Esrik bulutlar kutsamış yılların bükemediği yüreğimizi
Biz içimizdeki kapıları, hoyrat ve asi vedalara kapattık
Geceleri yeniden türeterek hızla akan zamana direndik
Sabrımızla okyanuslar geçtik, sonsuzluk gölüne geldik.
Soluk benizli yorgun gemiler getiriyor rüzgârın. Mavi kirpiklerine unutulmaz sevinçler yüklemiştim yanımdayken. Savrulan saçlarında hüznümü sorgular, kaçamak bakışlarında yüreğine gıpta ederdim. Toprak önümüzde tavlanır, derinliğini hesaplayamadığımız iklimlerde yaşanmamışlıklarımızı sorgulardık. Vakitsiz buluşmaların sararmış yüzlerini birlikte okşar, bizi aldatmayan bütün sözcükleri gecelerimize sererdik.
Her yanlış anlatıdan sonunda yine kendimize dönerdik, yaşamı yeniden kucaklamak için. Öfkemiz köpürdükçe yüreğimizi dinler, dökülen çiçeklerimizin yapraklarından yeni sevinçler yaratırdık. Yüreğimizdeki imbiklere sevgisizliği yükleyerek parmaklarımızdaki çizgilere dalardık. Utangaçtı bakışlarımız, aldatıcı düşlere aldırmaz, kendimizden başka hiçbir yurtta barınmazdık. Göçebe bir zemheriydi tutkunluğumuz, duyarsız yakıştırmalardan sıkılırdık.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum