(ORATORYO III. Kısım) ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

Hüseyin Beşler
16

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

(ORATORYO III. Kısım) ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
__________________________________________________________
Çanakkale’de uğradığımız zayiatın ağırlığını,bundan sonra savaşın devam ettiği üç senede her cephede hissettik.savaştan sonra da uzun süre neslimizin gürbüz safları arasında boşlukların acısı çekildi
İ. İNÖNÜ
__________________________________________________________

Gemiler düzüldü yollara,
Toplar,mermiler,askerler dolu gemiler,
İnsanlar getirildi,
Asya’dan,Avrupa’dan,Yeni Kıtalardan

Kime niye vuracağını bilmeyen,
Esir insanlar,
Kara derili,kıvırcık saçlı,
Ak benizli mavi gözlü
Binbir çeşit insan yüklü gemiler…

Dayandılar ÇANAKKALE’ ye geçmek için,
İstanbul’da Rus votkası içmek için,
Bir top gürledi kıyıdan,
Mehmet Çavuşun…
Pek yamandı vuruşun,
O koca gemiye
Ecel dolu varışın…

Yiğidin önünde top kahramandı,
Namlunun atıştan yandığı andı.
Mehmet çavuş şükranla öptü namluyu
Atışı gibi,öpüşüde yamandı.

Nar gibi namluda,kalansa
Etten, dudaktan kandı…

Denizler dar geldi saldırganlara,
Doyurmak için toprağa, alkanlara,
Çıktılar karaya bir nisan günü,
TÜRK’ü yazdırmak için destanlara.

Göğüs,göğse gırtlak,gırtlağa bir savaştı,
Günler boyu toprağa,can düştü, kan taştı.
Anafartada,Conk bayırında bir kahraman,
Türk’ün kurtuluşunda o millete baştı.

Bir tarih yazılıyordu, kanla,canla,
Cihan bekliyordu heyecanla.

_________________________________________________________-
1911’den 1922’ye kadar devam eden savaşlarda yüzbinlerce Türk öldü. En iyi yetişmiş,doğu ve batı kültürlerini nefsinde birleştirmiş bir nesil yok oldu.Özellikle Çanakkale ‘de bir yedeksubay savaşı halinde,onbinlerce Türk aydınını yok etti.Türkiye bu gerçek aydınların kaybından çok ağır bir darbe yemiş oldu. Sosyal sarsıntı bunun sonucu olarak günümüze kadar devam etti.
Yılmaz ÖZTUNA
_________________________________________________________

BİR SAVAŞ NASIL DESTANLAŞIR?

__________________________________________________________
Dur yolcu,bilmeden gelip bastığın bu toprak bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın bir vatan kalbinin attığı yerdir.
__________________________________________________________

Korku yok burada
Acı yok, açlık yok,
Uyku yok, yorulmak yok.

Burası ÇANAKKALE.
Ben varım burada.
Yokluklardan var olmuş,
Yoklukları imanla doldurmuş,
Bir ben; Türk oğlu TÜRK

Burası ÇANAKKALE.
Senin “Geçeceğim” benim “Geçirmem” dediğim,
Ve senin benim kanımla destanlar yazdığım.
ÇANAKKALE…

Burası ÇANAKKALE.
Sevgili yok burada, aşk yok.
Şiir yok, şarkı yok,
Renk yok, çiçek yok,
Bütün.çiçekler kan açar,
Bütün renkler kırmızı.

İki yol var burada,
Üçüncüsü yok.
Ya ölmek, ya öldürmek, arası yok.
Ölüm arslanlar için, sırası yok.
Şehit göğsünde gül açar, yarası yok.
Düşmana karanlık mezar, çırası yok.

Burası ÇANAKKALE
Hasan’lar,Nuri’ler,Cemal’ler
Gelir Anadolu’dan.
Adları Mehmet olur.
Urfa’lı,Aydın’lı,Sinop’lu Mehmetler.

ANADOLU Mehmet doğurur.
ANADOLU Mehmet doyurur.
ANADOLU Mehmet salar ölüm makinesına
Burası değirmen Mehmet öğütür

Burası ÇANAKKALE.
İnsanlar boğuşur kıyasıya
Topla,tüfekle,kılıçla,
Taşla,yumrukla,dişle.

İnsanlar vuruşur, yiğitçe,
Merminin, kamanın yapamadığını
Eller, tırnaklar yapar.

Kasaturalar çalışır hızla,
Gepegenç bedenler üzerinde.
Mermi girer,bıçak girer usulca,
Sevgilinin uzanamadığı vücuda.

Silahlar çarpışır,
Acımasız silahlar…
Süngü göğsü deler.
Can havliyle gırtlağa sarılır eller.
Sıkar ha sıkar.
Ciğer parçalansa da eller kerpeten olur,
Eller mengene.
Yuvarlanır iki beden toprağa,
İki düşman kardeşçe uyur,
Belki de ölümde bile boğuşur.

Burası ÇANAKKALE.
Kızıldere, kanlısırt, kanlıdere.
Hep adları kan üstüne,
Hep renkleri kırmızı,
Gök kubbe ölüm kokar.

Dereler al,
Dereler kan akar.
Kan gövde taşır,
Dereler yürek yakar.

Yamaçlar görünmez insandan,
Yamaçlar ceset dolar.
Yamaçlar kızıla döner,
Izdırabından gök solar.

Kaya dipleri kuytu, kaya dipleri sessiz.
Kaya dipleri korku saçar.
Kaya dipleri verimkar,
Ölüm çiçekleri açar.

Siperler derin,siperler insan dolu.
Siperler uykusuz.
Gece karanlık, gece sessiz, gece korkunç.
Gece sabaha gebe, sabah ölüme.

Ufukta tan alacası,
Siperlerde insan kaynaşır.
Mermiler sürülür kundağa,
Süngüler takılır usulca.
Bir imam KUR’AN okur,
Askeri şevke getirir,
Şehitlik müjdeler.

Ufukta tan alacası.
Temiz esvaplar giyilir siperde.
Göklerden nur iner, göklerden huzur.
Mırıltılarla dua okunur.

Ufukta tan alacası.
Siperler uykusuz.
Mehmet emanet can taşır.
Abdest alır, şahadete hazırlanır,
Döner arkadaşı ile helalleşir.

Gölgeler fırlar siperden
Gölgeler canlanır, gölgeler koşar,
Süngüler parıldar, parıltı ufku deler.

Ufukta şafak.
Yeni bir gün doğurur gece.
Ecel pusu kurar yamaca.
Kurşun Mehmet düşürür.
Güneş ölüm pişirir,
Toprak beden devşirir.

Gökyüzünde akşam.
Gökyüzünde gri-mavi.
Mehmet cansız yamaçta,
Mehmet yaralı, Mehmet dayanılmaz acılı.
İniltiler gelir, uzak yamaçlardan
Yaralı iniltileri, yürek paralar.

Burası ÇANAKKALE.
Emirler vardır.
Emirler taarruz emretmez,
Emirler öimeyi emreder
Mehmetler ölüme koşar.
Ölümler unutulur,
Ölümlerde vatan kurtulur.

_______________________________________________________
25 nisan 1915 sabahı …Teğmen Abdurrahim takımıyla sahildedir…İlk raporunu karargaha gönderir.
“Bölgemize bir bölük kadar düşman çıktı, Savunuyoruz”
Bir müddet sonra Teğmen Abdurrahim’in ikinci raporu gelir.
“Karşımızdaki düşman kuvveti yeni çıkan birlikleriyle bir tabur oldu.Savunuyoruz”
Üçüncü rapor ise insan havsalasının almayacağı bir gerçeği ifade eder.
“Düşman bir alay kuvvetiyle takımımıza taarruza geçti.
SAVUNMAYA DEVAM EDİYORUZ”

Bu onların son sözü, son raporu oldu...
Bundan sonra hiç kimse O takımdan ne bir ses duydu, nede birini gördü.

İŞTE BİR SAVAŞ BÖYLE DESTANLAŞTI.
__________________________________________________________

Ve düşman Baş komutanı Ian HAMILTON’nun HATIRA DEFTERİNDEN:
__ 21 Ağustos 1915___

'Sabah saat 4.30 idi.
11. tümenin Türklerin ileri mevzilerini ele geçirdikleri haberi geldi.Yeniden Karakol dağa tırmandım.
Bu sefer İSMAİLOĞLU TEPEYİ HİÇBİR KUVVET ELİMİZDEN KURTARAMAZDI.
Ama sabahın erken saatlerinde durumda umulmadık bir değişme başladı. Gittikçe yoğunlaşan bir SİS, etrafı gözgözü görmez bir hale getirmişti. Top,Tüfek sesleri birer birer dindi ve cephe sustu.
TABİAT TÜRKLERİ GİZLEMİŞ, ALLAH ONLARI KORUMUŞTU.

VE BİR SAVAŞ BÖYLE KUTSALLAŞTI, BÖYLE RUHANİLEŞTİ.
__________________________________________________________

Mart 1990
__________________________________________________________

Hüseyin Beşler
Kayıt Tarihi : 10.5.2008 19:59:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


1911-1923 yılları arası Türk milletinin zor yıllarıydı. Bir imparatorluk tasfiye ediliyor, yerine genç bir Türk devletİ inşa ediliyordu. Bir tarih öğretmeni olarak bu süreci Lirik bir ifadeyle anlatmak istedim.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hüseyin Beşler