Usta oyuncular Şener Şen ve Olgun Şimşek’in oynadığı bir televizyon reklamına çıkıp, Mümkünlü Kasabası olmadan önce de bilen biliyordu Taraklı’yı, fakat reklam daha bir görünür kıldı sanki. Belki de gezi organizasyonu düzenleyenlerin elini güçlendirdi bu reklam. Taraklı turları düzenleyenlerin reklamlarında kullandıkları “Mümkünlü Kasabası” vurgusunun büyüklüğüne bakılırsa oldukça da işlerine yarıyor. Post modern zamanların her şeyde olduğu gibi, kültür turizmi de böyle maalesef. Ama olsun, nedeninin ne olduğundan ziyade, gezilip görülmesi, fotoğraflarının paylaşılması önemli.
Pek çok yer gezdiğim halde yolum bir türlü düşmedi, göremedim diye hayıflanırken, birden kendimi, sabah ezanıyla birlikte Taraklı’ya doğru yol alırken buldum. Henüz kar kış göremesek de yeşilliklerin sarıdan kırmızıya, ondan da kahverengiye dönüp, dalından bir bir düştüğü, havada uçuştuğu güzelim sonbahar günlerini geride bırakırken, son bir gayretle Taraklı’yı görmeyi ve tavsiye edildiği gibi sonbaharda fotoğraflamayı istedim.
BÜYÜK MİMARIN ŞİRİN CAMİSİ
Çok şanslıydım, son günlerde iliklerimize işleyen soğuklar henüz başlamamıştı benim Taraklı’ya vardığım günlerde ve sabahın ilk ışıkları sararmış çınar yapraklarının arasından muhteşem görünüyordu. Kasabanın etrafında geliştiği ve Mimar-ı Azam Mimar Sinan’ın ilk eserlerinden biri olan Yunus Paşa Camii’nin yanı başındaki çay bahçesinde iki bardak çay içerek başladım Taraklı’yı içime çekmeye; ardından da sabahtan akşama kadar her gördüğüm evde durup fotoğrafını çektim. Benim için eşsiz bir gündü.
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta