Sevgilim, işte eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
Bazı hüzünleri
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
OTAĞ
Sevgilim, işte eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(İsteğin bulanık kıyısında) .
Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır.
İlhan Berk
NEHİR
Sen gürül gürül akan gencecik bir nehirsin sevgilim. Bense uçsuz bucaksız ovada senin kenarına kurulu yıpranmış bir kıl çadır… Her çadır gibi sabit bir yeri olmayan, kurulup sökülmeye mahkûm…
İlkbahar ılık bir meltemdi yanan yanaklarımı yalayarak esip geçen, yazsa az kavurmadı tenimi, az kavlatmadı! Hâlâ iyileşmedi dudaklarımda bıraktığı hasar… Biraz tebessüm etsem yarılır, kanar… Yanar alev alev ağustos toprağı gibi bağrım. Oysa nicedir sonbahardayım.
Sonbahardayım… Vakit eylül… Sense nisansın sevgilim. Ilık rüzgârlarda yavaş yavaş dalgalanmakta yüzün, ruhun, o dal gibi bedenin…
Zaman alabildiğine uzun, başsız sonsuz, akıllara durgunluk… Tarifi imkânsız bir bitimsizlik… Sanat gibi nihayetsiz… Bilirsin hiçbir eser tamamlanmış değildir. Hiçbir heykel, hiçbir resim, hiçbir şiir… Hayatlarımız da öyle sevgilim. Yaşam denilen, sonsuzluk deryasından bir balığın zamana sıçrayıp tekrar suya dalması kadar kısa ve bir o kadar sınırlı…
Hani sana rastlamam gibi sevgili Nehir. Hani tanışmamız ve ayrılmamız gibi… O kadar kısa, akıl almaz, rüzgâr gibi gelip geçiveren… Hani bir hüznü anlatacak kadar hani bir sevinci paylaşacak…
Seninle paylaşmıştım acımı, kederimi… Tutup anlatmıştım sana hayat hikâyemi… Her öykü gibi o da bitivermişti ya bir an gelip de… Bizim hikâyemiz de öyle bitiverdi söğüt dalı… O da senin kadar narin ve kırılgandı.
Ne çok isterdim akıntına kapılmayı! Serin sularında serinletmeyi yıpranmış bedenimi… Yıllarca kulaç atmayı sende, seni avuç avuç içmeyi… Belki şifa olurdun uçuklayan dudaklarıma ve gençlik aşısı, yorgun ve bitkin yaşlılığıma…
Oysa seninle bitimsizliği değil ne yazık ki sınırlı bir zaman dilimini yaşayabildik. Çünkü aşk değildi aramızdaki, bedensel gereksinimlerdi. O nefis denilen bulanık suyu yudumladık, umursamadan haramı. Harımı aştık sevgilim, Allah affetsin ikimizi!
Onun için tam anlamıyla mutlu olamazdık biz, ayrılmalıydık dünyadan ayrılır gibi… Toplanmalıydı eprimiş varlığım senin kıyındaki yerinden. Dürülüp kaldırılmalıydı. Sökülmeliydi orta direğim, ciğerim yerinden sökülürcesine!
Aşkın tarihine adları kaydedilen âşıklar gibi olamadık, olamazdık sevgilim. Sen deli ırmak, debisi kontrolsüz, ben küreksiz kalmış şaşkın kayık… Ayık kafayla akla aykırı bir sevdaydı bizimkisi.
Sen, efil efil bir kuşluk vakti, bense yorgun argın bir akşam… Her şeyden önce bir zaman uyuşmazlığı varken aramızda ve aşktan daha önde bedensel duygular, hüzünsüz olamazdık ki sevgili bahar!
Aslında aşk falan değildi beraberliğimizin nedeni… Bu ilişki nefsiydi. Ruhlarımız değildi âşık olan, yalnızca bedenlerimizdi. O nedenle konup göçtü sevdamız. Dünya hayatı gibi kalıcı değildi.
O nedenle sevgili Nehir… Benden geriye, sökülen kazıkların ve orta direğin yerinden başka iz kalmadı, o uçsuz bucaksız ovada. Bir gün senin de debin azalacak, suyun çekilecek, sen de kuruyacaksın. Yerinde önceleri upuzun bir balçık, sonra da çakıl taşları bırakarak yok olacaksın.
Başından beri biliyorduk, çok iyi biliyorduk, bu beraberliğin ömürlük olmayacağını, olamayacağını… Bile bile ladesti bizimkisi… Can sıkıntısından bir bilet alıp sinemaya girmek gibiydi… Film bitti sevgili… Şimdi iyot gibi açıktayız.
İlk günden beri içimizde yoğun duygusallık yerine bir hayli hüzün var. İkimizde de bahar var ama sende ilkbahar, bendeyse sonbahar…
Onur BİLGE
Yetkililer şair ve şiir sıkıntısı çekiyor gibi.
Zaman,bir çadırda geçen süremidir! O zamanın içindeki hüzünleri midir!kısacık bir mektup gibi şiirdi. kutluyorum. saygılarımla.
Zaman bitmez lakin bitirir zaman değişmez değiştirir biz zamandan ne alırız zaman bizden ömrümüzü alır bu zaman öyle kıymetli ki ne altın ne gümüş salın alamaz hayırlı cumalar
rahmetler diliyorum şaire...
son bölümdeki 'bizim' yakışmamış şiire..bence...
neyse...yarın da Gonca Özmen şiiri okuruz artık..:) demedi demeyin.e mi!....
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
Ne güzel anlatmış dizelerde bile bitmeyen aşkı hüznü vesselam.
İlhan Berk üstadımızın hiç gençlik fotoğrafı yok mu yav adam hep yaşlı :(
İlhan Berk bugün vefat etti...Ceylanların su içişiyle ilgili bir gönülden ne çıkabilirse elektrik olarak bana aktaran en önemli söz ustalarından birini kaybettim..Keşke diyorum şimdi (hiç keşke demeyi sevmesem de) keşke sizinle daha çok vakit geçirebilseydim yaşadığınız zaman içinde..Keşke..
Bunu Özdemir Asaf öldüğünde de içten bir sızıyla hissetmiştim sizinle de ve çok küçük iken yaşım Aşık Veysel'in vefat ettiği haberini TRT den duyduğumda ve hüngür hüngür ağladığımda da...
Sizler bedava hayat dersi veren kalp insanlarının azalması içimi acıtıyor..
Rahmet olsun sana.
OLMAMIŞ PEK BE
EH İŞTE
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta