Saman kağıdına dağılmış mürekkep misali
Dağılmış vücuduna insanlar virüs gibi,
Akan boğaz değil, bin bir çeşit insandır
Akan boğaz değil, sana can veren kandır,
Ben yalnızken senin içinde
Sen hep kalabaksın kendi içinde İstanbul.
Bazen şerbetsin içtiğim, bazen zemzem, bazen zehir,
Helalsin, haramsın, ölümsün, yaşamsın
Ortasından deniz geçen şehir.
Sen kaç dil bilirsin İstanbul?
Ben bir tek adınla anılmış Türkçe'mi bilirim,
Daha iki yıl olmuş geleli
Sanki kırk yıllık İstanbullu gibiyim.
Müptelan olmuşum, ben sende doğmuşum.
Herkese gel demişsin Mevlana gibi
Haliç sana sığınmış insanlar sana,
Vatanı olmuşsun kuzunun kurdun
Cenneti belki meleğin, cehennemi şeytanın.
Kulelerini unuttum sanma;
En güzeli Kız Kulesi,
Galata'yla Beyazıt onun sülalesi.
Yedi düvel yaşamış yedi tepende,
Her tepede bir ses, bir çift minare
Ulaştırır o lahza aşıkları yare.
Her surda bir iz kalmış,
Seni kaç kişi kuşatmış,
Bir gün kır atıyla genç bir yiğit girmiş
İstanbul'u alan kumandan ne kadar şanlı imiş.
Bütün dünyanın gözü sende
Türkler sana sefir,
Nazar boncuğu olur boğazın
Ortasından deniz geçen şehir
İlk değildi son olmaz bu şiir,
Olamaz zaten sana yazmayan şair
Geçemem senden, ortasından deniz geçen şehir
(10 Nisan 2006)
Kayıt Tarihi : 23.4.2006 17:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!