Büyücüdür bu semt büyücü. Basmaya gelmez taşına toprağına.
Hele uzaktaysa yaşadığın köyün, hasretine demir attın Ortaköy'ün…
Sabâ makamında ezanın sesiyle ilk uyanan kuşlardır. Camii’nin en güzel yerleridir yuvaları.
Tüylerini kabartıp silkinirler, karınlarının acıktığı besbellidir.
Ama yere inmek için, çöpçülerin tazyikli suyla yerleri yıkamalarını beklemek zorundadırlar…
Çöpçülerin görevi aşkı süpürmek değildir Allah'tan.
Yoksa vay hallerine vay!
Burada aşkı süpürmeye denizin suyu yetmez, kendini yerden yere vuran rüzgârın gücü yetmez.
Ancak sonbaharın gücü yaz aylarının nice sırlarının yapraklarla yok oluşuna yeter…
Köprünün arkasından kendini gösteren yeni bir umutla, cebine sakladığı birasını içerek kuşlarını çağırır buğday satan amca…
Çay bahçelerinin önünü sulayan genç hortumu bir ara kuşlara çevirir, kuşların işine gelir yıkanmak.
Sahilde iştahsız çocuklarına peynirin kalanını yedirmek için anneler, kuşlara çocuklarıyla buğday atarlar. Sonunda peyniri de kediler kapar.
Herkesin tanıdığı kahverengi köpeğimiz kedileri kovalar, yeni bir gün başlar…
Ortaköy'de âşıklar da başka aşklar da!
Bambaşka orada ruhlar bambaşka!
Günün 25. saatinde, haftanın 8. gününde ve beşinci mevsimde bütün ruhlar.
Bir aşk mevsiminde, bir aşk gününde, bir aşk saatinde çok olmuş zaman duralı, Ferhat'la Şirin gibi bin efsane doğalı.
Dünyaya tekrar gelenlerin elindeymiş evrenin planı...
Eski zamanların enerjisi yüklüdür her bir taşta.
Sizi sarar, sizi yorar, ağırlaşırsınız!
Osmanlı döneminin gösterişli camiinin önünden şöyle boğaza bir bakarsınız, Ortaköy’de ışıl ışıl yanan köprünün ayakları, Beylerbeyi'nde eli.
Demek Ortaköy taşıyor İstanbul'da bütün yükü.
Ne güzeldir Beylerbeyi Sarayı’nın yeri...
Denizde uzak yıldızlardan bir gemi kafanızı sağa çevirir, kimsenin bilmediği yıldız gibi görünür Kız Kulesi...
Orada olsalar bile görmez bunları mehtabı içen âşıklar, birde sigarasının dumanına dalmış efkârını ateşinde yakan deliler…
Elinde birası yok bir sigarası. Bir o banka koşar, bir bu banka koşar, koşar da koşar.
Maksadı biraz sohbet etmek, içini dökmektir.
Konuşmayanın kalmaz anası!
Yüzüne söylemez diğer bankta söver.
Dinleyen de olur, bir sigarayla gönderen de. “Üstümün böyle kirli olduğuna bakmayın, beni boş biri sanmayın” diye tekrar eder durur.
Korkanlar olur ondan, “Aman delidir!” Tanıyanlar, zararsız olduğunu söyler.
Kendisine sorarsan, sürüden ayrılınca kurt kapmış, büyük isimlerle çalışmış iyi bir müzisyendir.
İyi bir müzisyense biraz da delidir...
Bir genç kız elinde dürbün ve cep telefonu.
Bir sigarayı yakıyor, birini söndürüyor.
Sevgilisi kaptan, geliyor Rusya'dan.
Gemi üç kere düdük çalar, sahilde bir alkış kopar. Kızın telefonu çalar, kaptan güverteye çıkar, kız dürbünle bakar da bakar.
Ufukta yok oluncaya kadar, herkes bu aşkı onunla yaşar…
Böyle olunca Ortaköy'ün manzarası, bir yerde oturmak biraz pahalı…
Akıllı bir grup genç buldu kolayı!
Almışlar kasayla birayı, ellerinde gitar, içiyorlar bankta, seyrediyorlar manzarayı.
İçin bakalım için birayı, hesaplamadınız hiç tuvalete vereceğiniz parayı, orası asıl boğazın sarayı.
Tuvaletçi ne yapsın, nasıl ödesin dil ısırtan kirayı...
Cumartesi Pazar iple çekilir.
Para kazanacak stantlar, barlar.
Her yerde gümüşçüler, gözlemeciler.
Bodrum'u aratmaz bir yer.
Yemeden kimse gidemez, burada en meşhur kumpirciler, kokoreççiler…
Karanlık bir gecede sürü geçiyor denizde.
Balıkçılar teknede, oltasıyla tutanlar köşede.
Eğer dikkat etmezsen mangal da boşa gider ateşinde.
Balıkların hırsız kedinin midesinde…
Tarot falı bakar Sevim ablamız gelenlere bir köşede.
Sözde tarot falıdır ama çözüm bulur her derde, gidersin pozitif enerjiyle, gerçek olur o ne derse…
Yazan var da çizen yok mu Ortaköy'de? Ressam Fethi Develioğlu, manzarayı ölümsüzleştirir tuvalinde…
Bir yaşlı teyze, müşteri arar evinde yaptığı böreğe, çöreğe.
Turistlerin dikkatini çeken yaşlı teyze ödüllendirilir bir gülle.
Gülle karın doymuyor turist diyecek ama hangi dille?
İlgi göstermezsen şu elle açılmış böreğe, o da gülü alır satar başka birine, yolunu bulur herkes Ortaköy'de…
Bir başka teyze, elinde danteli, yanında köpeği, eskide olsa gümüşçü evi, herkesten güzeldir yeri...
Saatler geçmiş anlamadan bu güzelliklerle, sıra geldi akşam yemeğine.
Tarih kokusu buram buram yayılan Safiye Ayla'nın resmiyle, fasıl eşliğinde, Hicâz’la, Nihâvend’le yemek yememişsen içinde kalır İlhami'nin Yeri’nde…
Karanlığa alışmaz gözler Ortaköy'de!
Mehtap var gökte,
Mehtap turu denizde,
Gözler yalılarda, köşklerde.
Okunur neler var düşüncende.
Yaşarsın, ulaşırsın düşündükçe.
Bir gün seninde olur bence…
Tur bitti çoktan başladı Kapkara'da eğlence.
Arama hiçbir şeyi kadehte, çal felekten bir gece…
Büyücüdür bu semt büyücü. Basmaya gelmez taşına toprağına.
Hele uzaktaysa yaşadığın köyün, hasretine demir attın Ortaköy'ün…
Kim bozar bu büyüyü,
Kim bozar?
Ölüm!
Çoktan aldım Ortaköy'den bir mezar…
Ortaköy/1 Ekim 2003
Onur Akay
Kayıt Tarihi : 30.6.2009 13:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir, eski Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail ÜNAL tarafından, İstanbul Ortaköy sahilinde yapılan bir etkinlikte okunmuştur.

İstanbul’da yeşil ve de şirin bir semttir Ortaköy
Saraylar beldesi bu şehri,
Boğaziçi kollarını açıp ortasından kucaklar,
Üç koy,üç limanlı sahili,tarih kokan iskelesi yapı ve evleri
Hiçbir semtte duyulmamış cadde ve sokak isimleri
Ortaköy bir başka,çünkü doğduğum yer
Cavit ağa camisinden ayrı, Orhaniye kışlasından ayrı seyreder,
Kendini bu tepelerden Ortaköy,
Denize süzülen dereboyu bostanlarına hayat suyu verir,
Fulyalıklar oluşur bahçelerinde,yol boyu çınar ağaçları
Güneşten korur semti
Akasya ağaçları sokakları dikili
Her bahçede çeşitli meyve ağaçları
Kamaştırır damakları,inciri,dutu,ayvası,narı
Manolya kokusu sarar tüm cadde ve sokakları
Merhaba der mart ayında bahara
Sahilden denize girilir nisanda
Vaniköy vapuru iskeleden kalkmadan
Üç sefer selamlar bilerek sahili,insanları ve
Parklarda oynayan çocukları
Büyük Mecidiye camiinden duyulur ezan sedaları
Huzurla yaşar bu semtin insanları
Velhasıl bildiklerim ve öğrendiklerimin hepsi
Ortaköy de başlar
Avlanmak için mavi sularında balık tuttuğum
Kum deposundan denize girip yüzdüğüm güneşlenmek için,
Çırağan sarayının mermerlerinde yattığım,sırtım soyulunca yoğurt’a battığım
Tramvay raylarında çember çevirdiğim,simitçi fırınından
Beş halkayı beş kuruşa yediğim,francala fırını önünde bir somun
Ekmek için saatlerce beklediğim,
Yıldız parkının çimlerinde güreş tuttuğum şeref stadının toprak
Zemininde top oynadığım,Kadıköy’e bile geçince hasretine
Doyamadığım yerdir Ortaköy
Asırlık çınarları altında gümbür,gümbür akan
Hamidiye suyunu içip de kimseye para vermediğimiz,
Hüsnü tabiat lokantasında kuru fasulye pilav yediğimiz
Naylon’un kahvesinde kıtlama çay içtiğimiz
Muzaffer ağabeyin torbasından loterya çektiğimiz
Meyhaneci Seyit’in meyhanesinde laterna dinlediğimiz
Vasil’in bahçesinde gül kokladığımız
Bisikletçi Bilal amcadan bisiklet kiraladığımız,
Yıldırım sporda futbol öğrendiğimiz
Ortaköy yenilince hüngür,hüngür ağladığımız
Galibiyetlerinde sevinçle coştuğumuz
Üniversitelerinde binlerce genç okuttuğumuz
Tütün kokusuna burada aşina olduğumuz
Ihlamur kokusuyla mest olduğumuz
Vadiden zerzevat,marul aldığımız
Börekçi Ahmet’in kol böreği ile doyduğumuz
Arkadaş ve dostlukları kurduğumuz
Aydınlık sokağında doğduğum yerdir Ortaköy. .
S.Sami COŞKUN – 05323853413
TÜM YORUMLAR (2)