Gecenin ıslağına siner titremen
Kar tanesisin, iner mi bedenin yere hemen
Ve sen ışığında uyursun ayın ve lambaların,
Ruhun titrer,rüzgar eser,rüzgar yine nefesini keser.
Kar tanesisin duyulmaz asla geceleyin sesin
Derler güneş doğacak, dolacak ışıkla her yer
Ama bitmiyor odamda ezanlar,seher, ter ve keder
Kader derler her derde, alın yazısıdır acı
Allah takmıştır başına tenekeden bu tacı
Uyandırır insanı yanan sigaranın sesi
Lacivert gece kırmızıya boyandığında,
Şehir, çığlıklarıma uyandığında,
Ölümün, şairlerin sustuğu andır.
Yaş değil gözden akan bir damla kandır.
Dudakların açık, içinde söylenmeyecek bir hece,
-küçük iskender’e-
Şehrin asfalt sokaklarında yürüyorum,
Yavaşça karışıyorum kalabalıklara,
Tükürüyorum suratlara ve arkada bıraktıklarına bakmayan arabalara!
Bir virüs olduğumu haykırıyor sanki varlıklar,birer birer;
Uzaktalar
Mutluluk, karamel ve sen
Jim’in sesi yakın
Kendi dünyamın merkezindeyim.
Nefreti ve kıkançlığı ellerimle hissediyorum
Söyleyeceklerim var lakin ruhun sansürüne takılan
Birincisi;
hiç yaşanmamış gibi,
İkincisi;
hep buradaymış gibi,
Üçüncüsü;
korlaşan mermi çekirdeği,
Bir gün seninle yalnız yürüyeceğiz,
Belki gök bizi şefkatiyle kutsarken,
Belki de üzerimize nefretini kusarken;
Saçlarına damlalardan bir taç takarım o zaman.
Bir gün seninle yalnız yürüyeceğiz,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!