Çaresiz derdime derman ancak teninde saklıdır ilacım.
Ay yıldızlı sancak kadar saf tertemiz uğrunda dökülen göz yaşım.
Tespih gibi sıra sıra dizilmiş, nur tanesi bembeyaz dişlerin.
Her zaman ruhuma neşe katar, o eşsiz emsalsiz gülüşlerin.
Yaratılışımın tek sebebi, yaşama sevincim, emelim, gayem.
Ne güzel kurulmuş bir mizan.
Hiç yakışır’mı insana kötü zan.?
Davete koş ne güzel dost Kur’an.
Aynaya bak eseri gör ayan beyan.
Senden ümidini kesmez ne nefis ne şeytan.
Daha Medine,ye varmadan içimden bir sızı kalkar şaha.
Karşımda belirince olanca heybetiyle Ravzai Mutahhara.
Özlem dolu salavatlar alemlerin efendisi Muhammed Mustafa,ya.
Bütün aşıkların gıdası yağ sağnak sağnak Ravzadan semaya.
Sonra semalar rahmet olsun damla damla döksün seni.
Durmuş bütün saatler,tek tek bütün zemberekler havada.
Makberden mahşere,ukbaya giden beşere işte zaman sofrada.
Ne erken nede geç,zaman yok ki ne öncede ne sonrada.
Zamanında vakti doldu,akrep yelkovan kalakaldı tam ortada.
Nice zamanlar nice vakitler tek tek harmanlandı toplandı.
Güneşin ufkunda raks eden kargalar ne kadar´da gizemli.
Her kanat çırpışında bir gün,her kanatta bin hikaye gizli.
Hüseyin´imi sor Kerbela´da çırpınırken gözleri nemli.
Kabil Habil´i öldürdü bir darbede,ne kadar´da ikilemli.
Binlerce hikaye var,hepsi birbirini takip eden silsile.
Nurundan aydınlandı bu alem, doğuşunda söndü iblisin lambası.
Sen ki iki cihanın Sultanı,Ahmet Muhammed Mustafası
Sur ötene dek bitmez ne aşığın göz yaşı, nede şeytanın yası
Gök yüzünde isanın tur dağında musanın embiyası
Kainata can veren alemleri şereflendiren nurdan nura bak
Yağlı urgan’da can veren Fatin Rüştü Zorlu.
Milletin yüreğinde yanan ateşin hala korlu.
Gönüllerde senin için açmış çiçekler allı morlu.
Dar ağacında bile olsa sallanan başın asil ve soylu.
Boş bir dava uğruna kaybolan üç candan bir can.
Bülbül gibi gülü ararsan,
Gülün içinde yanan yunus olursun.
Yunus olup deryalara dalarsın…
Balığın karnında aşkı bulursun.
Yakamazlar ki gülü nemrutlarda kudurur!
Erecek´sen Muhammed´in sırrına.
Geleceksin Ali´nin taç kapısına.
Aliyi bilmeyen ilmi ne bilir.?
Aliyi bilmeyen gülsüz diken gibidir.
İlim şehrinin altın kapısı Haydar´ı kerrar.
Ablalar içinde seçilmiş, övülmüş güzide bir insan
Allah vergisi bir keramet bir nur bütün çıkmazları aşan.
İçi dışı bir, dünyada yürüyen bir melek kanatsız uçan
Daha dünyadayken cennetlere uçup köşe köşe dolaşan
Hem anasının, hem babasının ilki adı gibi güzel
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!