İçindeki taassup girdabına rağmen bizleri okutarak
beynimizi özgürleştiren babama…
Dünyanın yalnızca erkeklere ait olduğunu ilk duyumsadığımda gecenin karanlığında rüzgarın savurduğu kağıt parçası öyle yakın geldi ki bana. Yalnız ve sahipsiz. Ve rüzgar nereye savurursa oraya giden.İnsanlık denizinde koca bir balığın midesine inmeyi bekleyen planktondan farkım yoktu.O günden sonra kasabadan kopmaya karar verdim.Dünyayı kendim tanıyacaktım kökleri olmayan bitkiler gibi…
Batı Kara Denizin iç kısımlarında,akarsuların beslediği, boynu bükük kaderine küsmüş gelinler gibi yol boyunca dizilmiş kasabalar vardır ya.İşte o kasabalardan birinde doğdum.Bizim kasabada Trabzon’a giden otobüsün ardından gıptayla bakılırdı.İstanbul bilindiktir.Samsun yakındır,keşfedilmiştir.Ama Trabzon öylemiya…Uzaktır,karadeniz’in en büyük ilidir.Trabzon otobüsünün buradan geçip gitmesi iyidir. Kahvede konuşulmuştur.Feşmekan siyasetçi söz vermiştir.Pek yakında büyük Karadeniz yolu açılacaktır. Trabzon’a giden bütün İstanbul arabaları buradan geçecektir.O zaman kasabamız büyüyecektir,gelişecektir, cebimiz para görecektir.Hep bekledi kasaba halkı umutla.Büyük Karadeniz Yolu hiçbir zaman açılmadı.Trabzon’a giden İstanbul otobüsleri de hiçbir zaman geçmedi bizim kasabadan. Gözler nice sonra Trabzon’a giden o tek otobüsü de arar oldu. Her seçim vaadi gibi bu vaat de havada asılı kaldı.
Kasabada kadın olmak belki de köyde kadın olmaktan daha zordur bizim oralarda.Taassup kara bir yılan gibi beyinlerin üstüne çöreklenir. Kadınlar erkeklerin kurdukları zindanlanlarda sorgulamadan yaşarlar hayatı.Her mahkumun kendi zindanını gibi sevdiği severler zindanlarını.Boncuklarda ,oyalarda,işlemelerde ararlar yaşamlarında bulamadıkları avuntuyu. Taassubun kararttığı hayatlarını bembeyaz patiskalara nakışlar işleyerek, dantellerle örerek renklendirirler. Televizyonlarının üstünü,çamaşır makinesinıi, fırını,dolapları dantellerle örterler.Belki de dantellerle kendi ağlarını örerler.Ördükleri ağlara sonunda kendileri hapsolurlar.Bir kaç dişi ağını yırtarak kurtulabilir bizim oralardan.
Pek makbul sayılmaz bizim oralarda okuyan kızlar.Kızın okumuşu da neymiş.Hemen okumaya gitmiş ve başından kötü bir tecrübe geçirmiş bir kızcağızın hikayesi oracıkta anlatılıverirdi.<
Kız kısmı evveli baştan ev işini
Sonra dışarı işini iyi bilmeli.
Soğanlığın belini, çapasını
Çeltiğin otunu,harmanını
İneğin yalını,tamın bokunu(ahırın temizliğini)
Erkeğin gönlünü etmesini
İyi bilmeli ki…
Erkeği kahvede
Dumanını üfleye
Kağıdını piştiye
Götünü göbeğini
Çevirsin tömbeğe …
İşte böyle yukarda saydığımız özelliklere sahip kızlar bizim kasabada kalıp zorlu yolculuğa çıkarlar.Diğerleri mi? Şanslı olanlar bir memur ya da İstanbula gelin giderler.Yatılı okul kazanan şanslı bir azınlık hemşire ya da öğretmen olarak başka bir zorlu yolculuğa çıkarlar. Yani örümceğin ağını yırtanlar.
Selda ErdoğduKayıt Tarihi : 19.9.2006 00:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İyi bilmeli ki…
Erkeği kahvede
Dumanını üfleye
Kağıdını piştiye
Götünü göbeğini
Çevirsin tömbeğe …
NE YAZIKKİ DOĞRU TESBİTLER...
ERKEKLER AKŞAMA,SABAHA KADAR
SİGARA DUMANI ALTINDA KAHVEDE
OTURMAKTAN,PİŞTİ OYNAMAKTAN NE
HAZ ALIRLAR,BUGÜNE KADAR ANLAYABİL-
MİŞ DEĞİLİM...ŞAHİN ERTÜRK
TÜM YORUMLAR (6)