Onur Bilge Şiirleri - Şair Onur Bilge

Onur Bilge

Yeter ki kendini yakmak iste sen
Ben seni yakacak ateş olurum
Eğer ki aşkımla yanmak istersen
Gayya’da bekleyen bir eş olurum

Yeter ki bir ses ver yeter ki çağır

Devamını Oku
Onur Bilge

Aşkın saçak salmış, yarmış kayayı
Özgürce büyürken, kalp yarılıyor.
Umursamaz olmuş; atmış, hayâyı
Kurtulmak isterken, o sarılıyor.

O kadar arsız ki başta geziyor!

Devamını Oku
Onur Bilge

Sana ’Aşk Çiçeğim’ derdim
Demet demet sevgi derdim.
Gidince başladı derdim
Yeter artık, bekletme, gel! ..

Yükseldiğin yerden inme!

Devamını Oku
Onur Bilge

Aynı olay iki kere üzemez
Artık ondan onu beklemekteyim.
Kimden ne gelecek kimse sezemez
Sükûneti sabra eklemekteyim

Pırıl pırıl yüzler olsun çevremde

Devamını Oku
Onur Bilge

En güzel çağımsın, doyamadığım!
Çağlardan çağlara çağladın aktın.
Yerine kimseyi koyamadığım!
Çağlarca içimi dağladın, yaktın.

Ne bir mektup, ne söz, ne selam sabah

Devamını Oku
Onur Bilge

Allah Vatan Millet Bayrak denilince ağlarız
Gece gündüz Esma Hüsna ananımız var bizim
Yürek yanar şiir yazar ağıt yakar çağlarız
Feda olsun Vatanıma bir canımız var bizim

Allah sevgisinden gelir yurt sevgisi mümine

Devamını Oku
Onur Bilge

Ne kadar isterdim görebilmeyi
Geçit vermez kabre kadar ayrılık
Gözlerin sırrına erebilmeyi
Hasret silahıyla tarar ayrılık

Ne sen konuşursun ne ben sorarım

Devamını Oku
Onur Bilge

Karanlık çökünce, kan tutmuş gibi
Çekingen çekingen sokağındayım…
Perdelerin beni unutmuş gibi…
Nerdesin? Gözümün akağındayım…

Hâlâ çılgın gibi seni özlerim! ..

Devamını Oku
Onur Bilge

.Zifir karanlıkta tuttuğum ışın
Yavan bir hayatın tadıyla tuzu
Haziran güneşi kutupta kışın
Okşayamadığım küçük bir kuzu

Hangi nehir koşmaz okyanuslara

Devamını Oku
Onur Bilge

Onur BİLGE

Pencerenin önündeki saksıların kenarlarına yemek artıkları ve ekmek kırıntıları koyuyordum, kuşlar gelip yiyorlardı. Yiyecekleri görerek mi geldiklerini, yoksa tesadüfen mi bulduklarını merak ettim. Bu defa artıkları, büyük bir saksıdaki çiçeğin yapraklarının altına gizledim ve beklemeye başladım. Bir süre sonra bir kuş sürüsü göründü. İçlerinden beş altısı indi ve doğru o saksıya yöneldi, nasibini alan havalandı. Beni ve onları alınlarımızdan, yani iki kaş arasından, yani bazılarının iddia ettiklerine göre ruhlarımızın bulunduğu yerden, ilme göre vücuda gereken elektriğin üretilmekte olduğu beynin ön lobundan tutarak yönlendiren Allah, rızklarını beni vesile ederek onlara iletiyordu. Onlar ki elsiz kolsuz, onlar ki çalışıp kazanamaz, sadece ibadet eder, yeryüzüne inerek rızklarını alır giderler. Her sabah her akşam cıvıltıları, gökyüzünde süzülerek sema yapışları, belki de o masum bakışları merhamet sebebidir. Kim bilir? Doğrusunu, sadece Yaratan, havada ve hayatta tutan bilir.

Allah, bazılarını bazılarına muhtaç eder. Bazılarının rızkını bazılarının cebine koyar. Herkes ezelden takdir edilen rızkını bir yoldan elde eder. Rızkın temini için çalışmak ve taksimata rıza şarttır. Allah Muğni’dir. Dilediğini zengin, dilediğini fakir eder. “Fakrım iftiharımdır! ” diyen bir Peygamberin ümmetine yakışan, varlığı paylaşmak, yokluğa sabretmektir. Elde olana şükretmek, nimetin artmasına vesile olur.

Devamını Oku