları gördüm, bunlarda şiir okumayanlara saygısızlık ediyorlar. Sahnede şiir okuyan şaire hem laf atılmamalı, hemde 1 defadan fazla sahneye çıkılmamalıdır. Bu arada bazen 30 dakika şiir okuyanlarda çıkmaktadır ki bu kadarı da gerçekten çok fazladır. Dinleyenleri sıkmaktadır, en iyi şiir şairin meramını en kısa sürede anlattığı şiirdir. 5 dakikalık şiir okuma süresinin 1 dakikası sahneye çıkma, 1 dakikası inme olsun. Şair kalan 3 dakikalık süre içinde 5 kıta şiiri okuyabilir, bu 4’er satırdan 20 satır demektir ki bir şair hangi konuda şiir yazarsa yazsın 20 satırda meramını anlatamıyorsa ifade etmede zorluk çektiğine işarettir. Fazlası bana göre nesire girer, o zaman bir gazete veya dergide köşe yazısı yazmasını tavsiye ederim.
11-Geleneksel olarak yapılan şölenlere bazen yıllarca aynı şairlerin davet edildiğini görüyorum, bana kalırsa bu tür şiir şölenlerine her yıl değişik şairler davet edilmelidir. Bu sonuç hem o kentin daha iyi tanıtılması, hem de değişik şairlerin ilgi çekebilmesi açısından çok iyidir.
12-Bazı şiir şölenleri uluslararası şairler şöleni olarak lanse ediliyor, bir şiir şöleninin uluslararası olabilmesi için en az 10-15 ayrı ülkeden dilleri Türkçe olmayan şairlerin davet edilmesi lazımdır. Oysa Türk Dili konuşan ülkelerden bile değişik 5-10 şair davet edilmesi o şiir şöleninin uluslararası olduğunu göstermez, bu tür pankartlardan ve lanselerden kaçınılmalıdır.
*Antoloji.Com..* Hakkında
| Künye
| Yardım
| İletişim
| Haber
|Seçim
| Seçim Sonuçları
| Bilgi Yarışması
Mesaj Merkezi ile ilgili görüş ve düşüncelerinizi lütfen bize yazınız
[Hata Bildir]
TÜM YORUMLAR (32)