Gece, tüm hasretiyle tepemde dikiliyor;
Gece, ki melullerin yegane tesellisi;
Gece, sağanak olup yağıyor üzerime;
Gece, ki ölülerin bir garip tecellisi...
Tanrı'nın kollarından kurtarmıştım kendimi,
Öfkeyle gürüldedi kızıl gök günahkara.
Gece geliyor imiş, mahkum ağaçlar dedi;
Mahkumum hiçlik için, alnım ak, gözüm kara.
Çaresiz debelenip, voltalar atar iken;
Çıplak gözlerle gördüm, bir gülün solduğunu.
Korkularla demlenmiş ormanın derininde
Fısıldadı bana ay, bir melek olduğunu.
Uğultular karıştı, gecenin saçlarına;
Dineldim meleğimi, koyuldum aramaya.
Bu ne yolculuktur ki, ciğerim harap olur,
Parçalanır etlerim Tanrı'nın gazabından.
Korkarım bilmek bitmez, korkarım bitmek bilmez...
Ay seferber olsa da kurtulup azabından.
Sarmaşıklar sarıldı, solgun yalnızlığıma;
Kirli saç tellerimi kuzgunlar gelip çaldı.
Çöktü gece ve onla birlikte bütün orman,
Çöktü üzerime de aklımı benden aldı.
Çamların iğneleri batıp durdu ruhuma,
Ben acıya hem haz hem de bir öfke duydum.
Tanrı'dan artakalan, sahte kutsal buyruğa;
Beni dumur etse de, bütün kalbimle uydum.
Çimenler hışırdadı, umutsuz bir saatte;
Beyaz bir silüetti, gözü yok habasette.
Anlamam girizgahtan ey solgun kraliçe!
Sarmaşıklar prangam, haritam ay ışığı...
Nehrin kıvrımlarını takip ettim boyluca;
Yoktur bu karanlığa, hiç benden alışığı.
Çizik dolu yüreğim, hep çetele tutmaktan
Ömrüm ölüm günümü kurgulayarak geçti.
İntihar kelimesi mühürlendi dilime;
Yazgı ki tunçtan tasma, yazık ki beni seçti.
Memnun edemedim hiç, kendimi de Nas'ı da;
Ben bozuk bir hamurun, kirli bir ekmeğiyim.
Şimdi hiçbir sebep yok beni evlat almaya;
Ben ki kıymet bilmez, affedilmez deliyim.
Meleğim aldı beni, korudu gecelerden;
Basiretim bağlandı, yürüdüm üzerinden...
Söyle şimdi Alis'im, yok mudur kurtuluşum?
Çekip çıkarmaz mısın, beni sonsuz ormandan?
Titremekte bedenim gelirken hazin sonum;
Bilmezim deme bana, sen kaldırdın rüyadan...
İçli içli ağladım ormanda geceleri,
Ne öldürdün beni ne cevap vermeyi seçtin.
Bendim hep asıl zanlı, söylenmeye yüzüm yok;
Melek kanatlarının üstünden basıp geçtim.
Ezdiğim o laleler, gübre olsun toprağa;
Yeni tohum atarız, daha iyisi biter.
Bahçenin üzerini, örtersen saçın ile,
Ne yazık ki meleğim ab-ı hayatım biter.
Kayalar tanığımdı, mahkemeler kuruldu;
Beni ne saf aşıklar ne de dilim savundu.
Affet, ben, meleğimi harcamak istemedim;
Affet ki hücrelerim kutsal nuruna doysun;
Affet, ben kulunum da sen Tevvab değil misin?
Affet ki yüce orman, ruhlarımızı soysun...
Gözlerini kaçırdı, uzağa baktı benden;
O an içim yangınla, fırtınalarla doldu.
Meleğim yalvarırım, gitme ne olur benden!
Suçun ağırlığından hayallerim hapsoldu...
Ben sana muhtaç isem sen de bana muhtaçsın,
Kanadını elimde okşayarak taşırım.
Bir başka mahkuma sen yolu gösteremezsin,
Velev ki gösterdin ben, söyle nasıl yaşarım?
Tükürdü bakracıma, sessizce kıkırdadı;
Sükunetin içinden vahşice fısıldadı:
...
Eray KaraözKayıt Tarihi : 22.6.2022 01:55:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Eray Karaöz](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/06/22/orman-63.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!