Mezopotamyanın yaşlı sularında büyüyen
bir çocuk yüzüyüm
parmaklarımda güneş yanığı
kan tohumu gözyaşım var
sen anlamasan da
ben
Değil mi ki bir adımlık dünya
Avuçlarımda koskoca bir hayat
Rüzgarlar bile beni ıslamakta
Neden gülmesin yüzüm
Dağlarında şarkılarım konuşuyor ülkemin
Beni yargılama
Suçluysam faili sevdandır
Meçhule yürüse ayaklarım
Kaçamam
Teninde parmak izlerim
Tutsaklığımın kelepçesi
bir şeyler dokunuyor gözlerime senden
kadim zamanların dilsiz duruşlu şehri İstanbul
bir şeyler ki ölümlülerin dansıyla çoğalıyor bende
çocuk saflığının büyüyüp de küçülen yüzü İstanbul
sahillerine akşam vurduğunda
ben miyim seni seyre dalan
Ardımda gözyaşına mahkum bir hayat
Anılar herşeyi bilir
Senin ve benim olan
Geldiğimde karanlık sarmıştı
Sokak lambalarını
Zaman su gibi akıp geçerken
Kıyısında durduğum hayat
Yeni bir doğum günü getirdi bana
kendimi unuttuğum bir andı oysa
Katmerlenmiş susuzluğumda
gözlerime dokunan yakamoz
Gündür ölüm bana
Gül heryanı kuşatan hasret
Bu hayata küs ellerimdir
Hücremin duvarlarını kazıyan tırnaklarım
Elveda dünya sen mutlu kal
şair perdeyi kaldırdı
elleri geceden kalma bir ağrının sızısında
gözleri düşünün peşinde
en büyük suçu işlemişti parmakları
özgür gezen sözcüklere can vermişti
ve dalından koparmıştı
Kırık camların ardından baktım dünyaya
Öylesine parçalanmış öylesine darmadağın herşey
Ben gibi ben ki dünya gibi
Nereden geldi üstüme
Bu puslu hava
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!