Organ Bağışı Şiiri - Ulaş Başar Gezgin

Ulaş Başar Gezgin
124

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Organ Bağışı

İlk başta karaciğerim tanıklık edecekti,
Aç kaldığım, yalnızca içtiğim molalara yollarda.
Kısa oldu molalar seni ararken,
Ama yine de tanıklık edecekti, ilk başta, karaciğerim,
Organların belleği olsa idi...

Mide? Hiç bir şey söylemez mide.
Bir ağızdır, ama söyleyeceğini söylemiştir zaten.
Bir mide için en büyük başarı,
Yutulanları tutup bırakmamak değil ki,
Tersine, dışarlamak içerlenmişleri.
O zaman hiç bir şey yok midenin tanıklık edeceği,
Olsa idi bile organların belleği...

Çifte tanıklık sayılmalıdır akciğerlerin tanıklığı.
Kesik kesik nefesleri oldukça pekin bir edayla kaydettikleri gibi,
Yokluğunu da kaydeder onlar, karından alınan derin nefesleri...
Bırakılmaz o nefesler; kolay kolay bırakılmazlar...
Akciğerde kesik nefes izleri, insanda ağaçların halkaları gibi...

Hayır, metafizik değil işimiz; kalp, yalnızca bir pompa.
Ve yalandır tüm duyguların kalpte depolandığı...
Bırakalım bu 2,500 yıllık Aristo artıklarını...
Nerede mi sevgi? Tüm bedenimde!
Bedenim, bütün bir evren! Sevgi, tüm evrende!

Bir pompadır kalp; kandaki demirlerden elbette
Bilir o, ne zaman umutsuzlandığımı.
Uzundu yol; söylememek umutsuz olduğunu,
Elbet bir tür yalancılık olurdu.
Bir pompadır kalp, demircidir o, kan demircisidir.
Onun, tanıklığından öte, bilirkişiliğine güvenilmelidir!

Böbrekler nice taşlar biriktirmiştir,
Taş Devri’nden, Tunç Devri’nden bu yana.
Konuşkan değildir böbrek, hiç konuşkan değil;
Ama bilir milyon yıllık taşları taşımayı.
Böbrek taşlarının katmanlarından öğrensinler kazıbilimciler,
İnsan türünün yakınlaşma macerasını...
Yani seni arayışımın en iyi kanıtı,
Böbrekte, milyon yıllık tabakalarda.

Şu ele bak, bak elime; gerek var mı tanıklık etmesine...
Çoktan soyulmuştur zaten derisi,
Böyle oldu sana milyarlarca
Mektup yazdıktan sonra.
Eldiven takar şimdi, çoğu zaman utancından.
Takip et sen onu gizlice;
Aslında bu beyaz görünen el,
Kırmızıdır, kan kırmızı, kırmızı...
Yolculuğun en sessiz tanığı...

El falına bakan çokça var da,
Ayak falı konusunda talep düşük oldukça.
Oysa insanın neler yaptığından daha fazla,
Nerelere bastığı belirler bugünü, yarını.
Söylemese de karşındaki, cam kırıklarını;
Ayakları söyler işte kırıklara bastığını.
Söylemem ne kadar yol aldığımı,
Söyler ayaklarım nasılsa sana;
Taşlı mıydı yollar, tozlu mu, karlı mıydı;
Çalılı, dikenli, sarp, dolambaçlı mıydı...

Hayır, en az bilgiyi, yüzüm veriyor sana.
Kolaydır saklaması yüzümde, geçmişi, yolu;
Hüznü, “uykuluyum” diye geçiştirmesi,
Umutsuzluğu yorgunluğa bağlaması, hepsi, hepsi;
Yüzün yardımcı olduğu yalanlardan yalnızca bir kaç tanesi...
Yüzün de belleği var kuşkusuz, yüzün de belleği...
Ama yanlış bellek bu işte; karıştırır yalanla gerçeği...

Organların belleği olsa idi,
Midem, karaciğerim, akciğerim, kalbim, böbreklerim,
Ayaklarım, ellerim;
Tanıklık edecekti hepsi, arayışıma seni...
Ama ah şu yalancı yüz, ah yalancı yüz,
“Tesadüfen karşılaştık” diyor ya sana,
Uzaklaşıyorsun öne eğip başını, sen de!
İzliyor yüzüm, yitip gitmeni ufukta...

Organların belleği olsa idi;
Tuzla buz edecektim yalancı yüzümü ilk iş olarak;
İlk iş olarak sana taşıyacaktım tüm bedenimi, tüm varlığımı.
Ve hep duyasın diye tanıklığını onların,
Sana bağışlayacaktım tüm organlarımı!

Ho Çi Min Kenti, Vietnam, 22.04.2008

Kaynak: Gezgin, U.B. (2017). Vietnam, Aşkın Sırrı Ve Dünya: Şiirler 2008 [Vietnam, the Secret of Love and the World].

Ulaş Başar Gezgin
Kayıt Tarihi : 9.8.2022 01:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!