1988 Yozgat doğumlu şair; ilk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladıktan sonra üniversite için Trabzon'a gitti. Karadeniz Teknik Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümünden 2010 yılında mezun olan şair, aynı yıl öğretmen olarak göreve başladı. Üniversite yıllarında senaryolar yazarak başladığı edebi hayatına kısa film yönetmenliği yaparak devam etti. Kısa film dalında "Kâğıt Düşler, Küçük Şeyler, Araf, Dönüş" isimli filmleriyle Türkiye genelinde ödüller aldı, adaylıklar elde etti. Göbeklitepe’nin Taşları isimli öykü kitabı 2020 yılında yayım ...
Gürül gürül de akıyor BARIŞ PINARI,
Bir yanda da Fırat, nazlı mı nazlı.
Geldi şanlı ordu, gül kokacak bu eller;
Mehmet bastı toprağa, savulun bre gafiller!..
Gurbette garibim, belli her halimden
Memleket hasreti düşmez hiç dilimden
Allah’ım sen büyüksün koru zalimden
Nasıl desem bilmem ki;
Ankara’da nar ağacı misali…
Arş-ı alâyı da sardı, saracak hep bu ezan sesi;
Yerinmek yok gayrı sevin, diyar-ı küfür tutsun yası.
Az mı bekledik? Şükür! Kalmadı pas gönülde, siline.
Sen ki Ayasofya-i Kebir’sin, bu hep böyle biline.
O dört minare niye dikildi, gafiller süs mü sandılar?
Fethin aslanları ki birer Fatih Sultan Mehmet Han’dılar.
Suya inat ateş, ateşe inat su
Hazanda renk cümbüşü, orman kuytusu
Sonsuzlukta yağmur ve toprak kokusu
Düş deryasında gemi, bizse yolcusu
Mevsim ilkbahar ama günlerden hazan;
Böyle uygun görmüş yazımızı yazan;
Sol kulağa kamet, sağ kulağa ezan,
Elif Nisan, Elif Nisan, Elif Nisan...
Gahdıň gõç eylediň cennete de, bugun, vardıň mı?
Âşığıň da dizlerine acep yüzüň sürdüň mü?
Rastladıň mı o cananı, Leyla'yı da gordüň mü?
İçiň içiň yanardıň da şimdi ň'ola söndüň mü?
Pas dutmuş gonulleriň belli, yok senden haberi;
Para pul bi yana bildiň mi, Garibi: Neşedi ?
Bir cümle yetti, çıktı aslanlar sefere;
Yurt namus bize, ne bilsin soysuz kefere;
Hiç doymadık doymayız biz Türk'üz zafere;
Selam olsun Ata'ya, o kutlu nefere.
Yârin de yanağındadır benim mezarım,
Elimde kalemim, kendim bilmez yazarım.
Arş-ı âlâyı da sardı, feryadım zarım;
Sevilmeden de sevmek, zor imiş meğer.
Yanan yüreğe de neyler imiş vel bâ’su,
Sincan’a vardım da sabahın dördü,
Yok ki suçum kader ağların ördü,
Gardiyan kapıda adımı sordu,
Zaten yaralıydım felek de vurdu.
Koluma girdi de bir çift jandarma,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!