Üşütmeyen rüzgârın okşayan serinliğinde tenimin her hücresini tek tek ziyaret eden ben var içimde. Neden böyle bir görev üstlendiğini bilmediğim ılık rüzgar, huzuru kendi sessizliğinde sürekli, tatlı tatlı üflüyor. Mevsim bahar mı, kış mı karışımında bir gün. Doğduğum köyde çok sevdiğim büyükler baki âleme yürüyor peş peşe.
Bir sala makamınca yürekleri dağlayan okuyuşa, dinleyişe, hasret bıraktı bizi. Ne zaman bir yakınımın cenazesine gitsem ondan dinlediğim su salasının makamları altüst eden sade güzelliğinde ağladığım vakitler daima aklımdadır.
Sabahın tam baharlaşmamış dua vaktinde bir horoz sesi. Gece yarısından beri hazırlık yapıyorum dercesine, ötelere çok ötelere ulaşmasını istediği sesine kendince makamda vererek alacakaranlığı yara yara gelişi, pimapen pencere köşelerini delip odaya süzülüşü…
Öğretmenin öğrenci sayısı kadar kalbi vardır, dediğimizde doğru söz söylemiş oluruz.
Kendini çok iyi yetiştirmiş, mesleğini seven bir öğretmen görevini yaparken yaşadığı mutluluğun meyvelerini ilerleyen yıllarda mutlaka alacaktır. Unutulmaz öğretmenlerden olmak ne güzel. Umarım okuyucularım ve dinleyenlerim öğretmenim şiirimizi beğeneceklerdir.
“ (1970’li yıllarda İlkokul öğretmenine yıllar sonra bir öğrencisinin yazdığı mektup)
Dün okulun önünden geçiyordum dalmışım,
Akşamların kendisini kaybettiği saatler vardır. Bir türlü kendine gelmediği… Adını bir türlü koyamazsınız. Tadını alamaz, ne yaptığını, yapmaya çalıştığını anlayamazsınız.
Sadece teslimiyet vardır. Ötesini düşünmek bile istemediğiniz sessizliğe, serinliğe, titreyişe, sadece nefesinizi hissettiğiniz dakikaların akıntısına kapılmanın dalgınlığında akşama teslim olduğunuz saatler.
Sınırsız, hesapsız, özgür, kendi nefesinde vurgun yemiş saatler.
Yaşadığım şehrin sokaklarına kar yağıyor. Vakit tam yönünü bahara çevirmişken, tam ısınmaya başlayacakken caddeler yavaş yavaş beyaz örtüyü kabulleniyor ve birkaç gün misafir etmek üzere güneşi bulutların ardına gönderiyor.
2007 yılının bahara aktığı günlerdeyiz… sanıyorum mart başı.
Dışarısı kar bana/ içerisi dar bana … denilen dakikaların dostu. Mahir Adıbeş’le msn’de sohbet ediyor ve Kümbet altında dergimiz detayları üzerinde bilgi alışverişi yapıyorum.
HAR-I BـLBـL (2)
(Bekle bizi sana geleceğiz...)
Ey Türk’ün cananı, ey Hâr-ı bülbül,
Sözüm sözdür, geleceğim bir tanem.
Esaret altında açılmayan gül,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!