Yaşıyor...
Gün doğmakta sevgilim
Hüzün yine deminde ve taşmakta
Ruh yine kin gütmekte ve sövmekte
Ne bir adım atmakta ne geri gitmekte
Karanlık geleceğin diğer adı oldu
Yeşerecek diye beklediklerimize kim güneş olacak
Ruhuma dün eş iken bugün ayrılık perdesinde son sahneyiz
Bir anadan kalmaydı gelinliğin düğündeki tek çeyiz
En ahkamında dünyanın kendimizce beyiz
Gören halimizi der:
Marmara’nın incisini anlatsam merak edecek misin?
Seyre durup Nilgün’den Çok Güzelsin diyecek misin?
Ey Sevgilim Atay’ım mı seni en ücra köşesine kalbimin
Oğuz desem Gel Seninle ölelim diyecek misin?
Dişi kuşun dudak payı var yanaklarında sevdanın
Bi gel gör umudun bendeki tükenişini
Zaferini yazacaklar beni yenişini
Pes ettiren ne sensin ne tükenen umudum
Sevda şarabından içirmemişsen bir yudum
Akacak göz yaşım kalmadı mı? Son demden sonra
Ne ben mecnun gibi çöller aşarım
Ne sen leyla gibi beklersin beni
Ne ben Ferhat gibi dağlar delerim
Ne sen şirin gibi beklersin beni
Ne ben murat olurum ne sen nazlı
Ne ben kerem olurum ne sen aslı
Kus yalanlarını geçen seyyah duyacak mı?
Sus kalanlarını anlatma, giden anlayacak mı?
Benliğinde hapsolmuş şeytan tövbe etmez mi?
Sensizliğinde kaybolmuş bu beden yetmez mi?
Kırılmaz sandım kalbin ardındaki kapıyı
Tasarlanmış cinayet gibi ardındaki yapıyı
Her güzelliğin bir ucunda aptallık
Bir ucunda yalın ayak bir gureba
Fikirler taze bir biri ardına yargı
Dokunsa hastalanacak insanlık
Hala bir umut bekleyen çaresizlik
Ne bir aşka sadık kaldım
Ne bir işi başa getirdim
Mesafeler uzaklaştırdı
Emek veremedim
Anıların hüznü sardı sebepsiz bu gece
İnsan sevdiğinin kusurunu görmezmiş
Gösterseler bile anlamaz bilmezmiş
Yalan ipliğini söküp tekrardan örmezmiş
Kaybolmuş çölde Kaf gibi
Sana söz verdiğim çiçekler var ya soldu
Fazla mı bağlanıyoruz acaba?
Yoksa hala bir rüyada mıyız?
Tatlı bir gülüşe umut beslemedik mi?
Yoksa hala bir umutta mıyız?
Hesaba çekme vakti kendimizi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!