Osmanlı yâdigârı ‘sakin şehir’: Taraklı

Mesut Bıyık
32

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Osmanlı yâdigârı ‘sakin şehir’: Taraklı

Usta oyuncular Şener Şen ve Olgun Şimşek’in oynadığı bir televizyon reklamına çıkıp, Mümkünlü Kasabası olmadan önce de bilen biliyordu Taraklı’yı, fakat reklam daha bir görünür kıldı sanki. Belki de gezi organizasyonu düzenleyenlerin elini güçlendirdi bu reklam. Taraklı turları düzenleyenlerin reklamlarında kullandıkları “Mümkünlü Kasabası” vurgusunun büyüklüğüne bakılırsa oldukça da işlerine yarıyor. Post modern zamanların her şeyde olduğu gibi, kültür turizmi de böyle maalesef. Ama olsun, nedeninin ne olduğundan ziyade, gezilip görülmesi, fotoğraflarının paylaşılması önemli.

Pek çok yer gezdiğim halde yolum bir türlü düşmedi, göremedim diye hayıflanırken, birden kendimi, sabah ezanıyla birlikte Taraklı’ya doğru yol alırken buldum. Henüz kar kış göremesek de yeşilliklerin sarıdan kırmızıya, ondan da kahverengiye dönüp, dalından bir bir düştüğü, havada uçuştuğu güzelim sonbahar günlerini geride bırakırken, son bir gayretle Taraklı’yı görmeyi ve tavsiye edildiği gibi sonbaharda fotoğraflamayı istedim.

BÜYÜK MİMARIN ŞİRİN CAMİSİ

Çok şanslıydım, son günlerde iliklerimize işleyen soğuklar henüz başlamamıştı benim Taraklı’ya vardığım günlerde ve sabahın ilk ışıkları sararmış çınar yapraklarının arasından muhteşem görünüyordu. Kasabanın etrafında geliştiği ve Mimar-ı Azam Mimar Sinan’ın ilk eserlerinden biri olan Yunus Paşa Camii’nin yanı başındaki çay bahçesinde iki bardak çay içerek başladım Taraklı’yı içime çekmeye; ardından da sabahtan akşama kadar her gördüğüm evde durup fotoğrafını çektim. Benim için eşsiz bir gündü.
Kasabanın eteklerinde kurulduğu Hisartepe diye anılan tepenin başındaki iki sarnıç kalıntısına bakılırsa Taraklı’nın geçmişi ta Helenistik döneme, M.Ö. 2 binli yıllara kadar uzanıyor.

Taraklı’nın Osmanlı topraklarına katılışı kimi kaynaklara göre 1289 kimine göre ise 1293; yani her iki halde de Taraklı Osmanlı’ya devlet olmadan önce, Anadolu Selçuklu Devletine yarı bağımlı bir beylik olduğu dönemde katılmış. Ertuğrul Gazi’nin beyliği döneminde Osman Bey’in silah arkadaşı Samsa Çavuş, bölgeye akınlar düzenleye düzenleye, sonunda Bizanslılardan almış ve Osmanlı Beyliği topraklarına katmış Taraklı’yı. Bu tarihten itibaren de Taraklı, Osmanlı için bir kasabadan öte, kıymet verilen bir yerleşim merkezi olmuş. Öyle ki, Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi’ne çıkarken Taraklı’da konaklamış ve Veziri Yunus Paşa’ya buraya kıymetli bir eser yaptırmasını emir buyurmuş. Yunus Paşa da 1517’de, halen sapasağlam ayakta duran ve kendi adıyla anılan Yunuspaşa Camii’ni, hem de tarihin en büyük mimarına, Mimar Sinan’a yaptırtmış.

KEL BAŞA ŞİMŞİR TARAK

Evliya Çelebi ünlü Seyahatnamesi’nde, halkın şimşir kaşık ve tarak yapması nedeniyle adının “Yenice Tarakçı” olarak anıldığını belirtiyor. Yenice Tarakçı ismi zamanla halk dilinde Taraklı olarak değişip şimdiki kullanıldığı halini almış.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Taraklı’yı, bugünün Türkçesi ile şöyle anlatıyor: 'Yenice Tarakçı, Bursa Tekfuru tarafından yaptırılmıştır. Osman Gazi'nin fethidir. Yüz elli akçeli kazadır. Halen kalesi virandır. Ama kasabası bağlı, bahçeli, beş yüz'e yakın mamur evi, üzeri tahta ve kiremitlerle örtülü şirin bir kasabadır. Çarşı içindeki camii güzeldir (Yunuspaşa Camii) . Bir hamamı, beş hanı, altı mahalle mektebi ve iki yüz dükkanı vardır. Hemen herkes, kaşık ve tarak yaptığından, bu şehre Yenice Tarakçı denir. Dağlar safi şimşir ağacı kaplı olduğundan halkı bunları işleyip Arap ve Acem'e gönderirler. Suyu ve havası çok güzeldir. Bütün dağlar ormanlarla kaplı av yeridir. Deresi içinde aktıktan sonra, diğer bir nehir vasıtasıyla Sakarya Nehri'ne kavuşur.''

Taraklı’nın tam orta yerinden, pırıl pırıl akmaya devam ediyor Evliya’nın hayran hayran anlattığı o dere, hem de yıl boyunca hiç kurumadan… Tepelerin koyağına kurulmuş, yeşillikler içinde bir kasaba Taraklı. Ceviz ve ayva ağaçlarıyla bezeli bahçeler içindeki bu kasabanın asıl güzelliğiyse Osmanlı’dan yadigâr evleri. İlçede bulunan 300 adet binadan 91’i tescilli durumda. Pek çoğu restore edilip yeniden kazandırılmış; bazıları konaklama tesisi olarak hizmet veriyor. Tarihi çarşıdaki 64 dükkan da onarılınca ortaya tam bir Osmanlı sokak çarşısı çıkmış. Ve daha güzelini söyleyeyim mi? Yüzyıllardır sürdürülen ve kasabaya adını veren o gelenek, yani şimşir tarak ve kaşık yapımı, hâlâ sürdürülüyor, değerini geleneğinden alan bu şirin kasabada.

MÜMKÜNLÜ’DE HER ŞEY SAKİN

Taraklı, çok değil, daha 8-10 yıl önce, kimsenin yolunu bile bilmediği bir ilçeydi. Tıpkı Safranbolu, Beypazarı gibi Osmanlı’nın sivil Anadolu mimarisi örneklerini günümüze kadar taşıyan Taraklı, evlerin restore edilmeye başlanmasıyla adını duyurdu; Bursa’nın Cumalıkızık köyünde olduğu gibi, televizyonda görünüp, adı Mümkünlü’ye çıkınca, daha bir merak edilmeye ve kültür turları listesinde daha çok görülmeye başladı.

Taraklı, yeni dönemde bu turların en çok düzenlendiği yer olma çabasını sürdürürken bir yandan da uluslararası alanda adını duyurmayı başardı: Öyle her kente nasip olmayan bir unvana sahip artık Taraklı; geçtiğimiz yıl, “Sakin Şehirler Birliği (Cittaslow) ”ne kabul edilmiş Türkiye’deki beş şehirden biri oldu.

Bir kentin “Sakin Şehir” olabilmesi için; çevre politikaları, altyapı politikaları, kentsel kalite için teknolojiler ve tesisler, yerli üretimi korumak, misafirperverlik, farkındalık ve slow food (yavaş yemek) aktivitelerinin desteklenmesi gerekiyor. Bu anlamda birliğe katılmanın Taraklı’ya faydası, üzerinden daha bir yıl gibi kısa bir süre geçmesine rağmen görülmeye başlanmış.

Güzelim evleriyle mirasının farkına varıp, yeniden ayağa kalkan Taraklı, önemli bir yol güzergahı üstünde olmamanın keyfini de çıkarıyor. Kendi köşesine çekilmiş bir münzevi değil belki, ama sakin bir koyakta, meyvesi sebzesi bol, yeşillikler içinde, ortasından şırıl şırıl bir derenin aktığı, kendine yeter bir küçük şehir. Öyle de kalmak istiyor.

HAFTA SONU GEZMESİNİN İLK SIRASINA KOYUN

Taraklı’yı ziyaret edenleri bir sürpriz de bekliyor. Gitmeyi düşünenlere, mizah kültürümüzün renkli örneklerinden biri olan "yalaza"nın Taraklı'ya has olduğunu hatırlatmam gerekecek. Bir çeşit organize şaka, argo tabirle "işletme" niteliği taşıyan yalaza, Taraklı'ya yolu düşen herkesin başına gelebilir. Bu şakalar o kadar maharetle tertip ediliyor ki, babadan dededen Taraklılı olan biri bile yalazaya geldiğini çok geç fark edebiliyor. Allah’tan ben, o sokak senin bu sokak benim dolaştığım için, yalazaya gelmeye vaktim de olmadı.

Taraklı, İstanbul, Bursa, Ankara gibi büyük şehirlerin oluşturduğu üçgenin tam ortasında, neredeyse her üç şehre de iki saatlik mesafede. Her mevsim muhteşem manzaralar sunan bir coğrafyası var. Hem yakınlığı hem dokusu hem de mekanlarıyla hafta sonu dinlencesi için daha güzel yer az bulunur. Bu mevsimde gidebileceğiniz seçeneklerin en başına koyabilirsiniz. Hele kar da yağarsa tarihi Osmanlı evlerinden birinin orta yerinde çıtır çıtır yanan odun sobasının başında olmaya doyum olmaz.

GÖRMEDEN DÖNMEYİN!

Eğer geleneksel sivil mimariye tutkulu ve sükuneti seven biriyseniz Taraklı’yı görmemiş olmanızı eksiklik sayabilirsiniz. Bir an önce gidin, gittiğinizde zaten o güzelim konaklardan gözünüzü alamayacaksınız. Konakların içlerini de görmeyi ihmal etmeyin. Büyük Mimar Sinan’ın gençlik eserlerinden olan Yunus Paşa Camii’nin de içini gezin.

Taraklı, tarihi Bağdat Yolu üzerinde olduğundan kervanların Taraklı’da konakladığı hanlar vardı; bunlarda bir tanesi hâlâ dimdik ayakta. Onu görmeye giderken başınızı kaldırıp, geçtiğiniz sokaklardaki güzelim Osmanlı evlerini seyredin, ama Arnavut kaldırımlı sokakları görmeden geçmemek için de arada bir başınızı önünüze de eğin.

Yunus Paşa Camii’nin yakınlarındaki tarihi hamamda sıcak bir keyif iyi gelir. Bu arada söylemeden geçmeyelim; döneminde Yunus Paşa Camii, geliştirilen bir sistemle bu hamamdan çıkan buharla ısıtılıyormuş.
İlçenin Yusuf Bey Mahallesi’nde bulunan 700 yıllık çınar ağacı, ‘buranın en eskisi benim’ der gibi duruyor. Onu da bir selamlayın.

Bayrağın dikili olduğu Hisartepe’ye de bir çıkın. Biraz yorulursunuz belki, ama tepedeki kalıntılarını göreceğiniz iki su sarnıcı M.Ö. 1000 ve 2000 yılları arasını tarihleniyor, ilginizi çekebilir.

Dere içindeki, halk dilinde “Kara Değirmen” olarak anılan, beş taşlı su değirmeni, köylüler tarafından günümüzde de kullanılıyor. Gelmişken oraya da inin.

En önemlisi, Taraklı’ya gelirken sakın fotoğraf makinesiz gelmeyin.

TARAKLI'DA NEREDE NE YENİR?

Taraklı’da lokantaların birinde durup yöresel keşkek ve nohutlu et yemek, uzun yoldan gelenler için lezzetli bir deneyim olacak. Taraklı’nın kendine özgü bir tatlısı olan Uhut tatlısını yemeden de ayrılmamalı. Bir de köpük helvası var. Köpük Helvası Taraklı’nın çevresindeki diğer yöreler de biliniyor, ama Uhut çok uzaklardan gelip, Taraklı’larca tanıtılmış bir tatlı. Ve hiç aklınıza gelmeyen besin maddeleleriyle şeker katılmadan yapılıyor. Bunun yanı sıra bölgede Anadolu yemeklerini ustaca yapabilen birkaç restoran da mevcut.

TARAKLI'DA NEREDE KALINIR?

İstanbul'a 2 saat, Ankara'ya 2,5 - 3 saat uzaklıkta olan Taraklı'ya sabah gidip akşam dönebilirsiniz. Ama bu sakin kasabanın tadını daha uzun çıkarmak isterseniz de Taraklı'da evini pansiyona çeviren aileler var. Bunun yanında Ulucami mahallesinde restorasyonu tamamlanan Kadirler Konağı'nda konaklayabilirsiniz.

Mesut Bıyık
Kayıt Tarihi : 24.12.2012 11:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mesut Bıyık