bizim küçük devletimizde
babamdan öğrendim
güç nedir
kocaman ellerinden
içi dolu musluk hortumundan
aynalardan öğrendim
renk değiştiren yılanların
sırtımı sokmadığını
bizim küçük devletimizde
babamdan öğrendim
paranın gücünü
Gorki yasaktı, Nazım yasak
kitap… kitabın adı yasak
sinema tiyatro çay bahçeleri
insan… insan kokusu yasak
erkek gibi pantolon giymek yasak
asgari ihtiyaç nedir öğrendim
yol yemek yatak
diploma iş için okumak
bizim küçük devletimizde
babamdan öğrendim
efendi köle ilişkisini
onundu… düşsel olsa da
yollar caddeler bulvarlar
benimdi odalardan ara sokaklara açılan
pencereler
öğrendim saygının yerine korkuyu
korkunun ardına başkaldırıyı
ara sokaklardan ana caddelere çıkmayı
bizim küçük devletimiz
büyük bir devlete bağlıymış
öğrendim babamdan
baldırı çıplakmış onun büyük devletteki adı
bizim küçük devletin baldırı çıplak
başkanı babam
küçük devletini idare edebilmek için
hep on iki saat altı gün çalışırdı
bir günde oturur düşünürdü
büyük devleti taklit ederek
bu küçük devleti neden idare edemediğini
ağlardı içerdi ‘Güzel Marmara’ şarabını
sorardı… Marmara güzel mi
soluk aldığımız İstanbul güzel mi
içerdi ağlardı her Pazar
bizim küçük devletimizde
babamdan öğrendim
soru sorulduğunda susmayı
hiç soru sormamayı
baba neden silgim boynumda asılı
neden harçlığımla simit bile alamıyorum
baba neden Gülhane Parkına gidemiyoruz
her soru uzun bir sürgündü
büyükannemin hapishanesine
bizim küçük devletin başkanı babam
kendi kendine konuştu yıllarca
konuştu ağladı içti “Güzel Marmara” şarabını
ağladığı hiçbir ev, onun olamadı
hiç dolaşamadan İstanbul’da
hiç soru soramadan kimseye
Düzce’ye gömüldü
zaman ilerledi çocukluğumda
mevsimleri erteleyerek
tan vaktidir
ışıklarım akar ara sokaklara umutlar saçarak
tan vaktidir
büyük devletin korku ordusu yürür
ana caddelere bulvarlara
güç orantılı güç ilerler 30 bin korkuyla
güç orantılı güç ilerler biber gazı ve coplarıyla
güç küçük devletin başkanı babamdan öğrendiğim
çeşit çeşit güç yürür düşleri öldürmeye 1 Mayıs’a
zaman ilerlerken geleceğe
umutları anımsatarak
tan vaktidir
yürür adları değiştirilmiş geçmişin baldırı çıplakları
yürür ayaktakımı ara sokaklardan babamın hiç gidemediği
Taksime…
güç orantılı güç otuz bin köle
yürür efendisinin emriyle umutları öldürmeye
baba biz neden Taksim’e çıkamıyoruz
baba biz ne zaman rahatça yürüyebileceğiz ana caddelerde
baba biz ne zaman karanfillerle
köleler ve baldırı çıplaklar el ele yürüyeceğiz geleceğe
eyvah… yine sorular sordum baba
sen yoksun büyükannem de
beni kimler nereye sürer
Kayıt Tarihi : 1.5.2009 11:26:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Nalân Çelik](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/05/01/orantili-guc.jpg)
mevsimleri erteleyerek
tan vaktidir
ışıklarım akar ara sokaklara umutlar saçarak
tan vaktidir
büyük devletin korku ordusu yürür
ana caddelere bulvarlara
güç orantılı güç ilerler 30 bin korkuyla
güç orantılı güç ilerler biber gazı ve coplarıyla
güç küçük devletin başkanı babamdan öğrendiğim
çeşit çeşit güç yürür düşleri öldürmeye 1 Mayıs’a
duyarlı yüreğinizi yürekten kutluyorum...
'sizim küçük devletimiz' ne kadar benziyor bin yıllık her türlü geleneğin üstüne kurulmuş 'bizim büyük devletimize' ve onunla bugünlere gelişimize...
İçtenlikle kutluyorum, çok güzeldi, yüreğinize sağlık ...
TÜM YORUMLAR (3)