Aslında acıtabilirdi
giderken yüzündeki tebessüm,
kalbimdeki amansız yarayı.
Her köşesi zaptedilmiş bir memleketin
yetim çocuğu gibi
kalakaldım oysaki.
Küçüğüm!
İlk göz ağrım,varlığım,yokluğum,her şeyim!
Hasretsin,acısın,pişmanlıksın,
Gözümden akan yaşsın bu günlerde.
Hani seyrederken gece Ay'ı
Bulutlar ardında gizlerya kendini,
Sessizlik...
Ne kadar gürültülü bir kelime oysaki.
Ruhumda kopan fırtınalar kadar
yıkıcı,
Yalnızlığımın merkezi kadar
kalabalık....
Bir kalem misali
Dokundun gönlümün yapraklarına.
Döküldü mısra mısra
Sevdalı bir siir.
Okunmak için değil
yaşanmak için vardı bütün sözcükler.
Bir sabah son istasyonda yine
Uyanmıştı uykudan umutlar.
Uykusuz gözler,
Yorgun bedenler
Ve kalabalıklara rağmen
Görebilmek ve
Erzurum'un karlı dağlarında doğdu yüreğim.
Bir yanım köy yollarında toprakla hemhâl,
Bir yanım Oltu’nun taşıyla, rüzgârıyla yoğrulmuş...
Çocukluğum; dağların serinliğinde,
Sessiz uykulara türküler fısıldayan anamın dizlerinde geçti.
Gecenin dudaklarında bir seda,
Mum ışığında gizemli gölgeler
Dans eder huzursuzca.
Gözlerin kapandığında yaklaşır karanlık.
Korku içinde bir yolculuk
Bilinmeyene doğru sürükler.
Sana gelmek,
cana gelmek gibiydi.
Tam ruhunu teslim edecekken
son nefeste yeniden
ete, kemiğe bürünmek gibi...
Henüz ana rahminden çıkmışken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!