Dünyada hak olsa hiç eder miydim küfür
Nasıl geçerse geçsin bu yalan ömür
Sahte kayboluşlar da sonsuza bir göçtür
Yaşarken kahrolmak bir başka ölümdür
Moda'da menengiç ağaçları
Tohumları ezelden sert
Çitlembiğe benzerdi kızları
Erkekleri pek civanmert
Kadıköy'ün şanlı boğaları
Umutlarını dökerdi
Marmara'ya öbek öbek
Mor erguvanlar açarken
Yolu boğazdan geçerdi.
Sırtı parlak, menevişli
Garip mavi bakar kor ateşe
Hercai menekşeler gibi mor mavi
Yangına inat bakar güneşe
Suya hasret, kurumuş çeşmeler gibi
Faydası yok, artık istesen de
Son pişmanlık geri getirmez gaibi
Zulme sessiz kalma, sana dokunmasa da
Kul hakkına el uzatma, aç uyusan da
Dayanacaksın poyraz fırtınalarına
Yetim sokak çocukları gibi mesela
Mevsim sonbahar, sabahın ayazında
Sırtımda eski bir ceket
İskeleye indim şarabım zulada
Ne kimse görsün, ne hacet
Unutsa da geçmişi her beşer
Anılar canlanır birer, birer
Ahşap kokulu cumbalı evler
Pembe sardunyalı pencereler
Bez mendile işlenen isimler
Toprağa düştü cemre nihayet geldi ilkbahar
Çiçeği küçük pembe avuçları kadar
Boğazı deli morlara çevirdi erguvanlar
İstanbul hiç bir rengi sevmedi bu kadar
11.07.2021, Orhan ARSEVEN
Kuru yaprakların üstünde gezinen sokak kedilerinin
Seslerini işitiyorum
Yağmuru çağıran bir poyraz fırtınasına benzedi sevgin
Ne zaman diner bilmiyorum
Denizin yosun kokusu, İzmir çiçekleri senin eserin
Yaseminleri kokluyorum
Caddebostan tarlalarında gelincik açardı
Kadıköy'ün gelini
Yanakları kıpkırmızı, gözü katran karası
Sanki bir şiir gibi
Kızıla çevirirdi yeri, göğü, yaprakları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!