deniz ötesi bir mağara sessizliğinde yalnızlık
ışık huzmelerinin suyla seviştiği oynaştığı yerde
bir masalın arka ayaklarında kurulan salıncakta
burada uyurum şimdi
ruhum kalbim ve ben ormansız bir gelincik
her rüzgâr çarptığında kalbime hiddetli bir şamar iner yüzüme
yeniden uyur uyanırım kendi yolumda coğrafyamda
hüznün dokunduğu her yeri tuzlu suya banar çıkarırım
yarasıyla kardeş bir kabuk gibi tutunurum
yaşamın ağdalı diline
böyle hoşum iyiyim
kendine yeten bir ağacın dallarında kızaran meyve gibi
suskunluğuna gül diken bir bahçıvanın mahmur ellerinde
can bulan kuru dallar gibi
köklenir çimlenirim
böyle hoşum iyiyim
hiçliğin çekirdek çıtlattığı yerde dingin ve asude
bir nehir gibi akıyorum hayatın içinden bendimi yıkarak
yasaklanmış bir kitap bulunmayan mutluluk gibi kalbim
toprağa taş döken fırtınaların şişkin avurtlarında
ah! çürüyen sancıların ruhu
böyle hoşum iyiyim
gümüş sundurmamın güneşinden havalanan
ala kargaların çığlığı kadar keskin suskunluğum
biraz uzak biraz içinde yaşarım hayatı yılmadan
feleğin elinde itile kakıla nasır tutan ayaklarımla
düşe kalka
böyle hoşum iyiyim
ruhum kalbim ve ben ormansız bir gelincik
arar dururum hep kendimi gizlice koşarak çıktığım merdivenlerde
........
2003202521:25
Kayıt Tarihi : 27.4.2025 01:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!