Vakit hala çok erken,
Hadi git benden zamanın varken,
Susuyorum kelimeleri heybeme doldurmuşken,
Güneş doğmadı hala vakit çok erken,
Hadi git limandaki son şilep gitmeden..
Buralar çok soğudu, kar da düşer yakında,
Dediler ki bin yılın soğukları kapında,
Akşamları çok soğuk oluyor,
Üzerine bir de yalnızlık çöküyor, ölüm gibi,
İkisi de karanlıkta çekilmiyor gülüm.
Karanlık,
Sensiz bir kitap gibi,
Düşerken gecenin içine.
Okurum gece gözlerime senin hasretin düşünce,
Ne mavzer, ne tüfek, ne tabanca,
Gözlerimle gökteki yıldızları vururum tek tek,
Akşam dökülüyor kentin öbür yüzüne,
Güneş şimdi kaybetti çocuksu sıcak yüzünü.
Sokaklarda yaramaz çocuklar bir bir kayboldu..
Köşe başından pembe rujlu sahte fahişe gülüşleri,
Kentin caddelerinde ürkek ve titrek yankılanıyor.
Kaldırımlara benim yalnızlığım lapa lapa kar gibi dökülüyor.
Yaşamak bir semahsa
Dolanıyorum Babil’in asma bahçelerinde
Gözlerime yusuf’un karanlığı vurdu,
Karanlığı ayaladıkça avuçlarım kanıyor.
Yüzümde isanın çarmıhtaki son gülüşü
Bedenim sokak lambaları altında
Umudumu gökyüzünde rüzgarla bulutların içinde yoğurdum.
Hasretlerimi poyrazla dağlara tane tane savurdum.
Yarin kınalı ellerinden bade içmedim
Ruhumu sensiz bir dünyada şaraplarla doyurdum.
Hasreti zehir ettimde çektim bu viran olmuş bedene.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!