Yılan çiyan ile dolmuş etrafım
Beni benden almak istercesine
Yalan olmuş dünkü doğru tarafım
Beni bana satmat istercesine
Dünkü doğrularım gitmiş de elden
seni unutmak isterken
seninle geçen zamanı
beni yaşatan zamanı
zamanı yaşatan saati
unuttum hep
bir sen doldurdun
Hani bazı anlar vardır
İçin içine sığmaz
Ya da nedeni bilinmez sıkıntılar
Anlatamadığın karmaşık duygular
Konuşmak istersin
Boğazına düğümlenir bir şeyler
gülmek sanki sende hep güzel
bir o kadar da şık
bütünleşen masumiyetinle
nur gibi doğuyorsun insana
Sahi eylül çocukları hep aynı mı oluyor
Hep hüzünbaz
Hep yenilmez
Hep mi derin bakıyor gözleri
Sahi hazan-i baharın çocukları yeniliği iyliği ve güzelliği kundağında mı saklıyor ki …
Bastıkları her yere yumuşak kadife dokunuşlar ve kızıl güzellikler bırakıyorlar …
yaprak olunca herşey
sonu gelmiş gibi
bırakıverir kendini
ne duyar acıyı
ne yağmuru
ne soğuğu
İkibinli yılların bu kadar karanlık
Bu kadar zifiri olacağını
Hiç düşünmemiştim anne
Yıl bindokuzyüzdoksandokuzdu
Koca bir deprem yaşadık milletçe
İçimi acıtıyor aşkın
İçimi sızlatıyor
Ben sende kaybolmuşken
Avuçlarımdan uçuyor
Ellerini ver bana
doğal olmalı insan
daha doğal
anlayışı sevisi
teni dokusu
nefesi kadar doğal
bakışı kadar masum
babamı özlüyorum;
koca bir çınarın gölgesinden yoksun kalmış gibi çırılçıplak hissediyorum bazen kendimi,
korunmasız, zayıf, yalnız ve yetim...
bazen de çok yalnız kalmanın insana neler kazandırdığını düşünüyorum;
kendini bulmasını, direnç kazanmasını, doğruyu bulmak için çabasını, babasız yuva kurma telaşını...
bir yandan acı çekerken (ki ben babamın yokluğunun ağır yükünü ölümünden 1 ay sonra farkettim ve balkona çıkıp saatlerce ağladım...) ... bir yandan da nasıl baba olunacağını hesaplamak durumunda kalıyorsunuz...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!