Acının dipnotudur aşk her zaman içerimde
Damarlarımda hızla çözülürken şu kanım
Dillendirir acıyı sessizce yüreğimde
Savrulur kelimeler sükûta döner sözüm
Sırrımı sakladım ben yüreğimin ardına
Ölüm filizlenir her bir kundakta
Öteye aheste sarkarken sarkaç
Gölge ve gövde birleşir canda
Sinesinde zamanın çözülür hayat
Her nefes bir emanet öteden
Alnımdaki çizgiler sızlar içine
sessiz
Kanımla silerken ben
gözyaşlarımı
Aynalar yüzümü göstermekte
hevessiz
Uzak bir rüyada seni arar gözlerim
Düşlerimden yastığa taşarken
gözyaşları
Mazide kaldı artık gençliğim senelerim
ardım bir çıkmaz sokak
önüm hece taşları
Anlatamam ben seni
Kalbime sığmıyorsun
Gönlümün değil haddi
Dilimin harcı olsun
Hiçbir dil anlatamaz
bir şiirdir ‘an’ ne bir masal
ne de destan sükût ile yaşanan
seherde açmış gönül yarası
alacakaranlıkta küf kokan
Öyle bir gizli dert ki yok dilinden anlayan
Gözlerim anlatıyor her damla yaş bir lisan
Anlar ancak derdimi ehl-i dil bir sevgili
Buldu şu gönlüm onu o hiç görmedi beni
Dalga dalga vururken kıyısına ölümün
Toprağa düşer insan kalıntısı gövdeler
Ondan geriye kalır hüzün tortusu gönlün
Artık dipsiz uçurum mezarındaki gökler
O gözlerden sızarken bir zamanlar bakışlar
Kurutulmuş iki güldür aşk ve ölüm
sensiz
şu ömrün sayfaları arasında
Her günün akşamında koparılırken gölgem
gövdemden
bin bir acıyla
hangi hayal tutunur
aynada gözlerime
sordum ben aynalarda
eriyen şu yüzüme
gerçek misin sen
yoksa rüya mı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!