Fışşş…
Fışşşşş…
Fışşşşşşş…
Dalgalar vuruyor yüzüne bu yakanın.
Dalgalar,
çarpıyor
hasretini.
Aman! Sakız kokuyor yakamozlar.
Yakamoz kokuyor gölgesini sevdiğim sakızlar.
Oturan sakızın altında
Bizim Mehmet, küçük burunlu, kapkara bir çocuk
Bir el sallıyor, göz kırpıyor karşıdaki ışıklar
Heyecanla,
özlemle,
biraz da uyuşuk.
Atıyor adımını bizim Mehmet
İki âşık toprağı ayıran o ufacık suya
Çıkarıyor kafasını Girit’ten
Sarışın, mavi gözlü bir çocuk
Petro oluyor adı ama içindeki
Hâlâ bizim Mehmet,
Hâlâ bizim memleket.
her
çekişimde
sigarayı
ciğerlerime,
Dudaklarım
yanıyor
sen
Öpüyormuşsun
gibi.
Yüreğimden
kara gemiler
kalkıyor.
Sanki
sen
ölüyormuşsun
gibi.
Gördüm onun topla nasıl oynadığını,
Ve de izledim çelimsiz ruhunun,
Bir yumak olup keşfetmesini,
Dünyanın dört bir bucağını,
Ve de evrenin kıpkızıl kucağını.
Katran siyahı bir gece.
Baykuşların ağıtları,karanlığı tütsülüyor.
Birkaç yaprak düşmüş üst üste,
Toprağın kokusuna yüzünü sürüyor.
Bir it, alacalı, zayıf...
Uçuyorum İstanbulun bir tepesinden diğer tepesine,
İnsanların dudakları dehşetle kıpraşır,
Gidip konuyorum Galata Kulesine,
İki yaka yetim çocuklar gibi,
Ağlaşır.
Duvarları sıvanmamış bir kale olan sevdamızın,
Son sağlam bedenine oturmuşsun,
Bir akşam vakti, kıvırmış dizlerini;
Yıldızların öyküsü olmuşsun.
Akmış ışıkları şehrimin,geceleyin,
Ayakları çamur içinde,
Göklere imzasını atan bir güvercin gibiydi,
Benim için memleket.
Türküler söyleyen,
Maviyi baş tacı eden bir güvercin gibi;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!