Bir gül goncası, nazenin şehir
Seni son nefesime kadar seveceğim
Evliya Çelebi’nin
Bunca diyar gezdim
Osmancık’taki çam kokusuna
Başka bir diyarda rastlamadım
Dediği
Yandığımız Osmancık
Sana Adatepe’den baksak
Mücevher gibi işlenmişsin
Yeryüzü cenneti âsûde şehir
Kızılırmak’ı koynuna alan
Tarihi şehir
Dosta gülen
Düşmana kaşlarını çatan
Kandiber Kalen
Dört parçaya bölünmüş
Leyleklerin yuvası
Elekçi Kayası
Nasıl da gizlenmiş
Sinemanın Ardı Kayası
Keçilerin çıktığı
Maç seyrettiğimiz
Ada Kayası
Gökyüzünden serpilmiş
Arşa kadar
Boncuk boncuk Osmancık
Padişahların konakladığı
İpekyolu şehri
Koyunbaba Hazretleri’nin
Eğittiği
Dirilttiği efsunlu şehir
Adlî mahlaslı şair,
Faziletli Padişah
İkinci Beyazıd Hazretleri’nin
Yaptırdığı Koyunbaba Köprü’nden geçmeyen
Irmak gördüm demesin
Pilavından yemeyen
Lezzet tattım demesin
Bereketli toprağında
Yetişir her türlü şifa
Akşemseddin’in müderris olduğu
Bilge Kent
Sadrazamların yetiştiği çelik yürekli kent
Seni nereden seyretsek
Ayrı bir güzelsin
Fındıcak’tan başımızı kaldırsak
Nadide bir incisin
Fıstık ağaçlarının
Altından yürüsek de
Âşık olalım dersin
Kent Ormanı’ndan
Tabiat Parkı’ndan
Arafat Tepesi’nden
Yürüsek
Koşsak koşsak
Yenilensek dersin
Revnaklı şehir Osmancık!
Kızılırmağına dalanlara
Yüzmeyi belletirsin
Yirmi dört saat çorbanın
Taze ekmeğin bulunduğu
Kimseyi açta açıkta
Bırakmayan
Müşfik şehir
Sana isminle seslensek
Ümitvar yankılarını verirsin
Sana yangın yüreklerin
Susuzluğunu bir tek sen giderirsin
Yokluğunda kavrulduğumuz
Osmancık
Sonsuz güzelliğinle cennetten bir yersin.
24:03.2022, Osmancık
Hüseyin Sabuncu
Kayıt Tarihi : 8.9.2022 12:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.