Osman Bey Şiiri - Metin Önal Mengüşoğlu

Metin Önal Mengüşoğlu
17

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Osman Bey

Ne kadar mutlusunuz şimdi kimbilir
ada'da üç aylık evinizin geniş balkonu
bir yandan denize bakar karanlık, sakin
müzikal bir hışırtı içinde sadece.
bir yandan kalabalık gökyüzüne açılır
insan ruhunu pervasız kılan uçsuzluğa.
anımsayın,
gökyüzü yerden daha tenhadır artık
öyle günlere geldikki düşünmek bile
mekanikleşti.
madeni pürüzlere benzedi insan sesleri.
dün sağanak bir facia iken zeytinburnu'nda
hatırlayın,
kadıköy
olağanüstü bir yazgünü yaşamıştı azabiçinde
bizim küçük kentimizde osman bey oysa
faytonları daha yeni kaldırdı belediye
ama sokakları dolduran kısrak kokusu
hala asidik sarhoşluğuyla
birer il yarasıdır yüzlerinde insanımızın.
kirazlar yüz tutmuşsa kurtlanmaya
başlamıştır kaysılar yarılmaya şekerden.

babam
söylemiştim size
demiryollarından emekli eski bir memur
sabah namazında uyanır
okşar uyuyan torunlarının saçlarını
ak sakalından sızarken abdest suları
the ekonomist'i okumamıştır hayatında
fizibilite raporlarından da yoktur haberi
hakkından gelmeyi bilmiştir ama
küçücük bütçesiyle
yedi çocuklu bir ailenin
kendi namusu ve yağıyla kavrulmasının.
kimsenin malında gözü olmadan
tok gözlü büyütmüştür çocuklarını.
osman bey
işte ben
sessizliğimi kimi zaman
budapeşte'de gördüğünüz
şarklı heykele benzetebilirsiniz
yahut venedik'te kırık bir sandalda
taze istiridyeler satan ihtiyara
heybetim oysa saklıdır içimde
modern asfaltlara tahammülsüz
çıplak dağları gibi anadolu'nun
yazları kayalar yuvarlayarak
kışları çığlar devirip
tarifsiz heyelanlarla sarsarız yolcuları
hepten meziyyetsiz değiliz; anlatabilsem
ah, bir anlatabilsem osman bey,
paradan puldan yana yoksulluğumuzu
hadi tevekkülle karşılayalım
fikirde ferasette ustalığımız
taa inkılaplardan bu yana
gömülüp kalmıştır can damarımızda.
çoğu zincirli bu gün insanların belki
çoğu köle...
ama onların bileklerinde
biraz zorlayınca kırılacak
görülebilen demir parçalerı var
bizim boyunlarımızda oysa
en gizli kuvvetleriyle zulmün
görünmez esaret kelepçeleri
farkedilmez prangalar

dualarında
rahat döşek ölümü isterdi anam
o günden bu yana osman bey
buldum bazı yenilgilerimizin kaynağını
bu asyalı tevekkülün
bu şarkkarı korkunun temelinde
sizin azıcık itibar ettiğiniz mistisizim var.
batılı zaten, anlıyorum
yaşamında materyalist
hülyalarında mistiktir.
bizimkilerse size
tersinden benzemeğe çalıimışlar anlaşılan
yahut böyle olmasını siz istediniz.
bilmiyorum osman bey bilmiyorum
öyle derinden bir fesat tohumu ekilmiş ki arza
ne sizin diazemle rahatlattığınız ömür
ne asyalının afyonkeş felsefesi
yüzünü güldürüyor evrenin
dünyanın çivisi kopmuş, derler ya
bu işin dimağında bir bozukluk var.
boşaltıp beynimizin cürufatını
unutalım ezbere bildiğimiz kelimeleri
fiyatları ayarlayan borsadan
faizin nirengi noktasında dikilen gökdelenlere
tabiatı yasaklayan şehirden
adım başına fucur fışkıran çarşılara kadar
herşeyimizi
bütün eski bildiklerimizi unutalım
kısacası
insana benzetmek için papağanlaştırılmış dünyamızı

osman bey osman bey
yalnız ellerimiz kalsın açıkta
sımsıkı tutuşalım el ele
dilimizde tek marş, besmele
kur'an'dan başlayalım.

Metin Önal Mengüşoğlu
Kayıt Tarihi : 1.2.2006 02:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İbrahim Necati Günay
    İbrahim Necati Günay

    Osman Bey

    Ne kadar mutlusunuz şimdi kimbilir
    ada'da üç aylık evinizin geniş balkonu
    bir yandan denize bakar karanlık, sakin
    müzikal bir hışırtı içinde sadece.
    bir yandan kalabalık gökyüzüne açılır
    insan ruhunu pervasız kılan uçsuzluğa.
    anımsayın,
    gökyüzü yerden daha tenhadır artık
    öyle günlere geldikki düşünmek bile
    mekanikleşti.
    madeni pürüzlere benzedi insan sesleri.
    dün sağanak bir facia iken zeytinburnu'nda
    hatırlayın,
    kadıköy
    olağanüstü bir yazgünü yaşamıştı azabiçinde
    bizim küçük kentimizde osman bey oysa
    faytonları daha yeni kaldırdı belediye
    ama sokakları dolduran kısrak kokusu
    hala asidik sarhoşluğuyla
    birer il yarasıdır yüzlerinde insanımızın.
    kirazlar yüz tutmuşsa kurtlanmaya
    başlamıştır kaysılar yarılmaya şekerden.

    babam
    söylemiştim size
    demiryollarından emekli eski bir memur
    sabah namazında uyanır
    okşar uyuyan torunlarının saçlarını
    ak sakalından sızarken abdest suları
    the ekonomist'i okumamıştır hayatında
    fizibilite raporlarından da yoktur haberi
    hakkından gelmeyi bilmiştir ama
    küçücük bütçesiyle
    yedi çocuklu bir ailenin
    kendi namusu ve yağıyla kavrulmasının.
    kimsenin malında gözü olmadan
    tok gözlü büyütmüştür çocuklarını.
    osman bey
    işte ben
    sessizliğimi kimi zaman
    budapeşte'de gördüğünüz
    şarklı heykele benzetebilirsiniz
    yahut venedik'te kırık bir sandalda
    taze istiridyeler satan ihtiyara
    heybetim oysa saklıdır içimde
    modern asfaltlara tahammülsüz
    çıplak dağları gibi anadolu'nun
    yazları kayalar yuvarlayarak
    kışları çığlar devirip
    tarifsiz heyelanlarla sarsarız yolcuları
    hepten meziyyetsiz değiliz; anlatabilsem
    ah, bir anlatabilsem osman bey,
    paradan puldan yana yoksulluğumuzu
    hadi tevekkülle karşılayalım
    fikirde ferasette ustalığımız
    taa inkılaplardan bu yana
    gömülüp kalmıştır can damarımızda.
    çoğu zincirli bu gün insanların belki
    çoğu köle...
    ama onların bileklerinde
    biraz zorlayınca kırılacak
    görülebilen demir parçalerı var
    bizim boyunlarımızda oysa
    en gizli kuvvetleriyle zulmün
    görünmez esaret kelepçeleri
    farkedilmez prangalar

    dualarında
    rahat döşek ölümü isterdi anam
    o günden bu yana osman bey
    buldum bazı yenilgilerimizin kaynağını
    bu asyalı tevekkülün
    bu şarkkarı korkunun temelinde
    sizin azıcık itibar ettiğiniz mistisizim var.
    batılı zaten, anlıyorum
    yaşamında materyalist
    hülyalarında mistiktir.
    bizimkilerse size
    tersinden benzemeğe çalıimışlar anlaşılan
    yahut böyle olmasını siz istediniz.
    bilmiyorum osman bey bilmiyorum
    öyle derinden bir fesat tohumu ekilmiş ki arza
    ne sizin diazemle rahatlattığınız ömür
    ne asyalının afyonkeş felsefesi
    yüzünü güldürüyor evrenin
    dünyanın çivisi kopmuş, derler ya
    bu işin dimağında bir bozukluk var.
    boşaltıp beynimizin cürufatını
    unutalım ezbere bildiğimiz kelimeleri
    fiyatları ayarlayan borsadan
    faizin nirengi noktasında dikilen gökdelenlere
    tabiatı yasaklayan şehirden
    adım başına fucur fışkıran çarşılara kadar
    herşeyimizi
    bütün eski bildiklerimizi unutalım
    kısacası
    insana benzetmek için papağanlaştırılmış dünyamızı

    osman bey osman bey
    yalnız ellerimiz kalsın açıkta
    sımsıkı tutuşalım el ele
    dilimizde tek marş, besmele
    kur'an'dan başlayalım.

    Metin Önal Mengüşoğlu


    Unuttuktan sonra? Saygılar...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Metin Önal Mengüşoğlu