Sadece on dördünde bakire kız-
bedeli bir dondurma veya bir sakız,
evlat edin onu, sevgilin olsun ya da;
beyaz dişleri, adeta tuşları gibidir
siyah piyanonun. Tanrı misafiridir,
davetsiz konuğa yer yok bu dünyada...
Dediler ki ıssız kalan türbende
karıncalar varmış, çatlamış mermer;
Doğacağı yeri seçemez bende,
öleceği yeri seçermiş meğer.
Dediler ki naçiz garip soydaşın,
1.
Mısralarda yerini beğenmeyen
kelimeler inatçı, ters ve asi.
Çin padişahının kızı gibi
kıvıran ve bir türlü gelmeyen
esin de cabası.
İhale açmış Bursa’da sonbahar
yaprak döktürmek için ağaçlardan.
Suçlanabilecek bir tek güneş var
ihaleye fesat karıştırmaktan.
Yılların Arnavut kaldırımı,
Oralarda bir yerde duruyor Paris
Bir eğlence işte uzaklarda, bir kapris.
Az ötede cami, bayi, sonra şantiye,
bir tarafta Adilcevaz ve göl, Van diye
mavi bir teselli, resim gibi duvarda.
Dikilmiş karşıda bembeyaz ve hovarda
I
Kimi beldelere asla dönemezsin,
viranesinde kahkahayla gülemezsin.
Suların altına gömülen surlar
misali taş kesilir anılar da.
Karınca kararınca duyanlar da
Babil surlarına vardıklarında
gökte bir sürü karga gördüler.
Plutarkhos
Musa’dan sonraydı, İsa’dan önce
Kaf dağının ardında bir örümcek
…Sindbad otelinde haziran, salı mı ne…
Şehrazat gibi masal anlatıyor Mine,
Cezayir aksanıyla Mark diye birine:
‘Biliyorsun annem Fransız’dı ama esmerim,
odacı Cemal’a kalsa gavur dilberim;
1
Kitapsız Bodrum’da
su üstüne yazılmış gibi,
okudukça senin şiirlerini,
tekrarlar keyfimi bozdu.
Anlıyorum, kahrolası zamanı
Aktamar viranesinden
göl sularına bakıyordum.
Çanlar yine çalıyormuş gibi
istavroz çıkarıyordum.
Bu zavallı adacıkta ağaçlarda
çiçekler esirler gibi dert yanıyordu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!